Bölüm 4

192 17 1
                                    

Nefes nefese bir halde koşarken ciğerlerim havayı içine alabilmek için yanıp tutuşuyordu. Nefeslerimi düzenlemek için yavaşlayıp en nihayetinde durduğumda Nazlı'nın en az üç metre arkamda kaldığını fark etmiştim.

"Hadi ama," dedim hem gülümseyip hemde derin nefesler almaya çalışarak.

"Pazar günümü senin yüzünden uyuyarak değil de bu rüzgarda koşarak geçiriyorum Nazlı, cidden en azından beni arkanda bıraksaydın," dedim kafamı arkaya yatırmış, saçlarımı savuran rüzgarla soluklarımın yavaşlamasını bekliyordum. Yüzümde ufak ama belirgin bir tebessüm, rüzgarın yarattığı üşüme hissiyle gerçekten huzur doluydum.

"Ay, dur," diyen Nazlı'ya baktığımda birkaç adım ötemde durmuş, kıpkırmızı suratıyla nefesleniyordu.

Onun görüntüsü benim yüzümdeki tebessümün genişlemesine sebep olmuştu.

"Ölüyorum," dedi kesik kesik bir şekilde.

"Yok canım, kızım on beş dakika bile olmadı koşmaya başlayalı, daha dur. Ölmen için erken. Sen beni uykumdan ettin ya, ben seni süründüreceğim," dedim ve şaka yaptığımı belli etmeden Nazlı'ya dik dik baktım.

Nazlı, pembe eşofman takımıyla tüm dikkatleri üzerine çekerken, sol tarafımızda duran banka doğru ilerliyordu. Öyle bir hali vardı ki görende saatlerdir hiç durmaksızın koştuğunu düşünebilirdi. Ayaklarını resmen sürüyordu.

"Kızım," dedi hala kesik kesik bir şekilde.

"Beş kilo fazlam var, ama hep böyle zor olacaksa bu spor işi, beni seven böyle sevsin diyeceğim, canım öleceğim diyorum. Tek adım daha atamam, kilolarımla mutluyum ben!" dedi ve gözlerini kapatıp arkaya doğru yaslandı.

Gülümseyerek ona doğru adımlar attım ve sesimdeki mutluluk tonunu yok edip hemen kararlı bir şekilde konuşmaya başladım.

"Nazlı, sabah saat 8 ve biz sahilde koşuyoruz. Yok yok, koşmaya çalışıyoruz. Neden? Çünkü senin beş kilo fazlan var, kızım beş kilo zayıflamak istiyorsan yüzündeki makyajı sil, beni uykumdan etme," dedim ve daha fazla dayanamadım. Gülmeye başladım. Nazlı gözlerini açmış bana yapmacık bir sinirle bakarken oturduğu yerden kalktı ve bana doğru tehditkar adımlar atmaya başladı.

"Benimle dalga mı geçiyorsunuz Yazgı hanım, " diyerek yürüyor kahkahalarımın arasından bana dik dik bakıyordu.

"Ne var yani makyaj yapıyorsam, herkes senin gibi doğuştan güzel değil ki! Herkes senin gibi zayıf ve uzun değil, hele o gözlerin! Kızım erkek olsam nikahı basmıştım diyorum! Sen oturup şükür edeceğin yerde bana sataşıyorsun ya, elimden çekeceğin var," dedi ve adımlarını hızlandırdı.

"Hani bir adım daha atacak halin yoktu?" dedim neşeyle. Fakat Nazlı hafifçe gülümseyip üzerime doğru gelmeye devam ediyordu.

"Madem yürüyebilecek kadar iyisin, yakala beni," dedim çocuk gibi ve tüm gücümle koşmaya başladım. Nazlı'nın da arkamdan var gücüyle koştuğunu biliyordum.

Benim kadar hızlı değildi. Bacak boyumdan kaynaklanan bir avantajım vardı. O da bunu biliyor olmalıydı ki birkaç dakikanın ardından pes etti ve bende koşmayı bıraktım.

"Tamam," dedi nefes nefese ellerini havaya kaldırarak.

"Çocuklarımı, mümkünse torunlarımı ve en önemlisi gelecekteki süper yakışıklı kocamı görmek istiyorum. Ölmek için çok gencim, yeter," dedi ve direk bulunduğu yere kendini bıraktı. Ben gülümseyerek onun başında uzun bedenimle dikilirken o gözünü kapatmış, hızlı hızlı soluklanıyordu.

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin