Park Jimin'den
Ertesi gün sabah bir şekilde yine Hei Jun ile açmıştım gözlerimi. Yarın Seul'e geri dönüş yapacaktık. Birkaç gün vakit geçirmek çok iyi gelmişti. Gerçekten bir aile gibi hissetmiştim. O ben ve kızımız. Mükemmel bir histi.
Kahvaltı yaptıktan sonra telefonum çaldı. Ben de açtım."Alo?"
"Alo! Jimin-ssi"
"Jungkook?"
"Jimin-ssi~"
"Yumurtla uzun."
"Aman be hevesimi kursağımda bırak."
"Anlatacak mısın dişlekciğim?"
"Neyse anlatıyorum. Ben bir spor merkezi açıyorum. Busan'da."
"Vaaayyy hayalini gerçekleştiriyorsun demek."
"Evet. Açılış bugün."
"Ya ne güzel."
"İşte benim tek dostum sizlersiniz. O yüzden yanımda olmanızı istiyorum. Biraz zahmet olacak ama Seul'den buraya kadar."
"Biz Busan'dayız."
"Ne? Siz buradasınız benim haberim yok öyle mi?"
"Şuan tribin sırası değil açılış davet, parti gibi mi yoksa normal açılış mı?"
"Saat 15. 00'da. Davet tarzı. Şık giyin gel."
"Emrin olur kas yığını."
"Neyse kim kim geleceksiniz? Ona göre yer ayırtayım."
"Ben, Hei Jun, Namjoon hyung, Yuna, Se Gi, Choi Hei ve Dan Bi."
"Seokjin hyung yok mu?"
"O Seul'de."
"Ama ya offf"
"Neyse söylerim. Umarım vicdan damarı tutar da gelir."
"Tamam o zaman yaşasın."
"İyi o zaman ben Seokjin hyunga haber vereyim. Görüşürüz."
"Görüşürüz." diyip telefonu kapattım ve Seokjin hyungu aradım."Alo? Seokjin hyung."
"Alo! Noldu Jimin?"
"İnsan bir nasılsın iyi misin der."
"Hei Jun'un yanında kötüysen senin sorunun. Her neyse sadede gel."
"Tamam neyse. Jungkook spor merkezi açacakmış. Onun davetine çağırıyor."
"Offf buradan oraya nasıl geleceğim ya?"
"Arabayla."
"Hahahaha çok komik."
"Açılış 15. 00'daymış. En fazla yarım saat geç kalırsın."
"Offf. Bazen hyungunuz olduğum için nefret ediyorum."
"Biz de seni çok seviyoruz Seokjin hyung~" dedim ve telefonu kapattım."Jimin burada ne yapıyosun?" dedi Hei Jun.
"Şey Jungkook aradı da onunla konuştum."
"Ya güzel."
"Şey Jungkook bir spor merkezi açıyormuş. Onun hep hayaliydi bu. Hep söylerdi. Onu yalnız bırakmamamızı istedi. Gidelim mi?"
"Olur. Saat kaçta?"
"15. 00'da açılış. Davet tarzı olacakmış."
"Tamamdır o zaman. Ben içeridekilere söyleyeyim."
"Tamamdır." dedi ve öteki odaya doğru yol aldı.Birkaç saat sonra hazırlandık. Se Gi ve Choi Hei ikizler yüzünden gelmek istemediler. Namjoon ve ben kapıda kızları beklerken Dan Bi geldi yanımıza.
"Aman tanrım gözlerim kamaştı. Bu nasıl güzellik, bu nasıl ışıltıdır?"
"Ya utandırıyorsunuz beni."
"Ne kadar tatlı olmuşsun öyle." dedi Namjoon.
"Teşekkür ederim efendim." dedi eteklerinden tutarak eğildi. O esnada Yuna ve Hei Jun kapıda belirince onlara döndürdüm yönümü. Onu her gördüğümde tekrar tekrar aşık olmak zorundamıyım? Bu güzelliğin vebalini vermeliydi. Olan var olmayan var öyle değil mi?
" Çıkalım mı? " dedi Hei Jun. Hayran hayran bakarken yakalandım.
" Jimin? "
" Efendim? "
" Şey diyorum çıksak mı? "
"Manzaram güzel duralım böyle"
dememe karşın gülümsedi. Kapıdan birkaç attığımızda Namjoon ve Yuna'nın hala birbirilerine baktıklarını gördük.
"Arkadaşlar biz gidiyoruz ama bakışacaksanız siz bilirsiniz."
"Evet şey hadi gidelim." dedi Yuna ve yanımıza geldiler. Namjoon hala aynı şekilde bakmaya devam etti. Ah Namjoonie sorsak inkar edersin. Her neyse.Girişte bizi Jungkook karşıladı. Takım elbisesi yakışmıştı pisliğe.
"Hoşgeldiniz." dedi tavşan dişleriyle. "Hoşbulduk. Sen büyüdün mü ya o kadar?" dedi Namjoon hyung.
"Yani kısmen. Ama halen en küçüğünüzüm hyung." dedi. Namjoon hyungda ona sarıldı. "Seokjin hyung gelmiyor mu?"
"Geliyor. Bizden nefret ede ede."
"Ne zaman etmiyor ki. Neyse mutluyum."
"Hangi masayı ayırtın bize?". "Şurada 3. Masa"
"Bay Jeon bir bakar mısınız?" diyen görevliyle
"Gitmem gerekiyor yine uğrarım yanınıza."
"Tamamdır görüşürüz." dedi Namjoon hyung. Yanımızdan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...