44

181 12 19
                                    

Park Jimin'den

Sabah olduğunu gözlerimi açıp onun eşsiz güzellikteki yüzünü görünce anladım. Tanrı onun her zerresini kusursuz yaratmış gibiydi. Yüzünü elimin tersiyle okşadım. Sonra alnına yaklaşıp küçük bir öpücük kondurdum. Buna karşın gözlerini yavaşça araladı.

"Günaydın."
"Günaydın"
"Ne zamandır uyanıksın?"
"Bilmem tanrının en güzel tablosunu seyrediyordum."
Bu sözüm hoşuna gitmiş olacak kızararak gülümsedi.
"Yanaklarınız diyorum matmazel binlerce buseye layık değil mi? "
"Ya öyle mi dersiniz mösyö?"
"Kesinlikle."
"O zaman bana bir buseyi çok görmeyiniz."
"Elbette." dediğimde yanağımdan öptü.
"Bunun karşılığı olmalı" dedim ve ben de öptüm.

O sırada içeriye Dan Bi girdi.
"Günaydın ~"
"Günaydın."
"Günaydın kızım seninle bir konuda anlaşmalıyız."
"Ne konuda baba?"
"Şu konuda biliyorsun ki burası bizim odamız. Burada annen ve ben varken çat diye girmemelisin."
"Nasıl girmeliyim?"
"Kapıyı tıklayarak. Aslında her yere böyle girmelisin. Kendi odan hariç. Bu bir saygı göstergesidir."
"Anladım baba bir dahakine öyle yaparım."
"Aferin benim güzel kızıma." diyip kokulu bir şekilde öptükten sonra onu yataktan indirip biz de çıktık.
"Git bak bakalım Yuna teyzen gelmiş mi?"
"Tamam" dedi ve odadan çıktı. Biz de banyoya yönelip elimizi yüzümüzü yıkadık. Hei Jun bana bakarken ona döndüm.

"Mükemmel bir baba oldun sen. "
"Sen de mükemmel bir annesin"
"Ben bugünleri göreceğimizi hiç düşünmemiştim."
"Merak etme sevgilim. Belki onun özel anlarında yanında değildim ama bundan sonra bütün hayatında yanında olacağım. Düştüğünde tutunduğu dal ben olacağım merak etme."
"İyi ki varsın."
"Sen de iyi ki varsın." dedim ve sarıldım.
"Geçenlerde şey düşündüm."
"Ne düşündün?"
"Ben Dan Bi'nin ilklerinde yanında değildim ama onun bir kardeşi olursa-"
"Bence yemek hazırlamalıyız."
"Aslında acıkmadım ben."
"Ben çok açım ve Dan Bi'de öyle."
"Ama-"
"Hadi gidelim yemek hazırlayalım."
"Neyse hadi çıkalım." dedim ve banyodan çıkıp mutfağa girdik.

Yuna mutfakta Dan Bi ile bir şeyler hazırlıyordu.
"Bugün yemekler bizden!" dedim.
"Niye ki? Ha şey tamam o zaman biz çıkalım hadi teyzecim." dedi ve çıktılar.
"Evet o zaman ben ramen yapayım sen de tabakları koy."
"Tamam"
Tabakları ve çubukları yerleştirip birkaçta kahvaltılık koydum masaya.

O ocakta ramenle ilgilenirken arkasından sarıldım ve çenemi omzuna koydum.
"Masa hazır." dedim. Ocağın altını kapatıp ellerini ellerime koydu.
"Ramen de pişti."
"Hadi çağıralım."
"Tamamdır" dedikten sonra oturma odasında çizgi film izleyen Yuna ve Dan Bi'yi çağırdım. Masaya oturup yemekleri yemeye başladık.
"Elinin değdiği her şeyi güzelleşiyor. Ellerine sağlık"
"Evet anne çok güzel olmuş ellerine sağlık."
"Ellerine sağlık Hei Jun."
"Afiyet olsun hepinize."

Masayı topladıktan sonra zil çaldı. Gelenler Namjoon hyung ve Seokjin hyung'du.
" Hoşgeldiniz " diyerek içeri buyur etti Yuna. Ellerinde bir şeyler vardı.
" Hoşgeldiniz de elinizdeki neler?" dedim.
" Hoşbulduk. Ya biz bir şey düşündük. Hava çok güzel ya ormana yürüyüşe mi çıksak? Belki piknik yaparız. " dedi Namjoon hyung.
" Bana uyar. Siz? "
" Bize de uyar. Hem Dan Bi'ye değişiklik olur. "
dedi Hei Jun.
" Tamam o zaman hazırlanıp çıkalım."
dedim.
" Tamam biz bekliyoruz. " dediler.

Ben üzerime sadece ceketimi aldım. Bu süre zarfında kızlarda hazırlanınca çıktık. Şehirden biraz uzakta ağaçlık bir mesire alanına girdik. Bir kamelya bulup oturduk.
"Kovmak gibi olmasın da siz dördünüz yürüyüş mü yapacaksınız ne yapacaksanız gidin biz de Dan Bi'mle kafamızı dinleyelim. Değil mi Dan Bi'm? " dedi Seokjin hyung.
"Evet Seokjin'im haklı. Hadi gidin. "
"Bir soluklansaydık hyung."
"Koşup da yorulmadınız hadi hadi çok oyalanmayın."
"Peki o zaman" dedim ve Hei Jun'un elinden tutup yürümeye başladık.

Biraz ilerledikten sonra Namjoon hyunglardan ayrılıp başka yöne doğru yürümeye başladık.
"Jimin kaybolmayız değil mi?"
"Korkma kaybolmayız yanında ben varım." dedim ve yola devam ettik.

Ağaçların aralarından gelen kuş sesleri mest ediciydi. Yanımda sevdiğim kadın vardı. Ben onun elini tutuyordum. Daha ne isterim ki.
"Hei Jun?"
"Efendim."
"Eskiden sana dokunamadığım günlerde-"
"Onlar senin de dediğin gibi 'eskide' kaldı. Lütfen üzerine konuşmayalım."
" Haklısın. "
" Şimdi yan yanayız. Bu yeter. "
dedi ve koluma doladı kollarını.
" Yeter de artar bile. " dedim.

O sırada yakından gelen Namjoon hyungun sesiyle onlara doğru yaklaştık ve ağacın arkasından dediklerine kulak verdik.

" Aslında demek istediğim Amerika'da geçirdiğimiz süreçten sonra seni Seul'de gördüğüm ilk an anlamıştım aslında. Ama tekrar tekrar karşılaşınca emin oldum. Artık seni görmeden geçirmek istemiyorum günlerimi. Ben, ben senden çok hoşlanıyorum... "

PROMİSE 💙 /PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin