3 hafta sonra
Mahkeme günü gelmişti. Yaklaşık 3 haftadır Seul'de yaşıyordum. Alışmış sayılırdım. Pek bir fark yoktu. Sadece Choi Hei'yi özlemiştim. Mahkeme için Busan'a geri dönmüştüm. Çok geçmeden mahkeme salonuna girdik ve tek celsede boşanmıştık. Salonda Jimin'in yüzüne bile bakmamıştım. O da benimkine bakmıyordu. Hoş ne yüzle bakacaktı ki zaten. Çıkışta Choi Hei yanıma geldi. Ve boynuma atladı.
"Sana çok kırgınım. Küsüm sana. Git konuşma benimle. Se-sen bunu bana nasıl yaparsın? Tek ailem sensin. Beni nasıl yalnız bırakırsın? Seni asla affetmeyeceğim." dedi Cho Hei.
Diye hem hıçkırarak ağlıyor hemde sahteden vuruyordu. Ellerimle sırtını sıvazladım.
"Özür dilerim burada kalacak gücüm yoktu. Özür dilerim. "
Dedim. Ve mahkemeden çıkıp Yuna'nın yanına gittik. Evde muhabbet uzayıp giderken Yuna lafa girdi.
"Bir kaç güne Seul'e geri döneceğim. Neredeyse bir aydır buradayım. Artık yurtdışından döndüğüme göre işlerimi düzene koymam lazım. Sizi çok özleyeceğim pislikler."
Dedi ve sarıldı.
"Bizde seni özleyeceğiz salak şey"
dedi ve sarıldı Choi Hei. Bende sarıldım. Sonra "Neyse bunu kutlayalım o zaman veda partisi gibi ne diyorsunuz?"
dedi Se Gi.
"Olur yarın akşam yapalım." dedi Yuna.Saat geç oluyordu. Evli çiftleri rahat bırakmak adına ben Yuna'nın yanında kalmaya karar verdim. Bir kaç saat sonra akşam olmuştu. Biz yemek yapıp yemiştik. Sonra konuşup dertleştik. Onunla konuşurken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Saat sabahın yedisiydi. Kapının zırzırına çalınmasıyla kalkıp kapıya baktım. Gelen tabikide Choi Hei'ydi.
"Bu saate ne işin var burada? Git kocanı ile uğurla bir şey yap. Hani bana küstün sen?"
dedim.
"Arkadaşım yarın akşam gidiyor onu ziyarete geldim." dedi tripli bir şekilde.
"Aigo geç hadi minnoş şey seni"
dedim. Dün ki aldığım kararı ona da açıklamaya karar verdim.
"Choi Hei sana bir şey söyleyeceğim. Ama lütfen bana kızma tamam mı?"
dedim.
"Diyeceğin şeye bağlı dökül"
dedi. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
"Choi Hei biliyorsun ki seni çok seviyorum." dedim.
"Bende seni çok seviyorum birtanem"
dedi.
"Ben 3 haftadır başka şehirde yaşıyorum ve gerçekten bunları atlatmam adına bu şehirden uzak kalmak bana iyi geldi. O yüzden ben Yuna ile gitmeye karar verdim." dedim.
"Tamam şuan böyle bir karar vermeni anlıyorum. Ama geri geleceğim için sorun yok."
dedi. Ben kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Hayır. Temelli gidiyorum."
dedim.
"Nasıl ya beni bir başına mı bırakacaksın?"
dedi gözleri dolu doluyken.
"Biliyorum seni bırakmak asla istemiyorum ama bu şehirde bana alacak bir nefes dahi kalmadı lütfen beni anla" dedim.
"A-ama-" dedi ve devam etti gözyaşlarını silip. "Neyse senin iyiliğin için"
dedi.
"Evet iyiliğim için" dedim ve sarıldım.
"Hey! Kıskanıyorum ama"
dedi Yuna.
"Gel sende şapşal"
dedim ve sıkıca sarıldık.Akşam olunca hazırlanıp cafeye doğru yola çıktık. Güzelce eğlenip günümüzü gün ettik. Gece Choi Hei ile vedalaştık ve eşyaları topladık. O kadar moralim bozuktu ki sanki bir parçamı orada bırakıyorum. Çok kötü hissediyorum. Uçak biletlerini sabah alıp Seul'e doğru yola koyulduk. Buruk bşr heyecan vardı içimde. Yeni şehir, yeni bşr hayat tarzı, yeni insanlar, yeni hayatlar... Artık bütün geçmişimi ardımda bırakıp yeni bir sayfa açıyorum hayatıma. Yeni umutlarımla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...