Az önce duyduğumuz seslerle kapıya koştuk.
"Yoongi? "
"Namjoon?"
"Siz tanışıyor musunuz?"
"Evet hem de en yakın bir şekilde."
"Bir saniye sen şuan benim kardeşimle mi çıkıyorsun?"
"Evet."
"Sen ne cüret be?" diyerek Namjoon'un üzerine atılmıştı Yoongi. O sırada Seokjinie ve Jimin onları ayırmaya çalışıyordu.
"Biz kötü bir şey yapmadık ki Yoongi."
"Arkadaşlar kapıda kaldınız geçelim mi içeri?" dedim ortamı yumuşatmak için.
"Çekil önümden." diyip Namjoon'u itekleyip içeri girdi.Sabahtan beri suspus oturuyorduk. Aslında tanışıyor olmaları daha iyi olmalıydı ama Yoongi biraz asabi karakterli olduğu için biraz sorun oluyordu. Sinir küpü Yoongi'nin ayaklarını titretme sesi duyuluyordu sadece odada. Derin bir nefes verip "Ne zamandır birliktesiniz?" dedi. Namjoon nihayet ona doğru bakıp Yuna ile aynı anda
"1 aydır" dediler.Onlar böyle tartışmaya devam ederken bileğimden tutulup odanın dışına sürüklendim. Aydınlığa tekrar gelince bunun Jimin olduğunu anladım.
"Derdin ne senin acaba?"
"Sensin benim derdim."
"Jimin bak içerde önemli bir konu var."
"Ya onlar kendileri hallederler. Hem başlarında Seokjin hyung varken bize laf düşmez ki"
"Ama arkadaşımın yanında olmalıyım."
"Yanındasın zaten. Kalben ona inanıyorsun değil mi?"
"Evet."
"Tamam o zaman."
"Ee?"
"Ha şey ben diyorum ki hazır izinliyken ve sen kendini biraz daha iyi hissediyorken düğün alışverişine mi çıksak?"
"Aslında haklısın ama içeridekilere haber verelim öyle."
"Versekte şuan bizi duyacaklarını sanmıyorum."
"Dan Bi'ye söyleyelim bari o korkar çünkü."
"O da gelsin."
"Peki o zaman."
"Hadi üzerine bir şeyler giy."
"Tamam." dedim. Dan Bi'ye bir ceket giydirdim. Kendimde ceketimi giyip Jimin'in yanına gittim. İçeriye son kez bir göz attım.
"Sen beni anlamıyorsun galiba. Kız kardeşime göz koymuşsun." "Ben nereden bileyim senin kız kardeşinin Yuna olduğunu ki bilseydim de yine sevmeye devam ederdim Yuna'yı. Buna aşk diyoruz." diye hala tartışıyorlardı. "Hazır mısınız?"
"Hazırız babacım."
"Benim canım kızım."
"Ne o sevginiz mi kabardı?"
"Ne o kıskandın mı? Gel benim güzel karım." dedi aynı ses tonunda. "Hadi çıkalım." dedi Dan Bi'yi kucağına alıp benim de elimden tuttu.Asansördeki aynadan üçümüzün fotoğrafını çektim. Çok güzeldik. İnip arabaya bindik ve yola çıktık. İlk bir mağazanın önünde durup Jimin'e damatlık bakmaya girdik. Bir tane denedi. Tanrının bir lütufu mu bu adam? Bir insana her giydiği nasıl bu kadar yakışabilir ki? Bu düşüncelerimden Dan Bi'nin dürtmesiyle ayrıldım.
"Hı?"
"Ben kime ne anlatıyorum ki?" diye söylenip içeri gitti Jimin. Yeni bir tane denedi. Bir saniye tansiyonum düştü galiba. Ambulans! İtfaiye! Zabıta! Pöh! Jöh! FBI! CİA! Allah ne verdiyse! Alo sigara bıraktıma hattı! Alın beni imdat!
"Nasıl olmuş?"
"Şey çok çok fazla yakışmış." dedim. Gülümseyip içeri üzerini değiştirmeye gitti.
"Bunu mu alıyorsunuz efendim?" diyen kasiyerin sesiyle garip garip baktım. Yok süs olsun diye getirdik. "Evet başka şansım yok gibi görünüyor." dedi bana bakarak. Utandırmaktan zevk alıyor.
"Şimdi nereye gidiyoruz baba?"
"Anneye gelinlik bakacağız kızım." dedi. Çok uzak olmayan bir gelinlik mağazasına girdik. Ard arda 3 tane gelinlik denedim. Ama Jimin hepsine karşı donup kalmıştı. Hiçbir şey söylemeden öylece. Bir de olayın meşakatini düşünün. Yaklaşık 3-4 kilo ağırlığında bir şey giyiyorsunuz ve bunu 3 kere tekrarlıyorsunuz. 4. Gelinliği de denediğimde
"Artık bunu da beğenmezseniz bir daha çıkarız ben cidden yoruldum." dedim. Etrafımda dönerken geriye bir adım attım yanlışlıkla ama adımım boşluğa gelmişti. Sendeleyip düşüceğim sandığımdan gözlerimi sıkı sıkı kapattım sonra belimde hissettiğim elle gözlerim kocaman açıldı. Jimin karşımda duruyor ve düşmeyeyim diye belimden tutuyordu. Sonra yüzüme doğru yaklaştı ve tam kafamı çeviriyordum ki yanağını yanağıma yaslayarak, kulağıma fısıltı şeklinde
"Çok güzelsin." dedi. Beni doğrulttu ve geri yerine geçti. Ben kalbimin atma şiddetinden Dan Bi'nin dediği şeyleri algılayamadım. Üzerimi değiştirdikten sonra "Bunu alıyoruz" dedi Jimin. Gelinliği aldıktan sonra arabaya tekrar bindik. Şimdi de Dan Bi'ye de küçük bir gelinlik aldık. "Baba ben acıktım."
