Hei Jun'dan
Yine yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Yuna evde yoktu erken gitmiş olduğunu düşünüp Dan Bi'yi uyandırdım. Onunda üstünü giydirip bir şeyler yedirdikten sonra evden çıktık. Onu kreşine bırakıp şirkete geçtim.
İşlerimin başındayken odaya Yuna girdi.
"Hei Jun sen de ağrı kesici var mı?" "Yok da revirden alsana. Ne oldu neren ağrıyor?"
"Aa evet. Bence de öyle yapayım o zaman. Başım ağrıyor çok önemli değil. Görüşürüz"
"Görüşürüz" diyip çıktı. Tavırları garipti. Aldırmayıp önüme geri döndüm.Elimdeki belgenin kopyasını almak için aşağıya inmem gerekiyordu o yüzden asansöre binmeliydim. Düğmesine basıp beklemeye başladığım zaman da yanıma Jimin geldi.
"Sen de mi aşağıya iniyorsun?"
"Evet. Sen niye iniyorsun?"
"Buradaki kahve otomatı çalışmıyor aşağıdakine bakacağım." dedi.Asansör gelince bindik. Ben bir köşede o bir köşede durdu. Her zamanki gibi beni izlemeye başladı. Tam geldik derken birden ışıkların kesilmesiyle anlık çığlık attım.
Güle güle aydınlık. Merhaba karanlık anksiyetesi.
Ben yerimde titremeye başlarken bedenimi saran kollar irkilmeme neden oldu.
"Tamam, geçecek, sakin ol, ben buradayım bak." gibi kelimeler kullanıyordu Jimin.
Bir anda asansörden çat diye ses geldi. Sesin şiddetiyle kollarımı Jimin'e sımsıkı sardım.
"Ço-çok korkuyorum Jimin" dedim titreyen sesimle.
"Bir şey olmayacak. Bak bana ben buradayım. Yok bir şey. " dedi.Sakinleşmem için başımı göğsüne yasladı. O esnada burnuma dolan şeftali kokusunu ne kadar özlediğimi fark ettim. İçime çektim.
O hafif hafif sırtımı sıvazlarken asansörün içine ışıklar geri geldi. Gerçekten çok korkmuştum. Jimin ile evliyken de yaşamıştık bir kere böyle bir şey. O yine aynı şekilde teselli etmişti beni. Biliyordu anksiyetemin olduğunu. Tam başımı kaldırıp ayrılacakken kollarını daha sıkı sardı.
"Asansör hala çalışmıyor. Lütfen biraz daha böyle duralım. Kokunu çok özlemişim." dedi ve başımdan kokulu bir şekilde öptü. Ben de onun şeftali kokusunu özlemedim desem yalan olurdu.Başımı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. Baktım gözlerinin en uç noktasına bu sözlerini içinden gelerek mi söylüyor diye. Hala orada bir yerim var mı diye baktım uçsuz bucaksız gözlerine. Bir süre sonra gözleri dudaklarıma kayınca ondan ayrıldım ve kurtarma düğmesine ard arda bastım. Birkaç dakikanın ardından asansör çalıştı ve bir şey söylemeden indik. İşimi bitirince bu kez merdivenleri kullandım. Şirkette hiç kimse merdivenleri kullanmazdı o yüzden ıssız bir yer gibiydi. Yavaş yavaş yukarı çıkarken kolumdan çekilip duvara yaslandım. Anın şokuyla bağıracakken karşımdakinin eliyle ağzım kapatıldı. Otomatik sensör yanınca karşımdakinin Jimin olduğunu anladım.
"Oşkoyo moson son bo!" dedim. Ağzım kapalı olduğu için kelimeler boğuk çıkıyordu. Elini ağzımdan çekince
"Eşkıya mısın sen be!"
" Evet hemde senin aşkına. "
" Ne istiyorsun? "
" Gözlerime bakmaya devam et lütfen. Kalbimi iyileştiyor. "
" İşim var gitmem lazım. " dedim. Ellerini iki yanıma koydu ve o boşluğa hapsetti.
"Lütfen! " dedi ve gözlerini gözlerime sabitledi.Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Onun bakışlarının tamamı sevgi, hasret, şefkat ve pişmanlıkla doluyken; benimkiler öfke, kırgınlık ve arayışla doluydu. Merdivenlerde birinin ayak sesleri yankılanınca ellerini çekip
"Teşekkür ederim." dedi gözleri dolmuştu. Göz pınarlarını gizlemek için gözlerini yere dikti bu sefer. Bir şey söylemeden yukarıya çıktım. Çünkü onun ağlaması acı veriyordu bana.Masama oturup çıkarttığım kopyayı yerine koydum. Aklım hala ondaydı. Acaba ağlıyor muydu? Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimi dağıttım. Akşam mesai çıkışı Dan Bi'yi de alıp eve gittim. Dan Bi bugün bize okulda yaptıklarını anlattı yemek yerken. Sonra oyuncaklarıyla oynadı bizde bulaşıkları hallettik.
Gece yarısına doğru Dan Bi uyuyunca onu yatırdım. Yuna ikimize kahve yaptı. Havalar ılımaya başladığı için balkonda dışarıyı seyrederek içmeyi teklif ettim.
Balkonda otururken ben tam konuşacaktım ki Yuna bana sus işareti yaptı. Birden üst kattan sesleri dinlemeye başladık Yuna ile.
"Ona kendimi kaç kere anlatmaya çalıştım ama sürekli kaçıyor. Onu bu kadar özlemişken ona dokunamamak koyuyor bana" diyen Jimin'in sesiydi.
"Peki dinlemesi için ne yaptın da o seni sürekli reddetti?" diyen de Namjoon'un sesiydi. Onun sesi aşağıya gelince Yuna'nı gülümsediğini gördüm. Merak etme Yuna'cım bunu sana çok güzel bir koz olarak kullanacağım. Dinlemeye devam ettim.
"Yani şirkette sıkıştırdım, dinlemesini istedim, duvara yumruk falan attım"
"İlkel misin olum sen kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun 3 mü?"
"Ne yapabilirdim acaba Bay Çok bilmiş?"
"Böyle şeyler yaparsan tabikide kız seni reddeder öküz gibi hareket etmişsin."
"Göm Namjoon hyung üzerime toprakta at"
"Off dur madem sen beceremiyorsun ben söyleyeyim bari. Önce kıza güzellikle yaklaşacaksın ve pişman olduğunu gösteren tavırlar sergileyeceksin. Küçük sürprizlerde yapabilirsin. Odasına kahve vb. bir şeyler götürmek gibi. Sonra onun sana güvenmesini sağla yani güvenini yeniden kazan. Sonrasında da 21. Yüzyıl insanı gibi onu bir yemeğe davet et. Orada da her şeyi açıkla. Bundan sonrası da sana ve Hei Jun'a kalmış. " dedi.Bak bak bak. Burnumuzun dibinde aşk doktoru yaşıyormuş da haberimiz yokmuş.
"Tamam Namjoon hyung bu dediklerini harfiyen ve sırasıyla yerine getireceğim. Başka bir şey var mı?"
"En son ona şarkı yazmıştın o nerede?" dedi Namjoon. Ne şarkısı? Bana şarkı mı yazmış Jimin?
"Duruyor."
"O zaman onu da şirketin yıl dönümü var 1 ay sonra orada söylersin."
"Tamamdır. Çok teşekkür ederim Namjoon hyung"
"Hadi uyuyalım. Benim uykum geldi."
"Tamamdır iyi geceler"
"İyi geceler" dediler ve kapının örtülme sesiyle içeriye girdiklerini anladık.Yuna'yla birbirimize bakıp
"Sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" dedim.
"Galiba evet. Onların planları varsa bizim de var" dedi Yuna.
"O zaman 'Show mask a on '" dedim ve eline bir beşlik çaktıktan sonra içeri girdik.
Hadi bakalım Bay Park ve Bay Kim siz mi güçlüsünüz biz mi?
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...