38

213 12 60
                                    

Park Jimin'den

Aradan baya bir vakit geçti ama Hei Jun hala geri dönmemişti.
"Hemen dönerim." diyip hyunglarımın ve Yuna'nın yanlarından ayrıldım.

Odama girdiğimde yine geçen seferki manzaranın aynısıydı karşımda gördüğüm.

Ben yani Park Jimin sizce bu fırsatı kaçırırmıyım? Asla.

İçeridekiler umurumda değil. Direkt onların yanına uzandım. Sakince ellerimi üzerine koydum ve tuttum. Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

Sabah gözlerimi açtığımda Dan Bi ortamızda yoktu yine. Ama bu sefer pozisyonumuz çok farklıydı. Bu sefer o benim göğsüne başını koymuş, bir bacağını bir bacağımın üstüne atmış, ben de aynı şekilde, kollarıyla beni sıkı sıkı sarmıştı.

O cenneteki en güzel çiçeğinin kokusu gibi kokuyordu. Burnumun ucunda olan saçlarına usulca bir öpücük kondurdum. Tanrım şuan mutluluktan bayılacağım. Şuan bunu  gerçekten yaşıyor muyuz? Rüya değil değil mi? Eğer rüyaysa sonsuza dek uyanmamaya razıyım.

Uyanmasın diye yavaşça onu kendime çekip sarıldım. Gözlerimi tekrar kapattım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama tahminimce kapının o taraflardan gelen kıkırtılarla gözlerimi araladım ama tam olarak açmadım.

"Adam akıllı bir fotoğraf çekemediniz. "
"Kolaysa gel sen çek hyung. "
"Ya ses çıkartıp durma! Kafanı kopartırım."
"Ben de bakmak istiyorum."
"Dur teyzecim amcalarından sıra gelirse."
"Düzgün çek dedim sana hepsi kayık çıkmış."
"Sen sırtımdayken bu kadar oluyor hyung."
"Verin şu telefonu. Al işte. Bir şeyi beceremediniz."
"Hah tam tehdit etmelik. Teşekkürler Yuna." dedi Namjoon hyung.
Tehdit etmelik mi?  Bunu duyunca gözlerimi açtım.
"Uyanıyorlar kaçalım."
"Taşi run run run. " dedi Seokjin hyung. Bu halleri gülmeme sebep oldu.

Hei Jun kollarım arasında kıpırdanınca sıkı sıkı sardım.
"Ah yine mi? " diyip göğsümden kaldırdığı başını geri koyduğunu hissettim. Uyandığımı görmesin diye gözlerimi tekrar yumdum.
"Nasıl uyandırabilirim ki?"
"Aslında kaburgalarımı hissetsem sorun yok ama"

O kadar sıkmış olamam ki. Ellerimi biraz gevşettim.

"Evet şimdi düşünelim. Direk bağırsam mı?"
Kaba kadın seni.
"Yok çok sert olur. Hafifçe dürteyim bari."
Elini hafifçe kaldırıp dürttü.
"Jimin? Jimin uyanır mısın lütfen? Jimin?" diyerek bunu birkaç kez tekrarladı.

Sırf inat olsun diye gözlerimi açmıyordum. Benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu.

"Bay Park Jimin kanun namına tutuklusunuz kaldırın ellerinizi!" dedi. Kendimi gülmemek için zor tuttum. Hala eski teknikleri kullanıyordu.
"Eskisi gibi hala uykun ağır." dedi.
Üzgünüm Bayan Lee eskiden de ağır değildi. Sadece şimdiki gibi ilgilenmeniz için yapıyordum.

"Peki bana başka çare bırakmadın." dedi ve bağırmaya başladı. Aniden bastığı çığlıkla uyanık olmama rağmen irkilip yere düştüm. "Ah belim!" dedim. O sırada içeriye bütün ev ahalisi girdi.
"Ne oldu?" dediler hep bir ağızdan.
Belimi tutarak yerden kalktım. Ha bu arada belim falan acımıyor. Sırf vicdan azabı çeksin diye yapıyorum.

"Ah belim. Belim çok acıyor."
dedim yüzümü buruşturarak.
"Ne oldu gençler biriniz anlatsın. Hei Jun sen niye çığlık attın?" dedi Seokjin hyung.
"Iıı şeyyy ben Jimin uyansın diye çığlık attım. O da irkilip düştü." dedi başı önünde eliyle oynarken.
"Aish! Cidden mi? Gerizekalı mısın siz pardon?"
"Ah belim, hyung belim çok acıyor."
diyip Namjoon hyungun yanına gittim.
"Kıyamam sen yataktan mı düştün?"
"Beni yatağımdan attılar hyung."
"Pardon da ben mi dedim yanıma yat diye."
"Ne? Asıl sana pardon. Hanım hanım burası benim yatağım."
"Olabilir sen de uyansaydın kibarca uyardım ben."
"Evet benim çocuğum uyarmıştırdır sen uyanmamışsındır." dedi Yuna.
"Aynen gerçekten çok kibardı. Ah hyung belim." dedim bu seferde Seokjin hyungun yanıba gittim.
"Merak etme Hei Jun ovalar geçer." "Evet anne kulaklarımızı sağır ettin ve hyungumun canını acıttın. Şimdi de sen iyileştir." dedi Dan Bi. İşte benim güzel kızım.
"Sen anneye laf mı yetiştiriyorsun?"
"Gençler, gençler az daha tartışmaya devam ederseniz açlıktan sizi çiğ çiğ yerim." dedi Seokjin hyung.
"Haklı ben gidiyorum yemek yemeye." dedi Dan Bi.
"Hei Jun şuradaki ebeveyn banyosunda krem var onunla halledip içeri gelin." dedi Namjoon hyung. Yuna da onları takip edip odadan çıktı.

"Belimi hissetmiyorum offf" diye söylenerek yatağa oturdum. O yataktan kalkıp kremi getirdi. "Yüzüstü yatıp belini aç" dedi. "Emrin olur"
"Oyalanma Jimin hadi." dedi ben de üzerimdeki tişörtü çıkarttım.
"Hey ne yapıyorsun belini aç dedim soyun demedim." dedi parmaklarını gözlerini perdeledi.
"Sanki hiç görmedin."
"Olabilir. Bu bir şey değiştirmiyor. Üstünü giyinir misin lütfen?"
"Hei Jun yeterince belim acıyor zaten. O yüzden beni zora sokma. Süreceksen sür ve eğer yemek yemek istiyorsan hızlı ol ki içeride bize de bir şeyler kalsın tabi henüz tükenmediyse."
"Uzan. " dedi.

Yatakta yanıma oturup eline biraz krem aldı. Kremi belime sürerken elleri titriyordu.
"Canın acıyor mu?"
"Hayır." dedim. Yavaş yavaş uygularken aniden doğrulup elinden tuttum ve yatakla arama aldım.
"N-ne yapıyorsun?"
"Hiç arkamdayken güzel gözlerine bakamıyorum."
"Görüyorum da belin iyileşmiş" "Şifalı ellerin sayesinde."
"Ya ya neymişim ben"
"Dudaklarına bu kadar yakınken uzak durmak zor biliyorsun değil mi?"
"N-ne?"
"Dudakların diyorum. Hala çok ama çok güzeller." dediğimde kıpkırmızı oldu. O kadar tatlı oluyordu ki kendimi zor tutuyordum.
"İ-içeri gitsek iyi olacak."
"İyiydik böyle."
"Arkadaşlar orada ne yapıyorsanız sonra devam edersiniz gelin artık buraya. Çocuk var daha açık mı konuşayım?"dedi Seokjin hyung.
"B-bak bizi çağırıyorlar. Gitmeliyiz." dedi. Kenara çekilmemle kalkıp odayı terketmesi bir oldu.

Mutfakta yemek adına bir şeyden söz edeceğimiz birkaç bir şey vardı.
" Namjoon hyung bu ay fazla mesai yapmalıyım. Baksana bir boğaz doyurmak hiç kolay değil. "
" Evet haklısın. Baksana süpürge mübarek."
"Bana laf yetiştirmek yerine bir şeyler yeseydiniz doymuştunuz."
"Seokjin hyungum haklı." dedi Dan Bi.
"Görüyorum Yeni hyung yapmışsın. Pabucum dama atıldı desene." dedim.
"Saçmalama Jimin hyung seni de çok seviyorum. Bu arada Seokjin hyung o geçen gördüğüm dişleğe bin basar."
"Dişlek?" dedi Seokjin hyung. "Jungkook'dan bahsediyor."
"Haklısın Dan Bi Seokjin hyungun herkese bin basar." dedi ve Dan Bi'yi kucağına alıp öptü.

Yemekleri yiyip topladıktan sonra Yuna ve Hei Jun gitmeye karar verdiler. Dan Bi biraz ısrar etse de fayda etmedi. Kapıda onları ben geçirmek istedim. Yuna ve Dan Bi aşağıya indiler Hei Jun inerken arkasından ismiyle seslenmemle duraksadı.

"Sana bir şey sormak istiyorum."
"Sor. "
"Yarın şirkette fazla bir işim yok. Senin var mı?"
"Sanırım yok."
"Anladım o zaman geçen sefer yarım kalan teklifimi tekrar sormak istiyorum. Ben bir şans daha verir misin?"
Biraz sessiz kaldıktan sonra gözlerini yere indirip
"Yarın akşam 8'de." dedi ve aşağıya indi hızla.
Şoku üzerimden attıktan sonra içeri girip mutluluk çığlıkları atıp zıplamaya başladım.

"Ne yaşıyor bu manyak?" dedi Seokjin hyung.
"Kesin Hei Jun buna bir şey demiştir." dedi Namjoon hyung.
"Evet kabul etti. Bana bir şans daha vermeyi kabul etti."
"Gözün aydın hadi bakalım ne zaman?" dedi Seokjin hyung. "Yarın akşam 8'de." "İyi adam akıllı benim kıyafetlerimden giy" dedi Namjoon hyung.
"Benim kıyafetlerimin nesi var?"
"Sorun burada işte. Hiçbir şeyi yok."
"Seninkilerin nesi varmış?"
"Şöyle ki ben CEO insanım. O yüzden her zaman şık olmam gerekiyor. Yani seninkilere oranla daha iyiler."
"Sonuçta çıplak gitmiyorsun Jimin" dedi Seokjin hyung.
"Mantıklı. Neyse beni oyalamayın çok işim var." dedim ve odama yol aldım.

Yatağa kendimi attığımda mest oldum. Burada onun yattığı çok belliydi. Heryere kokusu sinmişti. Yastığı alıp kokladım doya doya.
"Her şey çok güzel olacak." dedim ve kokusuna tekrar sığındım.
.
.
.

NOT : "Abi " kelimesinin kızlarda "Oppa" olduğunu biliyorum." Hyung " daha çok hoşuma gidiyor o yüzden onu kullanıyorum :)

PROMİSE 💙 /PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin