Hei Jun'dan
Bugün kızımın altıncı yaş günüydü. Babasız geçirdiği altıncı yaş günü. Ne kadar yansıtmamaya çalışsa da anlıyordum. Her "baba" kelimesi geçtiğinde yüzünün nasıl düştüğünü, okulda ki arkadaşlarının babasıyla yaptıklarını anlatırken onun içinde nasıl ukte olduğunu. Ha bu arada iki senedir Bum'un çalıştığı kreşe gönderiyordum onu. Orada çok mutluydu. Bugün ona söz verdiğim gibi ilk karın yağdığını görmeye götürecektim. Kaç kere yağmama ihtimalini söylememe rağmen hala ısrarla gitmek istiyordu. Ben de gözbebeğimi kırmaya kıyamıyordum.
"Anneeee" diye burnumun dibinde çığlık atan Dan Bi ile gözlerimi araladım. Yuna da uyanınca kalkıp kahvaltı yapıp evden çıktık. Onu kreşine bırakıp şirkete geçtim. Yığınla iş vardı. Onların başına geçtim ve halletmeye çalıştım. Öğle arasında telefonumun zil sesi kulaklarımı doldurduğunda elime alıp açtım. Tanımadığım bir numaraydı. Bir kaç kez alo dedim ama ses vermeyince kapattım.
Akşam eve dönerken önce Dan Bi'yi alıp sonra eve geçtik. Yuna benden önce çıkmıştı. Eve gelip ışıkları açınca Yuna elinde pastayla çıktı karşımıza "Sürpriz!" dedi. Dan Bi mumları üfleyip dilek tuttuktan sonra pastayı kesip yedik.
Aradan geçen birkaç saatin ardından Dan Bi'yi ilk karı izlemek için tepeye götürmeye karar verdim. Arabada Bum'u da arayıp onu da davet ettim. Tepeye kısa bir yolculuğun ardından vardık. Dan Bi pamuk şeker istedi. Ona birkaç bozukluk verip karşıdaki pamuk şekerciye yolladım. Hafiften kar yağmaya başlamıştı ama çok inceydi.
"Özlüyor musun?" diyen Yuna'nın sesiyle ona doğru döndüm.
"Kimi?" dedim.
"Ah! Yapma kimi kastettiğimi çok iyi biliyorsun."
"Bilmiyorum Yuna." dedim.Anlamamazlıktan geldim. Korkuyordum çünkü. Onu hatırlamak yüreğime acı veriyordu. O benim eskiden hiç kimseye verilmemiş kalbimin anahtarıyken, şuan ben o anahtarı zifiri karanlık, uçsuz, bucaksız, derin kuyulara atmıştım.
"Onu gerçekten hala seviyorsun. Sadece onun sende bıraktığı yaralara tuz basmamak için böyle davranıyorsun." dedi. Haklıydı ne diyebilirdim ki.
Dan Bi'nin hala gelmediğini görünce ona doğru seslendim. Biriyle konuşuyordu. Kaç kere yabancılarla konuşmaması gerektiğini söylemiştim. O esnada Bum'un aradığını görüp açtım ve arkamı döndüm. Sonra Bum ile konuşurken tekrar Dan Bi'ye doğru döndüm. Gördüğüm manzarayla telefonu yere düşürüyordum. Şok olmuştum. Adeta donup kaldım. Dan Bi bana doğru koşarken ben iliklerime kadar hissettiğim bu histen kurtulmaya çalışıyordum. Dan Bi'nin konuştuğu adam Jimin'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...