8

390 21 52
                                    

Hoseok ile şaşkınlığımızı üzerimizden atıp yaklaşık 20 dakikadır kafeye geçip oturmuştuk. Bana frambuazlı cheesecake, kendine double espresso söylemişti. Ben sakince yerken o sanki benden bir cevap bekliyor gibi elleri göğsünde ve bacak bacak üstüne atmış bana bakıyordu.

"Artık anlatacak mısın?" dedi.

"Neyi?" diyip geçiştirmeye çalıştım.

"Hei Jun Ah! Hadi ama" dedi.

"Hoseok ne dediğini anlamıyorum." dedim.

Derin bir off çekip ciddileşti. "Bebeğinizi - "
"Bebeğimi" diye düzelttim.

"Her neyse Jimin'in haberi var mı?"
"Hayır" dedim başım önümde.

"Söylemeyi düşünüyor musun?"

"Hayır" diye tekrar ettim.

"Jimin'le ilgili ne dersem hayır mı diyeceksin?"
"Evet" dedim.
"Peki. Sevdiğin adamdan-"
"Eskiden sevdiğim adam"
(Ahmet Kural- Sıla) sözünü kestim.

"Aish!" diye göz devirdikten sonra masanın üzerindeki elime uzanıp ellerinin içine aldı.

"Bak Hei Jun, bu bebek ne zaman, nasıl oldu bilmiyorum. (Aynen bebek nasıl yapılır bilmiyor hobi) Ama bunu babasına söylersin, söylemezsin o da bana düşmez ama ne olursa olsun ben senin yanındayım. Onun benim bir amcası, bir abisi, bir dayısı nasıl görmek istersen öyle gör. Ben yani eğer sende istersen sana destek olmak istiyorum." dedi.

Zaten hormonlarım haddi hesabı yoktu. Hoseok bu sözleri gözyaşlarımı tutamadım.
"Aigo, ağla diye söylemedim ki. Sil şu gözyaşlarını. " diyip elleriyle yanaklarımdaki yaşları sildi.

"Mutluluk gözyaşları bunlar hoseok. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsın." dedim elinin üstüne elimi koydum.
"Dur dur dur bir saniye." dedim şaşkınlıkla ellerimi çekip belime yerleştirdim.
"Senin burada ne işin var?" dedim. "I-ııı hiç öyle gezmeye geldim." diyip gözlerini kaçırdı. Bir şey sakladığı bariz belliydi.
"Hey hey hey ben bu numaraları yer miyim sanıyorsun?" dedim.
"Aish! Peki yakalandım itiraf ediyorum." dedi. "Hah şöyle dökül bakayım." dedim ve ellerimi göğüsümde birleştirdim. "Buraya bir kız için geldim. Hei Jun, O o kadar güzel ki sanki Tanrı bütün güneşi onun gülüşüne, bütün yıldızları da onun gözlerine koymuş gibi. Kalbinin güzelliği yüzüne vurmuş. Merhametli, saygılı, duyarlı, dürüst, cömert... Bir insanda olması gereken ne varsa ondan daha fazlasını barındırıyor o. Onu görünce elim ayağım birbirine giriyor. Kalbime bir şeyler oluyor. Hiç tatmadığım duyguları hissediyorum. Sesi o kadar güzel ki sanki cennetteki bir piyanodan çalınmış mahur bir beste. "dedi. Bu sözleri söylerken masanın üzerine doğru erimişti resmen.

"Ee senin mükemmel kalbine giden yolun ilk durağı olan bu şanslı kişi kim? "diye sordum. Hoseok her ne kadar dışa dönük, herkesi seven, kin nefret beslemezdi. Ama ilk defa birine böyle şeyler hissediyor ve bunları baba anlatıyordu. Tamam geçmişte hatalar yapmış olabilirim ama bu bildiğim gerçekleri değiştirmez. Her neyse.

"İsmi Eun Mi" dedi eliyle ensesini ovalayarak.
"Hım güzel isim. Kaç yaşında?" dedim.
"Aynı yaştayız."
"Ne iş yapıyor? Yani bir mesleği var mı?"
"Evet, garson"
"Güzel - ne? Yoksa? Hoseok sen ciddi misin?"
"Ne düşünüyorsun anlamadım ki?"
"Bu kafedeki garson mu yoksa?"
"I-ııı yani Aish! Evet burada garson"
dedi yine utanarak.

"Woah! Bizim Jung Hoseok birgün bir kıza aşık olacak ve onun çalıştığı kafeye hergün onu görmeye gelecek öyle mi? Öldürseler inanmazdım."
dedim.
"Ya! Aşık falan değilim. Sadece onu görmek iyi hissettiyor." dedi.
"Et et inkar et güzel böyle" dedim.

Saate baktığımda 1 saati çoktan geçtiğini farkettim ve "Benim artık kalkmam gerekiyor. Öğle arası bitmiş." dedim.
"Peki. Seni şirkete bırakayım mı?" dedi. "Nereden biliyorsun şirketin yerini?" dedim sorgular şekilde.
"Tarif edersin diye düşündüm. Bildiğim falan yok." dedi.
"Ow tamam o zaman gidelim"
dedim masadan kalktık.

Hoseok hesabı ödedikten sonra arabaya binip şirkete beni bıraktıktan sonra gitti. Gün aynı devam etti ve ben akşam eve gidince olanları Yuna'ya anlattım. O da şok olmuştu. Garipti. Günün yorgunluğunu üzerimden atmak için üstümü değiştirmeden yatağa bıraktım kendimi çok yoğun bir gün geçirmiştim. Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

Yazarın ağzından :

Hoseok Hei Jun'u bıraktıktan sonra arabasına binip evine doğru yola çıktı. Yolculuk sırasında araç telefonundan bir numarayı çevirip aramaya başladı.
"Alo!"
"Alo! Sana çok güzel haberlerim var. Buradaki görevim başarıyla tamamlandı. Ona senin söylediğin şeyleri aynen ilettim ve şirketinin yerini de öğrendim. Ha bu arada tebrikler ufaklık. Yakında baba olacaksın. "

.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
PROMİSE 💙 /PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin