Jennie eve gelmişti. Okulda paylaşılan posttan sonra biriyle konuşabileceğini sanmıyordu. Bu yüzden koşarak okuldan çıkmıştı. Kimsenin yüzüne bile bakmadan bir taksiye atlamış ve gelebileceği tek yere, eve gelmişti. Onu arayan numaraları açmamıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu ki. Bunca zamandır yalan söylediği arkadaşlarıyla konuşacak yüzü bulamamıştı kendinde.
Evin bahçesinden girdiğinde adımları yavaşladı. Sanki biri onu sürüklüyordu. O kadar gitmek istemiyordu ki eve acı çekiyordu. Daha bu sabah çıkarken ne kadar da mutluydu. Yoongi yanındaydı. Babasına karşı gelmişti. O an o kapıdan çıkarken her şeyi yapabilirmiş gibi gelmişti. Öyle cesaret dolmuştu ki. Büyük eve baktı. Şimdi o cesaret yoktu. Utanç vardı yüzünde. Bu kadar zor mu olmalıydı ? Aşk bu kadar karışık mıydı ? Peki ya özgürlük ? Ulaşması bu kadar zor olmak zorunda mıydı ?
Evin önüne geldiğinde kapı açıldı. Jessi kapının önünde duruyordu. Jennie onun yüzüne dahi bakmadan yanından ilerledi.
"Odamdayım ben" diye mırıldandı. Ablasıyla aynı ortamda durmamak için adımları hızlanmıştı.
"Annemler eve geliyor." Dedi Jessi. O ise sadece kafa salladı. Üst kata çıktı ve odasına girdi. Tam yatağa atacaktı ki kendini kapı bir anda açıldı. Jessi odaya girdi.
"Konuşmalıyız."
"Şuan değil lütfen." Dedi Jennie. Onun yüzüne bakmak en zoruydu. Sadece tek başına kalmak ve ağlamak istiyordu. Saatlerce bir şey düşünmeden ağlamak.
"Hayır şimdi prenses. İstediğin her şey hemen olamaz." Dedi Jessi kapıyı gürültüyle kapatırken.
"Peki söyle" dedi Jennie. Jessi ise alayla güldü. Karşındaki kız kardeşi değil gibi hissediyordu.
"Benimle dalga mı geçiyorsun ? Hala hiç bir bok olmamış gibi susacak mısın ? Ne o aramıza mesafe koyup, yüzüme bile bakmadığında tüm bunlar geçip gidecek mi ? Nişanlımla yiyişmemişsin gibi mi davranacağız ?" Dedi kız yüksek sesle. Jennie kafasını kaldırıp öfkeyle kuduran ablasına baktı. Bildiğini bilmiyordu. En azından bu aşkama kadar vakit istemişti kendince. Sonra gidip çok önceden yapması gereken şeyi yapacak ve ablasına anlatacaktı ama biliyordu işte. Her şeyi biliyordu. "Bingo dahi! Bende o okuldan mezun oldum. O yazıları ve şu salak X muhabbetini biliyorum!"
"Jessi"
"Kes şunu Jennie! Bana açıklama yap. Neden bana söylemedin ?" Dedi sinirle. Her şeye öfkeliydi. Taehyung'a, ailesine, parmaklarında olması gereken ama orada olmayan yüzüğü ama en çok Jennie'ye. Çünkü o onun kardeşiydi. Defalarca aynı yatakta uyumuş, beraber onlarca duş almış, oyunlar oynamışlardı. Saçmasapan şarkılar dinleyerek dans etmişlerdi. O onun en yakınıydı. Jessi öyle sanıyordu en azından.
"Açıklamam yok. Biliyorum haklısın." Dedi Jennie. Özrü kabahatinden büyüktü biliyordu ama nasıl insanları kırmadan bunu yapabilirdi ki ? Bu durumda olmazdı. Bu durumdan çıkılmazdı.
"Haklı mı ? Konu haklı yada haksız olmak değil Jen. Bir haklı aramıyorum. Yüzüme bak ve bana bir şey de sadece. Bu orospuluğu yapmadığını söyle! O haberler yalan de. Bana siktiri boktan bir salağa inandığım için kız!" Dediğinde kız kardeşi sessiz kaldı. Yalan diyeceği bir şey yoktu ortada. "Taehyung için üzülüyorum"
"Jessi" Dedi Jennie sessizce. Jessi elini boşver dercesine salladı.
"Onun için üzülüyorum çünkü sana değmez. O kadar gözyaşı dökmesine, ağlayıp üzülmesine değmez! Evet aptal! Sanıyor musun o yüzük atıldıktan sonra onun peşinden gitmedim ? Ağlayarak denize doğru yürüdüğünü, kendini bile taşıyamayıp kumlara düştüğünü görmedim mi ? O benim en yakın arkadaşım Jennie. Onun iyi olduğundan emin olmak istedim. Keşke..keşke daha önce bilseydim yaptığınız boku. Böylece karşısına geçer ve beni aldatacaksan bile bu Jennie olmasın derdim. Buna değecek biriyle aldat bari derdim!" Diye bağırdı Jessi. Jennie ne kadar susarsa sinirleri o kadar artıyordu.
"Şu haline bak Jennie. Susup duruyorsun. Onu hak etmiyorsun! Bir korkak gibi kaçıyorsun. Mağdur sen gibi duruyorsun ama sikeyim sen mağdur falan değilsin! Fark et artık bunu! Fark et ki o gözyaşlarına, çekilen acıya değsin bari"
"Kolay mı sanıyorsun? " Diye bağırdı Jennie yataktan kalkarken. Mağdur olmadığını oda biliyordu. "Sevdiğim adam ve ablamın bir anda evlendirilmesi karar veriliyor! Annemin bana bunu anlatırkenki neşesini bile hatırlıyorum lan ben! Başımın dönmesini, kalbimin paramparça oluşunu hatırlıyorum." Dedi ağlamaya başlarken.
"Senin de kabul ettiğini söylediler. Senin de onu sevdiğini. Evlenmek istediğini söylediler bana! Bir anda ablam, diğer yanda sevdiğim kişi! Seni mi kıracaktım yoksa onu mu ? Onu tercih ettim." Dedi elinin tersiyle gözlerini silerken. "Ondan uzak durmayı denedim. O da denedi! Sürekli kaçtım. Onu görmemezlikten gelmeye çalıştım ama dönüp dolaşıp karşımdaydı. Okulda yüzüne bakmasam evde oluyordu! Hem kendi parçalarımı toplamaya çalışıyordum, hem de kimseyi üzmemeye ama ben ölüyordum Jessi. Gün geçtikçe ölüyordum!"
"Ben senin için kabul ettim aptal!" Diye bağırdı Jessi. İkisi de her an birbirine saldıracak gibi duruyordu. "Sen zorla evlendirilme diye istedim. Gelip bana anlatsaydın bu hiç yaşanmayacaktı!" Dediğinde ikisi de sustu. Jennie'nin beyni onun Taehyung'ı sevmediğini haykırıyordu. Kollarını göğsünde bağladı.
"Ah doğru. Sana gelip abla Taehyung ile evlenemezsin çünkü ben evleneceğim demeliydim dimi ? Sen evliliği kabul etmişken hemde!" Dedi sinirle. Jessi, Jennie'nin onu düşündüğünü anlayabiliyordu ama oda kardeşini düşünüyordu.
"Deseydin! Aşkının arkasında dursaydın! Çıksaydın ailemizin karşısına ben istiyorum deseydin! Üzmeseydin kimseyi bu kadar"
"Sana kolay dimi ?" Dedi Jennie alayla gülerken. "Bunu söylemek sana kolay! Sen hep istediğini aldın çünkü. Kimse sana diretemedi! Hep inat gittin ve her zaman istediğin oldu ? Ya ben ? Dönüp Jessi yapmayacak belli o zaman Jennie yapsın demeleri ? Bana hiç bir şekilde şans sunmamaları! Senin yanında bile sürekli bana oynamaları ? Tüm o itirazlar sana özel Jessi! Kafasına buyruk olan sensin, sen. Ben bu ailenin kobayı oldum. Hepsi her zaman senin yapmayacağını bildikleri şeyler için beni zorladı!"
"Jen-"
"O sikik kitapları ben okudum. O iğrenç davetlere ben gitmek zorunda kaldım. Babamın ve annemin yanımda ailenin sanki tek çocuğu benmişim gibi bir heykel edasıyla taşındım! Bu ne ladar zor haberin var mı ? Annemin bir bakışından nasıl oturmam gerektiğini, nasıl konuşmam gerektiğini anlamak zorunda bırakıldım. Bilmem kaç yaşındaki adamlarla iş hayatı konuştum, kameraların karşısına geçip sanki beş dakika önce tuvalette annemden yüksek sesle güldüm diye tokat yememiş gibi ben mutlu aile pozları verdim! Ya sen ? Sen ne yaptın ? Yurt dışı seyahatlerini planlayıp, istediğin bölümü okurken, istediğin hayatı yaşadın! Beni unutarak yaşadın! Ama suçlu benim dimi ?" Dedi nefes almaya çalışmak için durdu. Tamamen kendini kaybetmişti ama bu kavga onu birazda olsun rahatlatıyordu. Sonunu düşünmeden hep içine attığı şeyleri söylemek iyi geliyordu. "Suçlu benim çünkü sana gelip Taehyung'ı seviyorum demedim! Senin onu sevdiğin düşüncesi ile kahrolurken, her gece ağlarken bencillik yapıp sana bunu söylemedim. Uzak durursam mutlu olursunuz sandım! Ama üzgünüm." Dedi yere otururken. Ayakları artık kendini taşıyamacak durumdaydı. "Üzgünüm uzak durmayı da beceremedim çünkü o kadar sevdim onu. O kadar sevdim ama yine de ne ona gidebildim, ne de seni mutsuz etme düşüncesiyle gelip sana söyleyebildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gossip: X
Mystery / ThrillerYonsei Lisesinde ne kadar sıradan olabilirse o kadar sıradan bir gün başlamak üzereydi. Tabi okulun binasına bileklerinden asılı duran cesedi görene kadar herkes böyle düşünüyordu.