19.

6.7K 394 44
                                    

Yazardan

Can içinden çıktıktan sonra ikisinin de kalbi patlayacak gibi atıyordu. Hızla gerçekleşen seks sonrası nefeslerini düzene sokup birbirlerini yıkadılar. Öpüşmeleri ise iki mıknatısın birbirini çekmesi gibi karşı konulamaz ve doğal bi şekilde gerçekleşiyordu aralarında.

İkisi de birbirine o kadar derin bakmaya başlamıştı ki. Tam aidiyet sağlanmış, tüm duvarlar yıkılmıştı adeta.

Can'dan mutlusu yoktu Can'a göre çünkü bu yakışıklı adamın içinde hüküm sürmek ona ayrı bi gurur ve güç hissi vermişti.

Demir ise yaşadığı deneyimden sonra Can'a teslim olmanın güzelliğini yaşıyordu. Önyargılarını yıkmak da iyi gelmişti. Zerre pişman değildi ve sanılanın aksine güçsüz ya da daha az erkek hissetmemişti. Asıl hissettiği ait olmaktı, bütün olup bir ve eşit olmaktı. Can iyi ki onu bu şekilde yönlendirmişti.

Nerdeyse bir saatte banyodan çıkan ikilinin acilen hazırlanıp çıkması gerekiyordu.

Hazırlanıp el ele yola koyuldular. Sessiz bi anlaşma vardı aralarında, bakışlarla ve gülümseyişlerle mutluluk yayıyorlardı.

Işıl ışıl parlayan çifte korumalar bile gıpta ile bakmış ve ağaları adına sevinmişlerdi. Hele Çağrı, ağasının ele avuca sığmaz bu avukata nasıl sevdalı olduğuna bizzat şahitti. Zaten bi tek Çağrı' nın yanında biraz olsun perdelerini aralardı, çocuklukları birlikte geçmişti neticede ve ona çok güvenirdi.

Mardin ise dünden beri çalkalanıyordu. Berdel ile evlenen ağalarının magazine verdiği demeç ile herkes hem şaşkın hem mutluydu. Her zaman olduğu gibi çekemeyen şer cephesi de vardı.
Bunlardan biri de hanımağalıkta gözü olan Zilan'dan başkası değildi.
Amca kızıydı Zilan. Senelerdir kendini Demir'e yamamaya çalışmış ama başaramamıştı.

Eve el ele giren çiftimiz önce Davut Ağa'nın ve eşi Gülçiçek Hanımağa'nın elini öptükten sonra avludaki sedirde baş köşeye geçip aşiretten gelmiş büyük küçük ne kadar kişi varsa hepsine el öptürdüler. Can elini öptürmek istemese de Demir bu durumun yaşanacağını son dakika söylemişti.

Uzunca bi sofra kurulmuş erkek kadın ayrı oturtulmuş ve kahvaltıya başlanmıştı.

Can da Demir gibi ciddi durmaya çalışıyor ama yabancı hissediyordu kendini.
O kadar aç olmasına rağmen tabağındaki zeytin ile oynuyordu. Zaten sürekli sorulan sorularla yemeye fırsat da bulamıyordu.

Durumu fark eden Demir bi parça ekmeğe kaymak ve bal sürüp eliyle yedirmişti Can'a. Can için bu durum dün itibari ile gayet doğaldı çünkü daha önce de yaşanmıştı bu.

Onlara şaşkın bakan aşiret büyükleri içlerinden türlü düşünceler geçirmişti. Koskoca Demir Ağa'yı kimse daha önce bu haliyle görmemişti ki.

Davut Ağa ve Gülçiçek Hanım oğlunun eşini herkesin içinde nasıl da yücelttiğini görünce içlerine su serpildi. Çünkü aralarındaki duygu bağının karşılıklı olduğunu görebiliyorlardı. Yaren uğruna ne Demir'in zoraki evlilik yapmasını ve mutsuz olmasını isterlerdi ne de bu yeşil gözlü güzel delikanlının fedakarlığı ve cesaretinin pişmanlığa dönüşmesini. İkisi birbirine bakıp belli belirsiz gülümsedi bu sebepten, kesinlikle aynı şeyi düşünüyorlardı.

Masanın altından elini Demir' in bacağına koymuştu Can. Demir'den güç almalıydı. Yanlış bi şey söylemek istemiyordu ilk günden, dilinin kemiği yoktu belki ama artık düşünmesi gereken bi kocası ve onun itibarı vardı. Kahvaltısını hızla yapan Demir arkasına yaslanıp kolunu Can'ın arkasına atıp onu kanadının altına almıştı.

Kahvaldan sonra kahve içmek üzere tekrar avludaki sedirlere geçen erkeklerin yanına artık bayanlardan da birkaç kişi gelmişti.

Gelen bayanlar, amcasının iki karısı ve iki halası ve birkaç kuzendi. Ortada çocuklar oyun oynuyordu ve bi süre çocuk muhabbeti döndü. Yaramazlıkları, şirinlikleri ve akıllı olmaları konuşuldu. Can da gülümseyerek izliyordu ortadaki iki erkek çocuğunu, amcanın torunlarıydı onlar.

Ortamdaki pozitif enerjiyi ruhemiciler gibi çekip alan amcasının ikinci eşi Zilan'ın annesinden başkası değildi.

" Demir Ağa'm artık senin de çocuk sahibi olma zamanın gelmiştir öyle değil mi?"


Mecburiyetten Aşk (B×B)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin