Bölüm 34

47 3 2
                                    

Yavuz'un hastaneden çıkma konusundaki ısrarı karşısında ne kadar çabalasakta onu ikna etmeyi başaramamıştık. Doktorun tüm ısrarı da sonuçsuz kaldığında çaresizce yenilgiyi kabullenmiştik.

Selim çıkış işlemlerini çabucak halletmiş, bu süre zarfında doktor bana Yavuz'un bakımı konusunda tavsiyeler vermişti. Yavuz ise boş gözlerle beni süzmüş, hemşirenin yardımıyla üzerine bol bir gömlek geçirmişti.

Yavuz'un hastaneden çıkma konusundaki inadı karşısında bende Selim de çok şaşkın ve hazırlıksız olduğumuzdan Selim, Yavuz'a uygun kıyafet alması için korumalardan birini göndermişti. Her şey çok hızlı ilerlemişti, yarım saat gibi kısa bir süre içinde hastanedeki işlemler hallolmuş, Yavuz ile birlikte hastaneden çıkmıştık.

Selim, eve geçmeden önce Yavuz'un kullanması gereken ilaçları almak adına en yakın eczanede durmuş, Yavuz ile beni arabadaki tuhaf atmosferde bir başımıza bırakmıştı.

Bir ihtiyacı olursa diye arka koltukta Yavuz ile yan yana oturuyordum. Fakat yavuz benimle konuşmak bir yana benim olduğum yöne bile bakmıyordu. Ve bu kalbimi innaılmaz derecede yaralamıştı.

Derin bir nefes aldım ve bir şey söylememek adına kendimi zorladım. Fakat aramızdaki sessizliği onun gidermeyeceğinden emin olduğumdan kırgınlığımı bir yana bırakarak konuşmaya başladım.

"Yavuz," dedim sesimi bulmakta güçlük çekerek.

Ondan herhangi bir tepki almayı umuyordum fakat o bana doğru dönmemişti bile. Bakışları halen daha dışarıya doğruydu.

"Neden bana bakmıyorsun?" diye sordum gücümün snırlarındaydım.

Sesimdeki yorgunluğu algılamış olacaktı ki yavaşça yüzünü bana doğru çevirdi.

"Ne yapmamı istiyorsun?" dedi buz gibi bir soğuklukla.

Ses tonundaki bu mesafe beni yerle bir etmeye yetmişti. Gözlerimden akmak için sabırsızlanan yaşları güç bela durdurdum ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.

"Bana kızgın olduğunu biliyorum. Ama böyle davranma lütfen," dedim neredeyse fısıltıyla.

"Ben böyle olsun istemedim, biliyorsun. Sana benim yüzüm- ." daha cümlemi bile bitirmeme fırsat vermeden konuşmaya başladı.

"Sus Yazgı, konuşmak istemiyorum," dedi.

Üzüntümün yanında öfkemin gölgesi dolanmaya başladığında başımı gururlu bir edayla dikleştirdim.

"Tamam benimle konuşma, benden nefret et hatta artık sevme beni. Ama bu kadar soğuk davranma. Sanki ben senin düşmanınmışım gibi bana bakıyorsun. Sanırım yaralanmak bana karşı hissettiğin duyguların ardını görmeni sağladı. Masal bozuldu, anlıyorum," dedim ve bu sefer yüzümü çevirerek dışarıyı izlemeye başlayan bendim.

"Ne saçmalıyorsun," demişti ki Selim kapıyı açmış, sürücü koltuğuna yerleşmişti. İki seferdir Selim'in gelmesi ve farkında olmayarak beni Yavuz ile aramdaki gerginlikten uzaklaştırması bana çok iyi geliyordu.

Yavuz'un yanımda iyi olduğunu bilmek yetiyordu, sesini duymaksa mahvıma sebep oluyordu.

Kelimeleri kalbimi dağlıyordu.

Selim elindeki ilaç poşetini yanındaki yolcu koltuğuna bırakmış, hiçbir şey söylemeden arabayı tekrar çalıştırmıştı.

Kimsenin bir şey konuşmaması çok iyi olmuştu. Yorgunluktan ve gerginlikten başım ağrımaya başlamıştı. Bu nedenle sessiz kalarak alnımı cama yasladım ve yolun kenarından kayıp giden görüntüleri seyretmeye başladım.

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin