Hoseok ve Taehyung odadan çıktıktan sonra hemşire yanıma geldi.
"Nasılsınız Bayan Lee?" dedi.
"Daha iyiyim. Teşekkürler. Kızımı ne zaman göreceğim?" dedim.
"Heyecanınızı anlıyorum." dedi ve arkasını dönüp kapının girişine doğru adımlayıp küçük bir kuvez içinde kızımı getirdi.
Sakince ve kibarca oradan çıkarıp kucağıma verdi. O kadar küçüktü ki tutmaya korkuyordum. Onun kokusu burnuma dolduğunda gözlerimden yaşlar süzüldü. Sanırım "Anne olunca anlarsın" dedikleri tam olarak bu histi. Cennet gibi kokuyordu güzel kızım. "Nasıl emzireceğini size doktor hanım anlatacak ve gerekli bilgileri verecek" dedi.
O esnada içeri doktor hanım girdi. "Ooo anne kız kavuşmuşsunuz." dedi.
"Evet" dedim gözlerim dolu dolu.
"Bayan Lee biliyorsunuz ki erken doğum olduğu için daha çok takviye gıda ile beslenecek ama şuan ilk anne sütünü tatması lazım. Daha yeni doğduğu için tutmakta güçlük çekecek ama zamanla alışır. Bir süre hastane de kalmalısınız. Dışarıdaki beyefendilerden hangisi babası? "Dedi doktor.
"Hiçbiri. Onlar arkadaşlarım." dedim.
Baba lafı geçince bile yüzüm düşmüştü.
"Peki. Nerede? Onunla da konuşmam lazım." dedi. Yok işte yok ne kurcalıyorsun ki.
"Yok doktor hanım. Bekar bir anneyim. Gerekli neyse dışarıdaki arkadaşlarıma ve gelecek arkadaşıma anlatabilirsiniz " dedim.
"Anladım şimdilik kızınızın kuvezde kalması gerek. Bu esnada kendinize de dikkat etmelisiniz. Stresten uzak durmalısınız ve çok fazla hareket etmeyin." dedi.
"Teşekkür ederim." dedim.İyi günler dileyip odadan çıktı. Hemşire kızımı kucağımdan alıp küveze koydu. Sanki bir parçamın koptuğunu hissettim. Kızım odadan ayrılırken bir yandan da üzülürken telefonu elime aldım. "23 cevapsız çağrı 145 mesaj mı?" dedim. Ah! Tabi ya Yuna'nın olanlardan haberi yoktu. Direkt onu aradım. "Bu lanet olası telefonu kıçına mı soktun?" dedi sinirle.
"Ya! Bir sakin ol. Bu arada bende iyiyim Yuna teşekkür ederim." dedim.
"Ne halt ediyorsun kaç saattir ve hangi cehennemdesin?"
"Sinirlerini bir kenara bırakıp dinlersen anlatacağım." dedim.
"Huh! Neyse anlat çabuk." dedi.
"Ben doğum yaptım Yuna."
"Ne? Aklını mı kaçırdın sen? Ne doğumu?" dedi.
"Bildiğin doğum yani." dedim.
"Neredesin? Hangi hastanedesin?" "Seul Ulusal Üniversite Hastanesinde." dedim.
"Aish! Yemin ederim çıldıracağım şimdi. Sakinliğin sinirimi bozuyor. Neyse 10 dakika oradayım." dedi.
"Peki. Görüşürüz." diyip telefonu kapattım.Aradan birkaç saat geçmişti. Taehyung ve Hoseok, Yuna geldiği için gitmişlerdi. Akşam olmuştu. Yuna kızımı görmeye gitmişti. Oda da yalnızdım. Kızıma bunca zaman bir isim düşünmemiştim. Aslında biz küçükken yani Yuna, ben ve Choi Hei yağmuru izlemeye bayılırdık. Tabi küçük yetimhane penceresinden göründüğü kadar. O yüzden "tatlı yağmur" anlamına gelen "Dan Bi" koymaya karar verdim. Kapıda beliren kocaman ayıcıkla kafamı o tarafa çevirdim. Geleni tabikide anlamıştım. Gelen Kim Bum'du. Kafasını ayıcığım arkasından çıkarıp bana gülümsedikten sonra yanıma geldi.
"Nasılsın taze anne?" dedi.
"Sevgili Ayıcık beyi ve seni gördüm daha iyi oldum." dedim gülümseyerek.
"Ee Yuna yok mu?" dedi.
"Kızımı görmeye gitti." dedi.
"Yaa bende görmek istiyorum ~." dedi aigolu bir şekilde.
"Yapma şöyle şeyler. Tabikide görebilirsin." dedim.
"Yaşasın." dedi.
"Ayakta kaldın otursana" dedim. "Peki." dedi.
Ayıcığı yanıma uzatıp oturdu. O esnada içeri Yuna girdi.
"Ya bu çocuk çok tatlı ben bunu ısırırım ama yer yer bitiririm." derken bir anda Kim Bum'u fark edince
"Ups! Merhaba Bum" dedi.
"Merhaba Yuna" dedi gülerek.
"Ben şimdi şuraya bayılıyorum. Tut beni Se Gi." diyerek içeri girenin Choi Hei ve Se Gi olduğunu anladık.
"Hoşgeldin Choi Hei" dedi Yuna ve sarıldı.
"Hiç hoş gelmedim. Ulan benim niye her şeyden en son haberim oluyor?" dedi.
"Benim de sabah oldu doğumdan ilk seni aradım." dedi Yuna.
"Yuna bence bu bizi önemsemiyor ben diyim." dedi Choi Hei.
"Bence de Choi Hei baksana hiç umurunda değiliz" dedi.Oldu, oldu bir de toprak atın tam olsun. Lan ben doğum yapmışım doğum. Bir can dünyaya getirmişim gelmiş bana trip atıyorlar. Ama ben durur muyum tabiki de lohusalık kozumu oynayacağım.
"Ben sizi sevmiyorum öyle mi? Ben doğum yaptım ya doğum. Ben bir can getirdim dünyaya. Gelip demiyorsunuz ki ağrın var mı nasılsın diye. Anca trip atıyorsunuz. Ben çocuğumu doya doya bağrıma basamıyorum bile ya. Ne hissettiğimi biliyor musunuz siz?" diyerek ağlamaya başladım.
Tamamen vicdan azabı çeksinler diye yapıyordum.
" Şey biz öyle bir şey demek istemedik." dedi Choi Hei."
"Evet, evet biz öyle bir şey demek istemedik. " diyip yanıma oturdular. "Evet hanımlar yeterince üzdünüz onun üzülmemesi gerek o yüzden sizi dışarı alalım bakalım hadi." dedi kurtarıcı Kim Bum-ssi.
"Ama daha bebeği görecektik." dedi Choi Hei.
"Sonra görürsünüz hadi görüşürüz. Hadi dikkat edin kendinize. Hadi iyi akşamlar size." diyerek onları iteleyerek dışarı çıkardı.
"Aigo! Ne zor oldu be." dedi elinin tersiyle alınını siler gibi yaparak. Güldük.
"Ben Bayan Junior Dünya güzelini görmeye gidebilir miyim?" dedi.
"Tabikide" dedim.
"Hemen dönerim" dedi. Onaylandıktan sonra odadan çıktı. Bende arkama yaslandım. Yorgunluğumu atmak adına uyumaya başladım.
.
.
.Şuraya minnoş bir Kim Bumcuk bırakayım <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...