Min Yuna'dan
Az önce duyduğum itirafla donup kaldım. Namjoon benden hoşlandığını söyledi. Şok olmuştum.
"B-ben ne diyeceğimi bilemiyorum." "Bir şey demek zorunda değilsin. Ben sadece bil istedim. Bana karşı böyle şeyler hissetmiyor olabilirsin ama-"
"Hissediyorum. En derinden. Dile getirebilir miyim bilmiyorum." "Gerçekten mi? Bana karşı gerçekten bir şeyler hissediyor musun?"
"Evet yani sanırım galiba." dediğimden kolumdan tutup öptü. Kısa bir öpücüktü. Şok üstüne şok yaşarken
"Öz-özür dilerim ben. Ben kendime hakim olamadım. Gerçekten özür dilerim." dedi başı önünde eliyle ensesini ovalayarak.
" Şey aslında sorun değil biraz ani oldu sadece." dedim.
" O zaman son olarak huh sakinim. Kalbim yerinden çıkacak. " diyerek kalbini tuttu.
"Sakin olmaya çalış." diyip elini tuttum. Gözleri sonuna kadar açıldı. "Ben, sen, benim, senin yani şey hayat, dünya, yaşam, birlikte, benimle, sen- Çok saçmalıyorum değil mi?"
"Ne dediğini anlayabilsem sorun yok ama" dedim ve gülümsedim. O da gülümsedi.İçine gömülesi gamzeleri vardı. Gerçekten çok güzellerdi.
"Evet sakinim. Sanırım biraz ergenler gibi olacak biraz ama daha önce tecrübe etmedim o yüzden bilmiyorum. Bizim Jungkook çok marifetlidir bu konularda. Kadınların neden hoşlandığını bilir. Ağzı iyi laf yapar." Anlamaz bir ifadeyle bakarken
"Ow üzgünüm. Demek istediğim şu ki benimle çıkar mısın?"
"Iıı şey bu kararı vermek için biraz erken ama seni tanımak istiyorum. Evet seninle çıkarım."
"Gerçekten mi? Yaşasın! Yes be!" diyip beni tuttuğuyla döndürmeye başladı.
"Tamam dur içim dışıma çıkacak şimdi."
"Kusura bakma özür dilerim."
"Sakin ol bana yeter."
"Biz çıkıyoruz şuan."
"Evet öyle oluyor sanırım."
İkimizde bi'haberdik böyle şeylerden. "O zaman gidelim mi bizimkilerin yanına?"
"Olur gidelim."Biraz kararsız kaldıktan sonra uzanıp elimi tuttu ve geldiğimiz yolu geri döndük. Bizi ele gören Seokjin-ssi'nin yüzünde güzel bir gülücük oluştu. Arkamızdan Jimin ve Hei Jun'da geldi.
"Hey ben sizi ayrı gönderdim birleşik gelmişsiniz." dedi Seokjin-ssi.
"Evet biz Yuna ile çıkmaya başladık." "Hayırlı olsun."
"Sonunda."
"Şükür" dediler.
"Ben bir şey sorabilir miyim?" dedi Dan Bi.
"Sor benim güzel kızım."
"Çıkmak ne demek?"
"Çıkmak şu demek. Bir insanın bir insana aşık olması ve hayatlarını bir arada geçirmek için attıkları ilk adım."
"Anladım annecim. Teşekkür ederim"
" Rica ederim güzel kızım." dedi. Hei Jun'da onu başından öptü.
" Hadi oturun bir şeyler yiyelim. "
dedi Seokjin-ssi. Hazırladığı şeylerden yedikten sonra," Siz niye sürekli el ele tutuşuyorsunuz? "dedi Seokjin-ssi Jimin ve Hei Jun'a karşı.
" Ne var hyung? Masumca el ele tutuşuyoruz. Bazı insanlar sadece el ele tutuşmakla kalmıyor. " dedi bize doğru bakarak. Ben öksürürken Namjoon'da sırtımı sıvazladı.
" İyi misin? "
" İyiyim."
" Haa ben anladım. " dedi kıs kıs gülerek.Akşama, doğru güneşin batışını izlemek için yere uzanmış ve birbirilerine sarılmış Jimin ve Hei Jun'u gördüm. İmrenilecek aşkları vardı. Onlara bakarken
"Gün batımını seyredelim mi?" dedi Namjoon.
"Olur." dedim ve yan yana uzandık.Gerçekten geniş omuzları vardı beni sarsa nefes alamazdım. Düşündüğümden daha kaslıydı kolları. Tereddüt içinde gidip gelirken omuzlarımdan kendine doğru çekti. Gerçekten kayboldum kolları arasında.
"Gün batımı yüzün kadar güzel." dedi. Kıkırdadım.
"Teşekkür ederim. Gamzelerin kadar değil" dedim. Güneş batınca
"Hadi gidelim akşam oldu." dedi Seokjin-ssi. Yavaşça kollarından ayrılıp doğruldum. Arabaya binip eve doğru yola çıktık.Eve varınca evlere dağıldık. Odama geçip elime telefonumu alıp Namjoon'a mesaj attım.
- Bugün çok güzeldi. Teşekkür ederim.
+ Ben teşekkür ederim.
+ Her şey için.
- İyi geceler.
+ İyi geceler
+...
+Sevgilim...SEVGİLİM Mİ? NE?
Son yazdığı şey yüzümde aptal bir gülümsemeye yol açmıştı. Telefonu kalbime bastırıp yatakta tepindim. Çok ses çıkmıştı galiba odaya Hei Jun ve Dan Bi girdiler.
"Noldu? Bir şey mi düştü? Ne düştü? İyi misin?"
"İyiyim bir şey düşmedi."
"O kadar ses çıkınca, tepene bir şey düştü sandım teyze."
"Özür dilerim endişelendirdim. Bir şeyim yok."
"Tamam o zaman iyi geceler."
"İyi geceler" dedim ve odadan çıktılar. Telefonu tekrar kalbime bastırdım ve gözlerimi yumdum.Sabah güneşim daha farklı doğduğu bir güne gözlerimi açtım. Telefonumu alıp Namjoon'a
"+Günaydın." yazdım.
"- Günaydın." cevabını aldıktan sonra kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve odadan mutfağa vardığımda Hei Jun ve Dan Bi kurmuşlardı masayı. Hemen oturduk ve yedik. Topladıktan sonra üzerimizi giyinip şirkete doğru yola çıktık.Ben her zamanki gibi Hei Jun'dan erken vardım şirkete. Odama girdim. Beş dakika sonra Jimin geldi odama. Kapıyı tıkladı "Gel" çağrısı yaptım.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Müsait misin?"
"Evet, evet buyur." dedim. Öndeki koltuklardan birine oturdu. Elleri ve ayakları titriyordu.
"Bir sorun mu var?"
"Ocağına düştüm Yuna."
"Ne oldu?"
"Ben kaç gündür bunu düşünüyorum ama bir türlü bulamıyorum bir şey. " "Neyi bulamıyorsun?"
"Ben, ben Hei Jun ile yine eskisi gibi aynı yatakta, aynı güne, aynı zamanda gözlerimi açmak istiyorum. Gözlerimi onunla yumup, onunla açmak istiyorum."
"Anlıyorum ama lütfen biraz daha açık olur musun?"
"Ben onunla tekrar hayatımı birleştirmek istiyorum. Ama hiç bir fikrim yok. Ona yeniden evlenme teklifi etmek istiyorum..."
.
.
.Evet şuan saat 3.40 ve ben bölüm atıyorum evet 💃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...