"Tamam o zaman ne yemek istersin?"
"Hım düşünüyorum. Bulgogi!"
"Hemen gidiyoruz." dedi. Güzel restoranta girip siparişlerimizi verdik. Yemeklerimiz gelince yemeye başladık.
"Ağzım yandı!" diyen Dan Bi'yle Jimin onun yanına gitti. Ağzına doğru üfledi. Garsondan su istedi. Güzelce içirdikten sonra kendi çubuklarıyla üfleyerek yedirdi. Dan Bi de iştahla yedi. Ben ye desem yemez.
"Daha önce mükemmel bir baba olduğunu söylediğimi sanıyorum."
"Ah biliyorum, biliyorum."
"Seokjinie'nin yanımda dura dura ona benzedi iyice." dedim. Gülüştükren sonra hesabı ödeyip kalktık.
"Nikah tarihine şimdi bakalım mı?" "Olur." dedim ve nikah dairesine gittik.
"Merhabalar biz nikah tarihi alacaktık."
"Buyrun şöyle oturun" dedi görevli beyefendi.
"Baba bundan sonra nereye gideceğiz?"
"Düğün salonu bakmaya kızım."
"Anladım. Anne nikah şahidiniz ben olayım mı?"
"Daha çok küçüksün olamazsın."
dedim.Gelinlikçi ve damatlık aldığımız yerdeki bakışların aynısı ile karşılaştık. Hayır size ne acaba bizim evliliğimizden?
"Evet hangi gününüz boş?" dedim ters bir şekilde.
"Ha, evet haftaya pazar günü uygun mu?"
"Evet."
"Tamam işlemlerinizi tamamlamak için kimliklerini gerekiyor." dedi Jimin'e verdim kimliğimi. İkimizinkini de uzattı. "Tamamdır hayırlı olsun." "Sağolun." diyip çıktık.Düğün salonuna vardığımızda büyülenmiştim. Biraz pahalı oldu ana tuttuk. Fotoğraf çekimini de ayarladıktan sonra arabayla park gibi bir yerde durduk. Dan Bi oynamaya gitti.
"Jimin."
"Efendim çiçeğim."
"Tamam her şeyi hallettik ama ev işini ne yapacağız?"
"Offf bir de o var değil mi ya."
"Maalesef. "
"Yukarıda yaşayalım diyeceğim Seokjinie nerede kalacak? Aşağıda yaşayalım desem Yuna nerede kalacak?"
"Haklısın. Yeni bir ev tutsak?"
"Yeterince masraf yaptık zaten."
"Evet."
"Ne yapacağız?"
"Buldum galiba. Gerçekten buldum."
"Ne buldun?"
"Bum'un evi hala boş değil mi?" "Evet yani galiba."
"Ee Seokjin hyung oraya taşınır. Namjoon ve Yuna'da aşağıda kalırlar. Biz de yukarıda yaşarız. Olmaz mı?"
"Olur bence ama kabul ederler mi?"
" Edecekler mecburlar.
"Peki."
"Oh şükürler olsun bunu da çözdük." dedi. Omzuna başımı koydum. O da koluyla sardı beni.Az sonra Dan Bi'yi alıp eve döndük. Bıraktığımız gibi değillerdi. Yoongi biraz daha yumuşamıştı. Biz gelince ortamı biraz daha körükleyince Yoongi'den izin çıktı. Biz gün içinde yaptıklarımızı anlattık. Sonra evlere dağıldık. Yatağıma uzandığımda haftaya bugün Jimin ile evli olarak uyuyacaktım. Garip bir histi. Elimi havalandırıp yüzüğüme bakıp gülümsedim. Elime telefonumu alıp Jimin'e mesaj attım.
- Haftaya evli olacağımıza inanamıyorum.
+ Ben de yıllar sonra bu duruma geleceğimizi hiç düşünmedim.
- Geçmiş, geçmişte kaldı. Önemli olan geleceğimizi nasıl şekillendirdiğimiz.
+ Haklısın. Hem geçmişim, hem geleceğim olduğun için teşekkür ederim.
- Sen de bana yaslanacak bir omuz olduğun için teşekkür ederim.
+ İyi geceler müstakbel karıcığım. Bunu demeyi özlemişim.
- İyi geceler müstakbel kocacığım. Ben de özlemişim.Yazdım ve telefonu kapattım. Artık her şeyin yolunda gitmesi umuduyla kapattım gözlerimi.
.
.
.26 yaşında bir bebek 🤧🤧🤧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...