Şirketin önündeyken "Sadece 7 saat" diyip girdim. Asansör düğmesine uzadığımda elimin üstünde el hissettim.
"Ne tesadüf ben de yukarı çıkıyordum." diyen Jimin'le derin bir nefes verip aldırmadan merdivenlere ilerledim.
Hem daha sağlıklı. Hızlı hızlı merdivenleri çıkıp odama girdim. Bir iki saat sonra kapımın çalınmasıyla "Gel!" çağrısı yaptım. Gelen tabikide Bay Park (Sinir Bozucu) Jimin. İş ciddiyetimi takınıp
"Bir sorun mu var Bay Park?" dedim önümdeki dosyaları sahteden karıştırarak.
"Projenin kabaca taslak planını getirmiştim. Siz de kontrol etmek istersiniz diye düşünmüştüm Bayan Lee" dedi gözlerini bana çevirerek.Saniyelik yüzüne bakıp elindeki taslağı aldım. Kalemle çizim üzerinde oynamalar yaparken o karşıma oturup bana bakmaya başladı. Ne kadar yüzüne bakmasam da hissediyordum. İçimden bir his diyor ki çevir yüzünü ona içinde ne var ne yoksa haykır, bağır, çağır. Kus içindeki irini. Diğeri de sadece onun gözlerinin derinliklerine dal. Hala sana ait bir şey var mı o gözlerde bak diyordu. Bense ikisini de tercih etmeyip gardımı indirmeden
"Bay Park çizime bakmanız gerekiyor, bana değil" dedim.
"Ben de Tanrının mükemmel bir çizimine bakıyorum zaten."dedi.
Kalemi sertçe masaya bırakıp
"Bay Park şirket sınırları içerisinde sizi resmi konuşmaya davet ediyorum. Ayrıca taslak gayet iyi bir işiniz kalmadıysa buyrun" diyip kapıyı işaret ettim.
Bakışlarımı sertçe tutarak önümdeki çizimi uzattım. Bacak bacak üstüne atıp
"Ah, yapma bu güzel manzarayı biraz daha seyretmeme izin ver"
"BAY PARK SİZ ÇIKIYOR MUSUNUZ BEN Mİ ÖYLE GÖRÜYORUM?" dedim yüksek bir ses tonumla.
Ayağa kalıp kapıya doğru yöneldi. Çıkacakken
"Ha bu arada bu sözleriniz hiçbir anlam ifade etmiyor. Boşuna çaba sarf etmeyin" dedim.
Arkası dönük lafım bitince kapıdan çıktı.Her gün bunu mu yaşayacağım ben? Gerçekten mi? Çıldırmamak elde değil. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden sıyrıldım.
Öğle arasında telefonumu ve ceketimi alıp asansöre doğru yürümeye başladım. Asansör gelince bindim kapı kapanırken bir el onu durdurdu ve asansöre bindi. Tabikide Jimin'di.
"Ne tesadüf yine yan yanayız." dedi.
"Ya ya ne demezsin." dedim yapmacık gülümsemeyle.Ben hareketsiz önüme bakarken o köşeye yaslanmış yine beni seyrediyordu. "Niye sürekli beni seyrediyorsunuz acaba Bay Park?" dedim.
"Manzaram güzel." dedi sırıtarak. Sözlerine karşın göz devirdim ve
"Nişanlım da bu sözlerini duysa çok mutlu olur. Bizzat ileteceğim." dedim ve asansör durunca indik.Arabamın kapısını açacakken "Sakın beni takip etmeye kalkma! Yoksa polise seni şikayet ederim! " dedim tehditkar tavrımla.
"Pardon? Bir saniye. Ben yanlış mı duydum? Az önce Bay Park demedin mi yoksa bana mı öyle geldi? Etkilendim." dedi.
Elimi sertçe alnıma çarptıktan sonra arabaya binip Bum'un kreşinin oradaki restoranta gittim.İçeride tesadüf eseri Bum'u görünce yanında gittim ve sarıldım. Yanına oturup yemek siparişi verdim. Geldiğimde Bum zaten yiyordu. Yemeği sohbet ederek geçirdik. Saate baktığımda
"Kalkmam gerekiyor." diyip kalkıyordum ki
"Bayan Lee siz misiniz?" diyen garson ile duraksadım.
"Buyrun benim"
"Bu not size" dedi elimdeki kağıdı bana uzattı ve eğilip yanımızdan ayrıldı. Notta yazan şeyleri okuyunca tüylerim ister istemez diken diken oldu."Beni ne zaman incitmeye başladın?
Sen bile bilmiyorsun..."
.
.
.https://media.tenor.com/images/20cd2ce2f99e9dd6a6b64544d9611415/tenor.gif
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...