30

219 13 25
                                    

"Bunlar işinizi görür mü?" diyen kişiyle hepimiz kamelyanın girişine döndük.

Gelen kişiler çok açıktı. Hoseok ve Jimin.
"Hoşgeldiniz çocuklar" dedi Namjoon.
"Bu uzunun burada ne işi var? Ben gidiyorum ya." dedi Jimin Jungkook'u görünce.
"Aman ben de sona çok meraklıydım sanki Jimin HYUNG"
"İnadına bastıra bastıra söylüyor." "Gençler, gençler. Biz de buradayız." dedi Bum. "Merhaba Bum. Kusura bakma. Bu uzun sinirimi bozuyor. " dedi Jimin. "Otursanıza." diyip içeri davet etti Bum.
"Sen de hoşgeldin Hoseok." dedim. "Hoşbuldum Hei Jun"
"Ee Taehyung niye gelmedi? Seul'e birlikte gelecektiniz." dedi Namjoon.
"Sevgili karısı ve ikiz kızlarını bırakamadı." dedi Hoseok.
"Bunlar bu aşkla yakında üçüncüyü yaparlar" dedi Namjoon.
"Anne üçüncüyü yapmak ne demek?" diyen Dan Bi'yle öksürmeye başlamıştım.
"Aferin Bay Patavatsız" diyerek kafasına geçirdi Hoseok Namjoon'un.
"Ne vuruyorsun be?" dedi Yuna.
"Yani şey şiddet hoş bir şey değil. Dan Bi'ye örnek olmalıyız o yüzden." dedi yanakları kızarmıştı.
Namjoon tepkisine gülmüştü. Ama ben şimdi yaktım çıranızı. İnşallah yapmak istemediğin bir işim olurda bunları zevkle kullanırım.

"Şimdi şöyle ki Dan Bi'cim. Birbirini seven evli insanlar bazen Tanrı'ya çok fazla dua ederler çocukları olsun diye. Sonra bir gün Tanrı dualarını kabul eder ve sabah kalktıklarında evlerinin önünde bir çocuk bulurlar. O da onların çocuğu olur. Şimdi anladın mı?" dedi Bum.
  "Anladım. Teşekkür ederim Bum hyung" dedi ve sarıldı.
"Rica ederim benim güzel kızım." dedi Bum.

O sırada Jimin'in öfkeden kuduran gözlerini gördüm gerçekten korkutucuydu. Yumruğunu sıktığını gördüm. Şuan kalkıp Bum'a yumruk atabilirdi. Onu durdurmalıydım. Yumruğunun üstüne elimi koydum. Sıkmaktan beyazlamış eli tekrar eski rengine dönmüş ve elini serbest bırakmıştı. Şaşkın şaşkın bana bakarken elimi çektim.

"Aslında benim aklıma bir fikir geldi." dedi Namjoon.
"Ne fikri? " dedi Yuna.
"Biz küçükken oynardık. Hoseok sen bilirsin."
"İsmi ne ?" dedi Hoseok.
"Kamatagi."
"Haa evet hatırladım. Aslında gerçekten eğlenceli olur."
"Sizin kuşağınızdan olmayan nesili aydınlatacak mısınız?" dedi Jungkook.
"Şimdi şöyle hepimiz ikişerli grup olacağız. Birimiz birimizi sırtında veya kollarını tahteravan şeklinde yapıp karşı tarafa çizgiyi geçinceye kadar taşıyoruz. Çizgiyi ilk geçen kazanıyor. En sona kalanda kaybediyor ve ceza alıyor. "
"Oo güzelmiş ben varım." dedi Jungkook.
"Ben de varım." dedi Jimin.
"Ben de varım" dedi Yuna. Bum'la ikimizde onayladıktan sonra.
"Şimdi kura çekeceğiz." dedi Hoseok.
"Benim telefonumda program var." dedi Jungkook.
"Bakın boş adam olmak nasıl bir his görüyorsunuz" dedi Namjoon.
Jungkook göz devirdikten sonra kura uygulamasına isimlerimizi yazdı ve biz de tek tek çarkı çevirdik.

Ben ve Bum, Namjoon ve Yuna, Dan Bi ve Jimin, Hoseok ve Jungkook çıkmıştı.
"Bu haksızlık ama ben neden Hoseok hyungu taşıyorum?" dedi. "Ben mi seni taşıyayım jk? " "Banane ya"
"Bana bak kas torbası. Bunları sadece kız düşürmek için kullanıyorsun. Bir işe yarar fena mı?"
"Ufff tamam ya" dedi Jungkook dudak büzerek.
"O zaman buradan karşıdaki ağaca kadar yarışıyoruz anlaştık mı?" dedi Namjoon.
"Anlaştık." dedi Bum.
"O zaman herkes kendi takım arkadaşını sırtına alsın." dedi.
Beni yavaşça sırtına aldı Bum.
"Rahat mısın?"
"Rahatım" dedim ve gülümsedim. Yanımdaki Jimin'de Dan Bi'yi aldı. Sonra kıskançlık gözlerinden taşıyordu. Eminim sırtındaki Dan Bi değilde başka biri olsaydı kesin yere atardı.

"Herkes hazırsa başlayalım mı?" dedi Namjoon.
"Biraz daha başlamazsak öleceğim." dedi Jungkook.
"Tamamdır o zaman hazır başla." dedi. Bum tüm gücüyle koşarken ona sıkıca sarılmıştım. Yanımızdan Yuna ve Namjoon çifti bizi geçti. Jimin bizim arkamızda kalıyordu. Sırtında Dan Bi olduğu için çok hızlanamıyordu. Jungkook ve Hoseok en arkadaydı. Biraz daha koştuktan sonra kazanan biz olduk. Sonra Namjoon ve Yuna çifti. Sonra Jimin ve Dan Bi. En son da Jungkook ve Hoseok geldiler. Ben Bum'un sırtından inip sevinçle sarıldım.
"Biz kazandık." dedim. Bum'da çok mutluydu.
"Evet biz kazandık." dedi.
"Aferin Namjoon. Senin yüzünden kazanamadık." diye sitem etti Yuna. "Düşüyordun Yuna. O yüzden oyalandık. Düşsen daha mı iyiydi?"
"Omuzların çok geniş ne yapayım tutamadım." dedi. Gözlerim birden yerde yatan Jungkooka kaydı. "Jungkook yaşıyor musun?" diye sordu Hoseok.
O yerde cebinden beyaz mendil çıkarıp sallamaya başladı.
"Buna yaşamak denirse evet." dedi.
"Az önce sırtımda tonla yük taşıdımda."
"Abartma jungkook."dedi Hoseok. "Bir kere en güzel biz yarıştık tamam mı? Jimin hyung güçlü kollarıyla taşıdı beni." diyen Dan Bi'yle hepimiz gülümsedik. Tek yüzü gülmeyen Jimin'di. Dan Bi'ye sahte bir gülücük atıp onu kucağına aldı.
"Ee Jungkook ve Hoseok bize ne alıyorsunuz?" dedi Namjoon. "Aslında benim aklıma geldi de kursta yapılacaklar vardı."
"Jeon Jungkook!" dedi Namjoon. "Offf tamam ya. Ne istiyorsunuz?" "Bence burada söz sahibi en küçük bireyimiz. O ne isterse o olsun." diyerek Dan Bi'ye döndü.
"Hmm. Düşünmeliyim. Buldum. Çikolatalı pasta!"
"O zaman bize çikolatalı pasta alıyorsun."
"Peki o zaman gidelim." dedi. Jungkook ve Hoseok pasta almak için yola koyuldular. Biz de kamelyaya geri dönüp oturduk.

Kamelyada içeceklerimize devam ederken
"Bir şey sorabilir miyim?" dedi Namjoon.
"Sor Namjoon." dedi Bum.
"Sizin aranızda bir şey mi var?" dedi. Bum önce bana baktı sonra "Evet nişanlıyız biz." dedi ve elimi tuttu. Yalana hala devam ediyorduk.
"Ya, ne güzel. Mutluluğunuz daim olsun." dedi.
Kamelyanın sarsılmasıyla Jimin çıkıp gitti. Ardından
"Hemen gelirim." diyip Namjoon da gitti. Sanırım sabrı taşımıştı.

Biraz vakit geçtikten Jungkook ve Hoseok elinde pastayla geldiler. Jungkook pastayı dilimledikten sonra bir dilim alarak Dan Bi'nin yanına geldi.
"Küçük Hanım hoş bir başlangıç yapmadık ama bunu özür hediyesi olarak kabul eder misin?" "Düşünmeliyim. Kötü birine benzemiyorsun. Peki. Özrünü kabul ediyorum." dedi ve pastayı aldı.
Pastayı yedikten sonra gözüm Jimin'i aramıştı ama görememiştim. "Kalkalım mı?" diyen Namjoon'u onaylayıp evlere dağıldık.

Ertesi günün akşamı kafamı toplamak için balkonda tek başıma otururken yanıma Yuna geldi.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Hiç oturuyorum öyle."
"Biliyor musun? Bir yerde bir söz okumuştum geçenlerde. 'Her hiçliğin ardında varlığı yitirilmiş bir geçmiş vardır.' diye. Onu düşünüyorsun değil mi?"
"Olmuyor Yuna. Onu gözlerine bakmak bana acı veriyor. Ona bakmamak kokusu duyamamak da öyle."
"Biliyorum ne hissettiğini. Onun hasretini her hücren hissederken, geçmişin buna engel oluyor."
"Ne o geçmişi kafamdan silip atabiliyorum, ne de onu, ona olan sevgimi..."
"Onu hala çok seviyorsun değil mi?" dedi. Oraya kadar tuttuğum gözyaşlarım sessiz ve usulca firar etti gözlerimden gecenin karanlığında.
"Ağla güzelim. Ağlamadan bu yükü üstünden atamazsın" diyerek sarıldı Yuna. Bu hareketine karşın gözyaşlarım yerini hıçkırıklara bıraktı. İçindeki bütün irin eriyene kadar ağladım. Artık sessizleştiğimde Yuna beni doğrulttu.
"Daha iyi misin?" dedi.
Başımla onaylandıktan oturduğumuz yerden doğrulduk.
"Hadi hava soğudu içeri girelim." dedi. İçeri girdikten sonra
"Atacağım bu tişörtü çöpe atacağım. Her tarafı ıslak ve sümük oldu." dedi.
Birlikte güldükten sonra uyumuya odasına gitti. Ben de artık ne kadar mümkünse. 

PROMİSE 💙 /PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin