Merhabalar yine ben. Yine manas destanı gibi bir bölümle karşınızdayım hcojcopcjcvp. Ya bilmiyorum Jimin'den yazmaya başlayınca bir şey oluyor kendimi durduramıyorum. Kusura bakmayın hclhocojpcojc. İyi okumalar :)
.
.
.Park Jimin'den
Pikniğin ertesi sabahı güne berbat uyandım. Dünkü yaşadıklarımı sindirmem lazımdı. Bunu nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Namjoon hyung birkaç haftadır ben de kalıyordu. Arada sırada o teselli ediyordu beni. Hoseok hyung dün akşam gitmişti.
Akşama kadar evin içinde boş boş dolaştım."Jimin gerçekten midem bulanıyor artık otur bir yerine." diyen Namjoon hyungla mutfağa geri gidip bir şeyler alıp geldim.
"Jimin içmeyeceksin değil mi?"
"Ne fark eder hyung? Umurumda değil. Ben balkona çıkacağım burada nefes alamıyorum."
"Kendine hiç bakmıyorsun. Kendini önemsemeyerek bir yere varamazsın."
"Destek mi olacaksın köstek mi?"
"Her neyse hadi çık"Dışarıyı izlerken aşağıdan gelen sesler duydum. Namjoon hyunga döndüğümdeyse bana sus işareti yaptı. Sessizce dinlemeye başladık.
"Ne yapıyorsun burada?" diyen Yuna'nın sesiydi.
"Hiç oturuyorum." diyende Hei Jun'un.
"Biliyor musun? Bir yerde bir söz okumuştum geçenlerde. 'Her hiçliğin ardında varlığı yitirilmiş bir geçmiş vardır.' diye. Onu düşünüyorsun değil mi? " diye devam etti Yuna.
"Olmuyor Yuna. Onu gözlerine bakmak bana acı veriyor. Ona bakmamak kokusu duyamamak da öyle."
Gözlerimin dolduğunu hissettim. "Biliyorum ne hissettiğini. Onun hasretini her hücren hissederken, geçmişin buna engel oluyor." dedi Yuna.
"Ne o geçmişi kafamdan silip atabiliyorum, ne de onu, ona olan sevgimi..." dedi.
Ağlamamak için sıktım kendimi.
"Onu hala çok seviyorsun değil mi?" dedi Yuna.
Sonra derin bir sessizlik...
"Ağla güzelim. Ağlamadan bu yükü üstünden atamazsın" diyen Yuna ile Hei Jun'un ağladığını anladım. Kendimi biraz daha sıktım. Ağlamamalıydım. Ağlarsam yeniliyordum ona karşı.Bir süre sonra hıçkırıklar yükseldi alt kattan. Artık ne dayanacak gücüm ne de takatim kalmadı. Ağlamaya başladım. Sessiz ve sakince.
"Daha iyi misin?" dedi Yuna. Ses gelmedi.
"Hadi hava soğudu içeri girelim." dedi sonra ve kapı kapanınca kendimi serbest bırakıp ağlamaya başladım. Namjoon hyung karşımdan kalkıp yanıma geldi ve başımı göğsüne yasladı. Yavaş yavaş sırtımı sıvazladı. "Neden hyung? Neden? Neden kendi bile özlemesine rağmen bana, bize acı çektiriyor? Ben niye yanımdayken bile hasretini çekiyorum? Dibimdeyken bile dokunamıyorum, onu neden hala çok özlüyorum? Neden hyung?"
"Aslında derler ki aşkın büyük bir kısmı acıdan oluşur diye. Birini ne kadar çok seviyorsan, ne kadar çok acı çekiyorsan o kadar çok aşıksındır. Sen onu sadece sevmiyorsun. Ona deli gibi aşıksın." Haklıydı. Hem de sonuna kadar haklıydı.
"Teşekkür ederim hyung." dedim. "Hadi içeri girelim" dedi.
"Tamam hadi girelim." dedikten sonra içeri girip uykuya hasret gözlerimi kapattım.Sabah olunca bir cesaret Hei Jun'a mesaj atmaya karar verdim. Çünkü o da beni seviyordu. Mesajı kaç kere yazıp yazıp sildiğimi hatırlamıyorum. Geçenlerde okuduğum bir söz aklıma geldi.
"Eğer çarpacağını düşünüyorsan, pedala daha sıkı bas!"
Cesaretimi toplayıp aramaya karar verdim. Birkaç kere çaldıktan sonra açtı. "Alo!" "Alo! Hei Jun şimdi ben bir şeyler söyleyeceğim. Sen hiçbir şey söyleme. Söyleyeceklerimi söyleyeyim sonra söyle olur mu?" Neyse. Hei Jun biliyorum çok ani ama ben artık içimde tutamıyorum. Sana bunları artık anlatmzsam kurtulamayacağım. O yüzden senden sadece bir şans istiyorum. Tek bir yemek. Sadece ikimizin olduğu bir yemek. Sen ne zaman, nerede istersen. Lütfen sadece bir kez. Sonra ne istiyorsan yapabilirsin. Eğer hala kararlıysan seni rahatsız etmeyeceğim ve buradan gideceğim. " dedim.
Her şeyi tek nefeste söylemek beni rahatlatmıştı. Bir süre sessiz kalmıştı.
"Bugün iş çıkışı. "
"Anlıyorum kabul etmen kolay değil- bir saniye ne?"
"Dediğim gibi işte bugün iş çıkışından sonra beni evden alırsın."
"Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim."
"Rica ederim. Kapatmam lazım Dan Bi çağrıyor. Görüşürüz."
"Ha, ha evet tamam görüşürüz" diyip telefonu kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PROMİSE 💙 /PJM
Fanfiction- "Çünkü bebeğimin kaderi başından belliydi. Biliyorum iğrenç bir histir, babasız büyümek. Ama benim çocuğum buna mecburdu." Birbirini hala seven bir çift ve yakalarını bırakmayan, bir türlü unutamadıkları geçmişi. Bakalım dalından koparılmış çiçek...