Her tarafımız ıp ıslak bir şekilde eve geldik. İçeri gireceğim zaman Jimin de arkamdan girmek istediğinde engelledim.
"Hop, hop, hop nereye?"
"İçeriye."
"Doğru eve yürü."
"Ya niye ya?"
"Pardon ama yeni bir sayfa açtıysak her şeye en baştan başlamalıyız."
"Nasıl yani?"
"Şöyle üniversite yıllarımızı hatırlıyor musun?"
"Evet."
"İşte o zaman ki gibi olacağız. Sen sanki benim yeni sevgilimmişsin gibi."
"Hei Jun bizim çocuğumuz var."
"Olabilir ama her şeye yeniden başlamak istiyorum."
"Offf peki."
"Teşekkür ederim. Yarın sabah görüşürüz."
"Görüşürüz" diyip kapıyı kapattım.Yüzümdeki gülümsemeyi silip içeri girdim. Biraz korkutmak dozunda iyidir. Suratım beş karış salona yöneldim.
"Noldu? Noldu? Anlat hadi. Noldu?" dedi Yuna heyecanlı bir şekilde.
"Hiç."
"Nasıl hiç bunca saattir hiç mi?"
"Evet. "
"Şaka mı Yapıyorsun ya sen?"
"Evet. "
"Çocuğu bir kere dinleseydin- Ne?"
"Biz yeni sayfa açmaya karar verdik."
"Haa ben şimdi anladım. O yeni sayfa biraz fazla ıslak olmuş sanki." dediğinde utançtan yüzümü yere eğdim.
"Neyse hadi git üzerini değiştir. Hasta olacaksın sonra."
"Tamam Dan Bi uyuyor mu?"
"Evet beklerken uyuyakaldı."
"Tamam o zaman iyi geceler."
"İyi geceler." dedi. Ben de içeri geçip üzerimi değiştirdim.Yatağa uzadığımda yaşananlar aklıma gelince elim dudaklarıma kaydı ve yüzümde yine aptal bir sırıtış oldu. Dışarıdan liseli ergenler gibi gözüktüğüme yemin edebilirdim.
Aslında çok garip hissediyordum. Çünkü yıllar sonra bu duygu yeniden hissetmek garipti. Kafamdaki soru işaretleri yerini doğrulara bırakmıştı. Her şeyin göründüğü gibi olmadığını anlamıştım ama bu duruma alışmam kolay değildi. Düşünceler içinde gözlerimi yumdum.
Sabah yepyeni bir güne gözlerimi açtım. Bugün yeni hayatımın ilk günüydü. Odadan rutin işlerimi yapıp çıktım. Önce Dan Bi'yi kreşine bıraktım. Yuna bugün şirkete gelmek istemedi. İşi olduğunu söyledi- Kesin Namjoon ile buluşacak - Sonra iş yerine varınca direkt odama çıktım.
Bir saat sonra kapım çalındı. Geleni tahmin etmişsinizdir. Elinde kahvelerle
"Girebilir miyim?" dedi. Gülümseyip "Gel" dedim. Heyecanla içeri girip oturdu.
"Senin kadar güzel ve tatlı değil ama bir bak bakalım." dedi kahveyi uzattı. Elime alıp bir yudum aldım. "Hım haklıymışsın."
"Evet sen daha güzelsin." dedi.
Önce bana doğru dalıp sonra gülünce onda en çok gülüşünü özlediğimi anladım. O gülünce içimdeki kelebeklerin kanat çırpma sesinden kulaklarım sağır oluyordu. Ona eskiden duyduğum duyguları yeniden hissetmek onu daha çok sevmeme neden oluyordu." Güneşin ışıltısını ne güzel taşıyorsun gözlerinde ve üzerinde."
dedi. Yanaklarım kızarınca
"Yapma şöyle daha tatlı oluyorsun."
"Senin işin yok mu?" dedim. Gitmezse kızarmaktan trafik ışığına dönecektim.
"Benim tek işim sensin." dedi. O sırada içeri Yuna geldi.
"Ups! Kapıyı tıklanmadım. Üzgünüm."
"Sorun değil gelsene." dedim. İçeri gelip Jimin'in karşısına oturdu.
"Hei Jun çok önemli bir şey olmuş."
"Ne olmuş?"
"Bizim Choi Hei var ya."
"Evet"
"O işte"
"Çatlatma insanı anlatsana."
"İşte şey artık sen de bir teyzesin." "Ne? Doğum mu yapmış? Ayyy acilen Busan'a gitmeliyiz çabuk."
"Evet kesinlikle hem de şimdi. "
"Kızlar bir sorun var izini nasıl alacağız?" dedi Jimin.
"Benim yıllık iznim var."
"Benim de."
"Benim de o zaman hep birlikte Seul'e gidiyoruz."
"Sen niye geliyorsun?" dedim.
"Ah unuttun galiba Se Gi benim arkadaşım. Dolaylı yoldan Choi Hei'de benim arkadaşım olmuş oluyor."
"Neyse oyalanmayalım çıkışta direkt eve geçip bir şeyler alıp çıkalım." dedi Yuna.
"Tamamdır ben izinleri alırım Bay Seo'dan." dedim.
"Tamam o zaman ben gidiyorum." dedi Yuna ve odadan çıktı.Ben yerimden doğrulup kapıya yönelirken
"Ben de gideyim bari." "Görüşürüz."
"Hey sadece bu kadar mı?"
"Evet?"
"Ben uğurlama öpücüğü almadan gitmeyi düşünmüyorum."
"Peki sen bilirsin. Ha bu arada ne öpücüğü acaba?" dedim. Koltuktan kalkıp yanıma doğru gelmeye başladı. Ben de geri geri gitmeye başladım. "Gelmesene üzerime. "
"Niye?"
"Gelme işte."
"Niye gelmeyeyim?"
"Gelme!" dedim ve denk geldiğim duvar artık ilerlememe engel oldu. "Neden?"
"Ç-çünkü -"
"Çünkü ne?"
O sırada kalbim salın beni çıkıp gideyim dermiş gibi göğüs kafesime çarpıyordu.
"Ş-şey -"
"Ney?" dedi ve yüzüme eğilip dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu.
"Öpücüğümü aldığıma göre gidebilirim." diyerek geri çekildi. "Neyse ben gidiyorum o zaman görüşürüz." diyip odadan çıktı.
"Ya! Yemin ederim çıldıracağım. Ben her gün bunu mu yaşayacağım şimdi?" dedim. Elimi kalbime bastırdım ve sakinleşmeye çalıştım. Sakinleştikten sonra odadan çıkıp Bay Seo'nun odasına geçtim. Ondan yıllık izinlerimizi alıp çıktım.Akşama doğru şirketin çıkışında karşımda kendini arabaya yaslamış, kollarını göğsünde birleştirmiş, gözündeki gözlük hafif dağınık ama dalgalı sarı saçlarını perdelermiş, üzerinde düz beyaz bir tişört, üzerinde kolye ve onun üstünde oduncu gömleği, altında kot pantolon ve spor ayakkabısı olan, bir bacağını diğerine paralel atmış, etrafı seyreden bir Park Jimin buldum. Çaktırmadan telefonumu alıp bir fotoğrafını çektim. Gerçekten göz alıcıydı. Ona doğru adımlarımı atıp karşısına geçtim.
"Gidelim mi?"
"Arabam var teşekkürler."
"Arabanla Yuna gelsin."
"Onun da arabası var."
"Ya sevgilimi eve bırakmak istiyorum suç mu?"
"Suç değil ama durum müsait değil."
"Her neyse gidiyorum ben." "Aaa yediğim tribe bak ya." "Kendi Arabanla gidersin eve" "Evet giderim görüşürüz." dedim. Arabaya binip gitti.
"Şuan ilk tribimi mi yedim? Evet galiba." dedim ve güldüm. Tribine trip hadi bakalım.Yolda Dan Bi'yi alıp eve vardık. Arabayı parkedip eve girdik. Üzerimizi çıkarttık. Dan Bi'ye de gideceğimizi anlattığımda sevinçten havalara uçtu. Yuna da gelince kıyafetlerimizi hazırladık. Zil çalınca kapıyı açtım. Karşımda yine tripli Jimin ve yanında Namjoon vardı. "Hazır mısınız?" dedi soğuk ses tonuyla.
"Evet. Merhaba Namjoon sen de mi geliyorsun?"
"Evet ben davet ettim" dedi Jimin. "Peki o zaman çıkalım." dedim. Birkaç gün kalacağımız için valizlerimizi hazırladık.
"Yardım eder misiniz?" "Tamamdır" dediler.
"Hangisi senin?" dedi Jimin. "Sağdaki"
"Tamam" diyip aldı.
"Ooo ne kadar güçlü bir erkek" dedim gönlünü almaya çalışarak.
"Ah her zaman ki halim." dedi. Birbirimize gülüp dışarı çıktık.
"Dan Bi ve Yuna hadi çıkıyoruz." "Geldik, geldik." dediler ve birkaç saniye sonra onlarda çıkınca Jimin Dan Bi'nin elindeki valizi de aldı böylece aşağıya inip eşyaları yerleştirdiler sonra arabaya binip yola çıktık. Bu Jimin ile yeni hayatımızın ilk seyahati olacaktı. Uzun ve güzel bir yolculuk bizi bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...