Bölüm 35

53 6 2
                                    

Selim'in sözleri zihnimde yankılanmaya devam ederken artık ayaklarımın beni taşımayacağını anladığımdan duvara yaslanarak kendi odama ilerledim ve kapıyı yavaşça kapattım. Yavuz'un bana kızgın olma nedenini hep benim yüzümden yaralanmış olmasına bağlamıştım. Ama şimdi bu mesafenin ve öfkenin nedeninin başka bir kadın olduğu gerçeğiyle kalakalmıştım. Kalbime tuhaf bir his çöreklendiğinde  ne yapacağımı bilemeyerek odamın ortasında durdum.
Yavuz'un bana karşı olan hislerinden emin olmasam da kendi hislerimi biliyordum. Ve bu benim için yeterliydi. Öyle olmalıydı.
Ama kalbinde başka bir kadın varken ona yakın olamazdım.
Titrek bir nefes aldım ve zihnimin biraz durulmasını dileyerek duş almak için banyoya yöneldim.
Sıcak su üzerimdeki tüm kiri ve yorgunluğu götürse de kalbime çöreklenen o ağır hissi götürememişti.
Yeterince temiz olduğuma ikna olduktan sonra duştan çıktım ve dolaptan elime ilk gelen siyah eşofman altı ile bol siyah bluzu üstüme geçirdim. Saçlarımı havluyla üstün körü kuruladıktan sonra aynada kendime baktım.
Selim hastanede Yavuz' un aşık olduğu ilk kadının ben olduğumu söylemişti. Peki ya bu Gül denen kadın da nereden çıkmıştı?
Derin bir nefes aldım ve saçlarımı geriye savurarak mümkün olduğu kadar enerjimi topladım.
Madem yine bir bilinmezin içindeydim ve buna neden Yavuz'du o zaman bir cevaba ulaşana dek Yavuz ile arama mesafe koyacaktım.
Kalbimin sesini susturdum.
Şu an için sadece Yavuz'un hasta bakıcısıydım.
Odamın ışığını da kapatıp tekrardan Yavuz'un odasına girdiğimde Selim pencereden kararan havaya bakıyor, Yavuz da sanki daha çok somurtması mümkünmüş gibi duvara bakıyordu.
Selim "Görevi teslim edip kaçıyorum ben," dedi zoraki bir neşeyle.
İstemsizce kaşlarımı çattım ve başımla onayladım.
Yavuz, Selim'in bile gülüşünü soldurmayı başardıysa gerçekten durum çok ciddi demekti.
Kapının kapanması üzerine bakışlarımı Yavuz'a doğru çevirdim ve bir an için yatağın kenarına mı yoksa tekli koltuğa mı oturmam gerektiğini bilemedim.
Ardından da her şeyi bir yana bırakarak Yavuz'un yanına, yatağın kenarına oturmaya karar verdim.
"Bir  ihtiyacın var mı?" Diye sordum bir şey duyduğumu belli etmemeye çalışarak.
"Aslında kafa dinlemeye ihtiyacım var," dedi mesafeli bir sesle.
Onun sesindeki mesafe değil, gözlerindeki mesafe canımı yaktığından kalbim acıyordu.
Yavaşça alt dudağımı dişledim.
"Merak etme, sen sağlığına kavuştuktan sonra gideceğim," dedim yavaş bir şekilde.
Aslında ondan uzaklaşmam söz konusu bile değildi artık. Ama biraz da onun canı yansın istemiştim, hâlâ beni önemsiyorsa tabii.
"Yine başladın saçmalamaya," dedi ve arkasındaki yastığı almaya çalıştı.
Ani hamlesi karşısında acıdan yüzünü buruştursa da, ufak bir ses bile çıkarmadan bedeni acıyı karşılamıştı.
"Dur," dedim soğuk bir sesle.
"Ben halledeyim," tam yastıklardan birini almak için uzanmıştım ki Yavuz gerek yok dercesine elini sallamış bana engel olmuştu.
"Saçlarını kurut,' dedi önemsiz bir konudan bahseder gibi sıradan bir ses tonuyla.
"Gerek yok," dedim ve omuz silktim. Madem beyimiz bana  mesafeli davranıyordu, artık bende ona mesafeli davranacaktım ki biraz beni anlasın.
Derin bir nefes aldı ve elleriyle yüzünü sıvazladı.
Günlerdir tıraş olmadığı için sakalları kirli sakal boyutunu geçmiş giderek çoğalmaya başlamıştı. Hafifçe gülümsedim ve kalbim onun varlığıyla titredi.
Yavaşça yatakta ona doğru yaklaştım ve bir tepki vermesine, engel olmasına izin vermeden ona yavaşça sarıldım.
Elleri beni sarmasa da itmemişti de, birkaç saniye kokusunu derin derin soludum. Ardından  akan birkaç damla yaşı silip eski yerime döndüm.
"Ben.." dedim sesimi kaybetmiştim.
"Bana kızgın olduğunu biliyorum. Yemin ederim sen hastanedeyken o kadar çok kendimi suçladım ki, senin yerine benim vurulmam gerekiyordu. Sürekli Allah'a öyle dua etmiştim ama..." Dedim ve sağ elimle yüzümü kuruladım.
"Bana karşı artık eskisi gibi olamazsın biliyorum ama çok üzgün olduğumu ve kendimi suçladığımı bil," dedim ve yataktan kalkmak için kıpırdandım.
"Of Yazgı," dedi güçlü eli bileğimi kavrarken.
"Her şeyi daha çok zorlaştırıyorsun," bileğimdeki ellerine baktım ve kalbimin deli gibi atmasını önlemeye çalıştım.
Hemen ümitlenmemeliydim.
"Neyi zorlaştırıyorum," diye fısıldadım sanki kelimeler zihnimden kaçıyordu.
"Bu kurşunlanma olayı benim suçum," dedi ve kafam daha çok karışması mümkünmüş gibi daha çok karıştı.
"Nasıl?" Diye sordum merakla. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı.
"Hani sana birkaç hafta önce bahsetmiştim. Benim geçmişim yüzünden tehlikedesin demiştim, hatırlıyor musun?"
Banyodaki konuşmamız aklıma süzüldügünde başımı hafifçe salladım.
"Bunu yapan adamın adı Bora..." Dedi ve yavaş bir nefes aldı.
"Behçet amca ile yollarımız kesişmeden önce ben bir süre sokakta kaldım. Bu süre zarfında Bora ile kardeş gibiydik. Ama sonra Behçet amca beni sokaktan  çıkardı. Ama Bora o hayattan kurtulmayı başaramadı... Her neyse, o kurşunlanma olayı bir sınavdı," dedi sesi giderek yorgun çıkmaya başlıyordu.
Onu yormak istemiyordum ama merakım da hayli fazla olduğundan devam et dercesine baktım yüzüne.
"Eğer o gün senin önüne atlamasaydım, sınavı geçecektim. Senin benim için önemsiz biri olduğunu düşünecek ve senden uzak duracaktı-"
"Ama şimdi senin için önemli olduğumu biliyor ve kafayı bana taktı, sırf sana zarar verebilmek için," diye fısıldadım her şey kafamda yerli yerine oturmuştu.
"Aynen öyle," dedi Yavuz da beni onaylayarak.
Birkaç saniye sessizce bekledim.
Kalbim farkına vardığım bir şey yüzünden deli gibi atmaya başladığında yavaşça gülümsedim.
"Senin için önemliyim yani?" Diye sordum kaşlarımı bir çocuk gibi merakla kaldırarak.
"Bu kadar şey içinden buna mı takıldın?" Diye sordu bana kızmış gibi davranmak istesede  gözleri parlıyordu ve yüzünde ufak bir tebessüm peyda olmuştu.
"Ben sandım ki, artık beni sevmiyorsun," 
"Saçmalama," dedi sözümü keserek ve beni yavaşça kendine doğru çekti.
"Bu sabah hastane odasında seni gördüğümde epey yorgun ve soğuk duruyordun, bende bana karşı hâlâ kızgın olduğunu sandım," dedi Yavuz beni şaşkına uğratarak.Bu sefer saçmalama dercesine bakan bendim.
"Günlerdir ne halde olduğumu bilmiyorsun," dedim ağlamaklı bir ses tonu ile.
"Selim anlattı," dedi elleri yüzümü kavrarken.
"Sen bana neden kötü davrandın," dedim gözlerinin tam içine bakarak
Bir an söyleyip söylememe konusunda kararsızlık yaşadığını belli edercesine baktı yüzüme.
"Seni kendimden uzaklaştırmaya karar vermiştim. Zarar görmemen için, ama gördüğün gibi yapamıyorum."
Ellerim Yavuz'un yüzümü kavrayan ellerini buldu ve sıkıca kavradı.
"Her ne olursa olsun, beni kendinden uzaklaştırma,"
"Eger bunu yapar da benden uzak durursan, dünyadaki tüm kötülerin bile verebileceği zarardan daha çok zarar verirsin bana; kalbimi yok edersin," dedim ve buruk bir şekilde gülümsedim.
Aklımda halen daha birkaç soru işareti vardı fakat Yavuz giderek yorulmuş, bunu renginin solmaya başlamasından dahi anlayabiliyordum.
"Şimdi uyuyalım," dedim ve komodinin üzerindeki gece lambasını yakıp, Yavuz'un arkasındaki yastıklardan birini aldım. Ardından da odanın ışığını kapatmak için ilerledim.
"Yarın bu yüzden Selim'in diline düşeceğim ama," dedim ve yavaşça yatağın boş tarafına uzandım. Yavuz da gülümsemiş ve halinden memnun bir şekilde bana bakmıştı. Olabildiğince Yavuz'a yakın fakat ona temas etmemeye özen göstererek yatakta kıvrıldım ve  zihnimden her şeyi uzaklaştırdım.
Ne yaparsam yapayım ondan uzak kalamıyordum, zihnimi susturmak ne kadar zor olursa olsun onun yokluğu daha zordu.
Her şeyin bir çözüme kavuşacağını düşledim ve
Yavuz'un bedeninden yayılan  sıcaklık ile birlikte uykuya daldım.

Bölüm Sonu
08.03.2022

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin