Jimin çatıdaydı. Her zaman buraya gelmeyi sevmişti. Kimse olmuyordu. Sadece okulda görünmesine bile tahammül edilemeyen şeyler vardı. Eski sıralar, panolar gibi. Jimin gibi.
Dudaklarını kesip atmak istiyordu kendinden. Nefret ediyordu onlardan. Hyeon'dan nefret ettiği kadar nefret ediyordu. Oysa önceden öyle değildi. Yoongi ile ilk tanışmaları aklına geldiğinde gülümsedi.
Yoongi o zamanlar bu kadar soğuk değildi ona karşı. Anasınıfında ilk günleriydi. Jimin tedirgindi. Sessizce bir sıraya oturduğunda yanındaki sıska çocuk ona şaşkınlıkla bakmış ve 'Dudakların biraz daha büyük olsa yüzünü kaplar' demişti. Jimin ne tepki vereceğini bilemediği için donarken o gülmüştü. 'Çirkin mi duruyor' dediğinde sıska çocuk kafasını iki yana sallamış ve 'yüzünü kaplamadığına göre mükemmel' demişti.
Jimin gözyaşlarını silip aşağı baktı. Bir çok insan çıkıyordu. Yoongi'de onların arasındaydı. Kollarını sıkıca bedenini sarmış ve hızla yürüyordu. Bir şeyler mırıldanıyordu. Jimin küfrettiğini biliyordu. Çaresizdi. Onun yanında olmak isterdi. Hep onun yanında olmak istedi ama şimdi o gidiyordu. Büyük ihtimalle hala Jimin'e sinirliydi. Hatta onun arkasından küfrediyordu. Az önceki olan olaydan sonra da peşinden gidecek cesareti bulamıyordu kendinde. Oysa şuan ne çok ihtiyacı vardı Yoongi'ye. Suratsız kalıp, sürekli laf soksa bile ihtiyacı vardı işte. Yıllardır olduğu gibi.
♤♤♤
Jisoo aşağı katta Jin'i bulamayınca en üst kata ilerlemeye başladı. Onun için endişeliydi. Zaten Hyeon'da etrafta yoktu. Onun etrafta olmadığı zamanlar Jin ile geçirdiği bir kaç dakika Jisoo için mutluluktu. En üst kata çıktığında nefes nefeseydi. Karanlık koridorda ilerlemeye başladı. Taki gürültüleri duyana kadar. Adımları yavaşladı.
"Hyeon cidden yeter artık." Diye bağırdı Jin. Sesi fazla öfkeli geliyordu. Jisoo oldukları sınıfa doğru bir kaç adım atsa da durdu. Bunu yapmak zorunda değildi. O ikisini sürekli barıştırıp kendine acı çektiriyordu. Tek kendine de değil ikisine de. Kimse bu kadar kavga ederken beraber kalmak istemezdi diye düşünüyordu. Sonra ikilinin bu kavgalarına rağmen sürekli barışmaları da aklına geldi. Yine de kavgalar insanı yorardı dimi ? Ayrılmaları ikisi içinde daha iyiydi.
Kendimi kandırıyorum diye düşündü. İkisi birbirine aşıktı işte. Sadece barışmalarını istemediği için durmuştu. Bir daha onları yan yana bile görmek istemediği için barıştırmaktan vazgeçmişti.
Yıllardır aynı şeyin içindeydi Jisoo. Sevdiği adamın elini tutan yakın arkadaşı. Artık ne ladar yakınsa işte. Jisoo onu hiç sevemiyordu. Özellikle o partiye gittikleri günden beri. Ne kadar kızdan kaçmak istese de kız sürekli bir yolunu bulup geliyordu. Sonra işin içine Jin dahil oldu. Jisoo bu sefer kaçmak bile istemedi. İsteyemedi çünkü Jin'in aksine kızın şeytan olduğunu biliyordu. Jin'in de bunu bildiğini bilmeden, sevdiği adamı korumaya çalışıyordu.
"Kessene sesini! Jin senin bu tavırlarını çekmek zorunda değilim."
"Çekme o zaman." Dedi Jin alayla. "Lütfen artık çekme ve beni bırak."
"Ahh yine aynı meseleler." Dedi Hyeon alayla. "Komik olma Jin. Sence bundan sonra o ihtimal var mı ? Benden sonra."
"Olmasın."
"Beni seviyorsun bebeğim. Sevdiğin için yanımdasın. Sevdiğin için sürekli bana dönüyorsun." Dedi Hyeon. Bu sefer dinlemek bile istemedi Jisoo. Sonunu biliyordu çünkü. Hyeon her zaman kazanıyordu. Barışıyorlardı ve kız ona sarılıyordu. Jin ve Hyeon çok sebepten kavga etmişlerdi ama her seferinde sonuç böyle olmuştu. Jisoo ise bunu defalarca izlemek zorunda kalmıştı.
Geldiği gibi merdivenlere geri döndü. Bir alt katta tuvaletten çıkan Jennie ile merdivenin köşesinde karşılaştılar. Jennie kızarmış gözleriyle ona bakıyordu. Ona doğru bir adım attı Jisoo. Neden ağladığını sormak istedi. Çözebiliriz demek istedi ama sustu. Jennie ise sanki ağladığı yüzünden belli değilmiş gibi kafasını kaldırdı ve iğneleyici bakışlarla kıza baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gossip: X
Mystery / ThrillerYonsei Lisesinde ne kadar sıradan olabilirse o kadar sıradan bir gün başlamak üzereydi. Tabi okulun binasına bileklerinden asılı duran cesedi görene kadar herkes böyle düşünüyordu.