Bölüm 8 PART-1-

141 11 0
                                    


Yanıyordum.

Ufak bir kıvılcımla başlayan öfkem büyümüş, giderek tüm benliğime yayılmıştı. Öfke beynime nakış nakış işlerken ellerimi sıkıca yumruk yaptım ve gecenin soğuğuna aldırmadan karanlığın içine daldım. Ağlamak ile haykırmak arasında bocalarken adımlarımı giderek hızlandırdım ve karanlığın içinde barındırdıklarını bir an olsun düşünmeden yürüdüm. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Sadece yanıyordum, ve bu yangın giderek büyüyor, gerçek ile hayal arasında sıkışıp kalıyordu. Yol boyunca bana eşlik eden öfkemle sahil kenarına vardığımda kendimi banklardan birine attım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Zihnimde bugün olanlar dönüp dururken bağımsızlığını kazanan göz yaşlarım birbiri ardına süzüldü gözlerimden. Bu kadar aşağılanmayı, bu kadar üzülmeyi hak etmiyordum. Anneme karşı, bana karşı yapılan onca hakareti artık hazmedemiyor, sineye çekemiyordum. Sinirle banka vurup bir çığlık attığımda mümkünmüş gibi göz yaşlarım daha da hızlandı ve birer birer yanaklarımdan aşağıya kaydı.

Her yerim sırılsıklam göz yaşı olduğunda elimin tersiyle yanaklarımı kuruladım ve tıkanan burnuma inat nefes almaya çabaladım. Zaman kavramını yitirmiştim. Bildiğim tek şey çok kırgın ve kızgın olduğumdu. Bunun dışındaki her şey belirsizlikten ibaretti.

Oturduğum bankın bir iki metre ilerisinde kalan sokak lambası ortamı loş bir şekilde aydınlatırken yanıma doğru yaklaşan birinin varlığıyla gerildim ve sakince elimi kabanımın cebine attım.

Bakışlarımı sol yanımda, yaklaşık 1.85 boyundaki adama doğru çevirdiğimde gerginlikle yutkundum ve adamın sakince gelip yanıma oturmasını izledim.

"Korkma." Dedi tok sesiyle. Şaşkın ve ürkek bakışlarımı gizlemeye çalışarak burnumu çektim ve dimdik durarak adama baktım.

"Siz kimsiniz?" Diye sordum ağlamaktan kısılmış bir sesle.

"Hiç kimse," Dedi sakince ve cebinden hiç açılmamış bir peçete paketini bana uzattı.

"Al," Dedi. "İhtiyacın varmış gibi görünüyor."

Yavaşça peçeteyi alırken adamı süzmeye çalıştım. Fakat ışığın en az vurduğu tarafta oturduğundan sadece sağ profilini kısmen çıkartabilmiştim. Sivri bir çene hattı ve siyah saçları vardı. Düzgün bir burun yapısıyla nispeten dolgun dudakları vardı, iri yarı biriydi. Birçok fiziksel özelliğini seçerken bir tek gözlerini göremiyordum, karanlıktan ötürü tam rengini anlayamamıştım.

Peçeteyi paketinden çıkartıp burnumu sildiğimde adama bakmayı da bırakmıştım.

"Gerçekten kim olduğunuzu söylemeyecek misiniz?" Diye sordum resmi bir tonla. Her ne kadar adamdan negatif elektirik almamış olsamda gecenin bu vaktinde tedirgin olmamın önüne geçemiyordu bu durum.

"Hiç kimse," diye yineledi kendini. Az ve öz konuşuyor, sesi tok çıkıyordu.

"Nasıl ya?" Dedim alayla karışık öfkeyle.

Benim öfkeme karşılık adam bomboş bir şekilde kıyıya vuran dalgalara bakmaya devam etti ve başından beri süren sabit ses tonuyla tamamladı cümlesini.

"Hiç kimse işte," Dedi basitçe.

"Hiç kimse olmalı insan, bazen kendisi, bazen de bir başkası için," dedi ve o an tam olarak yüzünü bana çevirdi.

Gecenin karanlığında oldukça tedirgin edici gözleri dilimi lal, gözlerimi ama etmeye yetmişti.

Ne diyeceğimi bilemeyerek bakışlarımı önümüzdeki karanlık denize çevirdim ve tıkalı burnumla zar zor nefes aldım.

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin