Bedenim uyku diye yalvarıyordu fakat o kadar bitik bir haldeydim ki, uyumak yerine önceliğim duş almaktı. Hem üzerimdeki bu kiri atardım, hemde sıcak su düşüncelerimin berraklaşmasını sağlayabilirdi.
Oldukça büyük ve az eşyayla dekore edilmiş odanın içinde hızlıca göz gezdirdim ve tam karşımdaki büyük dolaba doğru ilerledim. Dolap kapağını hızlıca yana kaydırıp, içindeki birkaç parça kıyafeti çıkarttım ve yatağın üzerine bıraktım. Bütün kıyafetler oldukça temiz görünüyordu bu yüzden giymekte tereddüt etmedim.
Yaklaşık yarım saat sonra sıcak bir duş almış, rahat bir eşofman altı ve bol bir bluz ile kocaman yatağa gömülmüştüm. Islak saçlarım yastığa yayılmış bir halde bakışlarım tavandaydı.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Hem buradan gitmek istiyordum hemde.. hemde kalmak.
Yıllardır hissetmediğim aile sıcaklığını belki de burada bulabilirdim, yıllardır o kadar aşağılanmış ve kimsesiz hissediyordum ki, belki de tek ihtiyacım olan bu hislerden kurtulmak ve belki... bir aileye sahip olmaktı. Kabullenmek istemesemde içimdeki küçük kız çocuğunun haykırarak istediği o aileye...
Karamsar ve çekimser düşüncelerimle dakikalar sonra uykuya dalmıştım..
Saatler sonra üşüdüğüm için iki büklüm bir halde yataktan doğrulmuş, aydınlık odaya şaşkınca bakıyordum. Uzuvlarım isyan ederken tamamen yataktan kalktım ve üzerimi değiştirmek için banyoya yöneldim. Önce elimi yüzümü yıkadım ardından da duş aldıktan sonra yıkamış olduğum kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Kabaran ve karışan saçlarımı hafifçe ıslattarak elimle taradım ve aynadaki yansımama baktım.
Göz altlarım çökmüş olsa da genel olarak sağlıklı görünüyordum, bunun en büyük nedeni yüzümde herhangi bir yara izinin veya morluğun olmayışıydı. Siyah bluzumu düzelttim ve banyodan çıktım.
Saatin kaç olduğunu bilmesemde sabahın erken satleri olduğunu dışarıdaki kuş seslerinden anlayabiliyordum... Gerçi insanlardan o kadar uzak bir alandı ki burası, genelde böyle sessiz olmalıydı.
Zihnimdeki sesleri susturmayı başarıp odamdan çıktım ve merdivenleri yavaşça inmeye başladım.
Hem meraktan hemde gerginlikten dolayı kalbim fırlarcasına atıyordu.
Merdivenlerin daha en başındayken aşağıdan kulağıma çalınan sesleri dikkatlice dinlemeye başladım.
"Baba," dedi ince bir erkek sesi.
Ardından da patırtı şeklinde ayak sesleri ve gülüşmeler.
"Hayır Özgür, bırak," dedi bu sefer tanıdık bir kız sesi, Ömür.
Buruk bir şekilde tebessüm ettim ve merdivenin son basamağını da indim.
Ne yapacağımı bilemeyerek koltukta oturan Selim'e ve çocuklarına baktım. Onlar babalarıyla boğuşurken bir diğer koltukta oturan Yavuz takıldı gözüme. Siyah takım elbisesiyle rahat bir şekilde oturduğu koltukta bakışları yüzümde geziniyordu.
Bakışlarımı tamamiyle Yavuz'a odakladım ve ona elimden geldiğince boş bir şekilde baktım. Sebebini tam olarak bilemesemde her şeyden çok ona öfkeliydim.
Birkaç saniye boyunca birbirimize inatla baktık, fakat başka bir ses ortamı doldurduğunda merakım inadıma baskın geldi ve bakışlarımı sesin geldiği yöne, odanın en köşesindeki masanın olduğu alana çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mürekkebi
قصص عامة"Ona benzemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Beni bu denli sinirlendireceğini düşünmediğinden yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın bir ifade almıştı. "Ona benzemiyorum," dedim inatla, gözlerim dolu bir şekilde. Ardından da öfkeyle gözlerimi yumd...