"Biraz konuşalım mı ?" Dedi Namjoon. Lisa omuz silkti. Namjoon'la küçükken en yakın arkadaşlardı. Şimdi ise konuşmuyorlardı bile. Oysa o zamanlar Lisa onunla konuşmayı çok severdi. Zeki çocuk her zaman onu sakinleştirir, sakarlıkları ile güldürürdü.
"Evet günün nasıl dı ?" Dedi neşeli bir sesle odaya girer girmez. Lisa yattığı yerden doğrulup kafasını başlığa dayadı. Günü berbattı. Namjoon ise her an çıkacakmış gibi yatağın kenarına oturmuştu.
"İyi senin ?"
"İyi." Dedi ve odaya göz gezdirdi. Lisa'nın garip bir tarzı vardı. Odada siyah eşyalar varken aynı zamanda pembelerle doluydu. Kafasına esen her şeyi alırdı. Bu yüzden Namjoon ne gördüğü kraliçe tacına, ne de köşede duran iskelete şaşırmıştı çünkü küçükken de böyleydi. Bazen simsiyah giyinir ve eline tozpembe defterini alıp çıkardı. "Lisa aslında pek iyi değilim."
"Buraya gel koca bebek." Dedi bir kaç dakika sonra. Eliyle yatağın boşta kalan kısmına patpatlıyordu. Namjoon şaşırsa da onu dinledi. Yatakta ikisi yan yana uzandı. "Annemler mi ?"
"Biraz..biraz da Jin."
"Jin mi ?"
"Haklı olduğu bir kaç konu var ve ben...ben hata yaptım. Oda bunu yüzüme vurdu tabi. Yine de hata yaptığımı kabullenmek zordu." Dedi kendini açıklamak istercesine ama batırıyordu.
"Hangi konu da ?"
"Sen." Dediğinde Lisa ona döndü. "Konu sensin Lisa."
"Anlamadım"
"Bana senin bir abiye ihtiyacı olduğunu ama yanında durmadığımı söyle. O an anladım. O öyle haklı ki Lisa. Bizimkiler yüzünden seninle arama mesafe koydum." Dediğinde Lisa ona bakmayı kesti. Gözleri odasında gezerken bir duvarı kaplı resimlerde durdu. Küçükken hep beraber çekildikleri fotoğraflar, Jungkook ve kendi fotoğrafları, Jennie ile olan fotoğraflar. Neredeyse tüm hayatı. Gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Eskiye dönmek istiyordu. Zor günler olsa da en azından mutluydu.
"Sen hep benim abimsin Joonie. O gün.. Tayland deyken, seni ilk gördüğümde, bana ilk güldüğünde bunu anladım. Tabi acı olan kısmı cidden aramıza mesafe girmesi."
"Üzgünüm"
"Üzülmesi gereken kişi sen değilsin. Annemler ne kadar senin üstüne düştüyse beni de o kadar boşladılar. Yine de ben minnettarım çünkü şuan bir yetimhanede olabilirdim. Bir evim, iyi bir okulum ve bir abim olmayabilirdi. Bana hiç bir zaman maddi anlamda üvey olduğumu hissettirmediler. Manevi olarak hissetmiş olabilirim ama bu da tatlının kirazı olsun işte!" Dedi Lisa. Namjoon elini tuttu.
"Ben sana manevi olarak da hissettireceğim Lili."
"Biliyorum abi."
◇◇
Jisoo okula girdiğinde kaçmak istiyordu. Arkasına bile bakmadan kaçmak. Bu yüzden köşedeki Jin'i görmemiş gibi davrandı.
"Onun yanına gitmeyecek misin ?" Dedi Hoyeon. Jisoo kafasını kaldırıp ona bakmamak için zor tuttu kendini. Yanında yürüyordu. "Hadi ama o Jin. Nasıl gitmezsin ?"
"Benimle konuşma" diye fısıldadı Jisoo. İnsanların ona bakmasını istemiyordu.
"Jisoo neden böyle yapıyorsun ?" Dedi alayla. Onunla eğleniyordu resmen. "Sen Jin'i seversin. Artık konuşmayacak mısınız? Oysa k-"
"Beni rahat bırak artık." Diye bağırdı Jisoo. Etraftaki insanlar garip bir şekilde ona baktılar.
"Bana diyor bana" dedi Jennie. "Önünüze dönmeniz be! Bana diyor dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gossip: X
Mystery / ThrillerYonsei Lisesinde ne kadar sıradan olabilirse o kadar sıradan bir gün başlamak üzereydi. Tabi okulun binasına bileklerinden asılı duran cesedi görene kadar herkes böyle düşünüyordu.