Masamıza gelen genç ve güzel bir kadındı. Krem renkli elbisesi içinde o kadar şık ve ışıl ışıldı ki, neredeyse ondan yayılan bu ışığı kıskanacaktım. Altın sarısı saçları bukleler halinde omuzlarına dökülüyordu. Makyajı o kadar sadeydi ki neredeyse yok sayılırdı.
Gerçekten duru bir güzelliği vardı.
İçimden bir ses onun Harzemşah'ın kızı İpek olduğunu söylüyordu. Rahat tavırları ve ev sahibi gibi bizi karşılamasından bunu çıkarmıştım.
Yavuz'un bakışları beni süzdüğünden önemsemiyormuş gibi yapıyordum ancak kızın ona benden daha yakın mesafede olması bile delicesine canımı sıkıyordu.
Kız beni başı ile selamlamış, Begüm ile de sıkıca sarılmıştı.
Onların aralarının bu denli iyi olduğunu bilmiyordum. Şaşkınlığımı ve rahatsızlığımı gizlemeye çalışarak meyve suyumdan bir yudum aldım.
"Yavuz," dedi ince ses tonuyla.
Yavuz'a direkt olarak adı ile hitap etmesi beni epey sinirlendirmişti. Bu ne samimiyetti böyle.
"Behçet amca ve babam siz beyleri yanına çağırıyor, yeni iş bağlantıları varmış sanırım," dedi ve ışıltılı bir şekilde gülümsedi.
Yavuz halen bana bakıyor olumlu ya da olumsuz bir tepki bekliyorduysa da beklediğini bulamayarak çoktan kalkıp ilerlemekte olan Bulut ve Selim'in peşine takılmıştı.
İpek'in uzaklaşacağını düşünsem de öyle olmadı. Bulut'tan boşalan sandalyeye oturdu ve Begüm ile sohbet etmeye başladı.
Bende pek onları önemsemiyormuşum gibi yaparak kısa kısa diyaloglar kuruyordum Aslı ile.
Yanımdaki Koray'ın bakışları da bir ışık gibi ortama giren İpek'te idi.
Özellikle zihnim İpek'in Yavuz'a hitap şeklinde takılı kalmıştı.
Kız iyi birine benziyordu ama neden Yavuz'a bu kadar samimi davranmıştı.
Sanırım kıskanıyordum. Belki de çok büyütüyordum ama elimde değildi.
Kaçamak bakışlarla ona bakıyordum. Gerçekten iyi birine benziyordu ama net bir karara varmak için henüz erkendi.
Oturmaktan ve İpek'in varlığından sıkılmıştım.
"Lavaboya gidiyorum," dedim Aslı'ya ve oturduğum yerden kalkıp salonun en köşesindeki tabelalara doğru yürümeye başladım.
Kalabalık nispeten azalmış, sohbet daha da koyulaşmıştı.
Genel olarak güzel bir davet oluyordu.
Gerçi benim ilk davete katılışım olduğundan kıyas yapamıyordum ama güzeldi işte.
Arka arkaya attığım adımlar iki metre ötemde ayakta beni seyreden genç bir erkekle göz göze geldiğimde hafif sekteye uğramıştı.
Yavuz'un yaşlarında, esmer ve iri yapılı sayılabilecek bir adam beni rahatsız edecek derecede dik ve dikkatli bir şekilde bana bakıyordu.
Kalbimin huzursuzlukla hızlanmasını önleyememiştim ki bana doğru adımlar atmaya başladı ve yarı yolda tam önümde durdu.
Kalbim neredeyse çıkacak gibi atıyordu ancak hiçbir şey belli etmeden sorarcasına baktım yüzüne.
Kim olduğunu ve benden ne istediğini bilmiyordum.
Ancak korkmadığımı göstermek niyetiyle geri adım da atmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mürekkebi
General Fiction"Ona benzemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Beni bu denli sinirlendireceğini düşünmediğinden yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın bir ifade almıştı. "Ona benzemiyorum," dedim inatla, gözlerim dolu bir şekilde. Ardından da öfkeyle gözlerimi yumd...