Bölüm 37

56 1 0
                                    

Ortamdaki gerginliği bölmek adına hafifçe öksürdüm.
"Ben sana kahvaltı hazırlayayım," dedim Yavuz'a bakarak ardından da odadan çıktım.
Hastanede de bu ismin geçtiğini duymuştum. Ama o an algılarım Yavuz dışındaki  her şeye kapalı olduğundan üstünde durmamıştım. Zihnimdeki yoğun düşünceler arasında aşağı kata indim ve kahvaltıyı hazırlamaya başlayan Aslı'nın annesine gülümsedim. Sofraya tabakları getirmiş masayı hazırlıyordu.
"Günaydın," dedim uzun zamandır hissetmediğim bir neşeyle. O da bana aynı neşe ve sıcaklıkla cevap vermişti. Hızla mutfağa ilerledim ve kahvaltılıkları tepsiye yerleştiren Aslı'ya gülümsedim.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" Diye sordum gözlerimi mutfak tezgahında gezdirirken.
"Yok canım, sen Yavuz abi için ekstra bir şey yapacak mısın?" Diye sordu gülümseyerek.
Tezgahın üstündeki patates kızartması dolu olan tabak dikkatimi çekti ve başımı olumsuz anlamda salladım.
"Sen zaten her şeyi hazırlamışsın bol bol, ben ufak bir tepsi alsam yeter," dedim ve işe koyuldum. O da başıyla beni onayladıktan sonra kahvaltılıkların olduğu tepsiyle birlikte mutfaktan çıktı.
Bende hızlıca küçük bir tepsiye birkaç kahvaltılık ve iki çay hazırladım. Ardından da mutfaktan çıkıp Yavuz'un odasına yöneldim. Selim'in sesini duyduğumda duraksadım, bir an için içimden bir ses kapı dinle diyordu fakat icimdeki o sesi güçlükle bastırmayı başardım ve odanın kapısını kolumla açıp içeri girdim.
Yavuz'un da Selim'in de kaşları çatık bir ifadeyle birbirlerine baktıklarını gördüğümde benim de kaşlarım otomatik olarak çatıldı.
"Ne oldu?" Diye sordum kötü bir cevap almamayı dileyerek.
"Ciddi bir şey yok," dedi Selim kaşları düzelirken.
"Celal Harzemşah ile Yavuz'un arası pek iyi değil, ama Behçet amca ile Celal abinin arası iyidir. Yavuz'un her zaman ki kıskançlıkları," dedi ve gülümseyerek yerinden kalktı.
Ama ben bunun altında çok daha farklı ve önemli bir şeyin olduğunu hissediyordum. Selim odadan çıktıktan sonra yatağa ilerledim ve Yavuz'un yanına, yüzüm ona dönük bir şekilde oturdum.
"Yazgı," dedi düşüncelere dalan zihnimi toparlamamı sağlayan bir ses tonuyla.
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Anlatmaya başlayacak mısın yoksa yine yalanlara mı sığınacaksın?" Diye sordum buruk bir sesle.
Derin bir nefes aldı.
"Boşuna huzurumuz kaçıyor," diye söylendi ve yerinde kıpırdandı.
"Harzemşah'ın kızı İpek ile beni evlendirmeye çalıştılar, bundan tam dört yıl önce," dedi pat diye.
Farkında olmadan ellerim tepsiyi kavramış, dişlerimi sıkmıştım.
Kalbim tuhaf bir duygunun esiri olduğunda nefeslerim sanki bana yetmiyor gibi geldi.
"İnan ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. O da bana karşı," dedi ve cümlesini tamamlamasına fırsat vermedim.
"Sen belki ona karşı bir şey hissetmiyordun ama o kesinlikle sana karşı bir şey hissediyor olmalı," dedim neredeyse odadan kaçıp bir köşede ağlayacaktım.
"Hayır, hissetmiyordu." Dedi ve tepsiyi sıkmaktan ağrıyan ellerime elleri kapandı.
"Bak zaten tüm fikir Behçet amcadan çıktı. Şirket ortaklığı için. Biz bu konuyu İpek ile hiç konuşmadık bile.  Bir ara konuşuldu ve üstü kapandı gitti. Yemin ederim ne ondan bana yanlış bir bakış olabilir ne de benim ona, sadece eski mevzuların bizi birbirimizden uzaklaştırmasını istemiyorum," dedi ve sağ eli yüzümle buluştu.
"Senden önceki hayatım karanlıktı Yazgı, tam bir ay tutulması gibiydi.. ne kımıldayabiliyordum ne içimde ufak bir ışık vardı. Sen benim  siyah sayfalarımda beyaz çiçekler açtırdın. Her bir sayfada siyahlar aydınlandı. Kalbimi saran katran karası aşk ile yıkandı. Bunları bil ve üzülme. Kalbime değen ilk ve tek kadın olarak kalacaksın," dedi ve bulunduğu yerden bana doğru eğildi. Dudakları dudaklarımı bulduğunda tepsiyi kavrayan ellerim boynuna dolanmıştı.
Birkac dakika dudakları dudaklarımı esir ettiğinde kalbim hem heyecan hemde mutluluğa ev sahipliği yapıyordu. Ona olan aşkıma dair bende bir şeyler söylemek istiyordum ama kelimeler benden kaçıyordu. Yavaşça geri çekildik ve ben utançla bakışlarımı kaçırdım.
O ise bana gülümseyerek bakıyor kızaran yüzümden keyif alıyor gibi gülümsüyordu.
"Hadi kahvaltı edelim, çaylar soğuyor," dedim çaresiz bir şekilde ve artık ılık olan çaydan büyük bir yudum aldım. O ise birkaç saniye daha yüzümü süzmüş ardından da kahvaltı etmeye başlamıştı.
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki yediklerimin farkında bile değildim hızla bir şeyler yiyor ve yutuyordum ki bakışlarım Yavuz ile buluştu.
"Ne oldu?" Diye sordum domatesi ağzıma götürürken.
"Hiç," dedi ve elini kaldırıp dudağımın kenarını sildi.
Bu hareket tekrar beni utandırmıştı, hafifçe gülümsedim ve bakışlarımı kaçırarak utancımı dizginlemeye çalıştım.
Tam o sırada odanın kapısı açıldı ve Yavuz'un yüzümdeki elinin varlığı tenimi yaktı. 
Önden Özgür ile Ömür odaya girerken arkasında dayım ve Celal Harzemşah olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlı adam duruyordu. Dayımın bakışları Yavuz'un yüzümdeki eline kayarken utanç kat sayımla birlikte yüzümdeki kızarıklığın arttığına da emindim.
"Geçmiş olsun Yavuz," dedi Celal bey. Yavuz ise sadece başıyla onayladı ve elini yüzümden çekti.
Bende belli etmemeye çalışarak derin bir nefes aldım.
"Müsaitsen biraz konuşalım" dedi dayım bakışlarını bana çevirerek.
"Müsaitiz," dedim odadan çıkmayacağımı belli ederek.
"Yazgı senin bu işe bulaşmanı istemiyorum," dedi dayım sakince.
"Bunu çok daha önce düşünecektin, mesela beni buraya kaçırmadan önce," dedim bende karşılık olarak.
Beni her şeyin ortasına çekip sonra karışma demelerinden bıkmıştım. Üstelik konu Yavuz'ken geri planda kalmam söz konusu bile değildi.
Celal bey güldü ve pencerenin önündeki  tekli koltuğa oturdu.
"Aynı annesi," dedi otururken.
"Tıpkı onun gibi güzel ve inatçısın."
Sözleri ruhumda bir yerleri rahatsız etse de hiçbir şey demedim ve konuşmalarını bekledim.
"Evet Yavuz, Bora'yı bulduk. Senden sonra kime yarandıysa epey nüfuzlu biri olmuş. Hatta," dedi şaşırtıcı bir şey var dercesine kaşlarını kaldırarak.
"Üç ay önceki ihaleye paravan bir şirket olarak katılmış, sizin kaybettiğiniz ihaleyi alan firma onunmuş," dedi ve rahat bir şekilde arkasına yaslandı.
Yavuz ise git gide belirginleşen sakallarını sıvazladı ve huzursuz bakışları bakışlarımı buldu.
"Büyük bir darbeydi," diye mırıldandı.
"Ben ona ihtar olarak uyarımı yaptım. Bir süre başını çıkartıp kimseye zarar veremez. Ama yine de dikkatli olacağız," dedi ve yerinden kalktı.
"Bana borçlandın," dedi ve gülümseyerek odadan çıktı.
Dayımda odadan çıktığında çocukların ne ara gittiklerini düşündüm. Farkına bile varmamıştım.
Bakışlarım zeminden Yavuz'u bulduğunda bakışlarına çöken kara bulutları fark ettim ve onun yüzünü okşadım.
"Ne düşünüyorsun?" Diye fısıldadım her ne kadar cevabını bilsem de dikkatini bana çekmek istiyordum.
"O ihale büyük bir zarardı," dedi ve sıkıntılı bir nefes verdi.
"Daha önce dikkat etmeliydim. Böylece seni riske atmazdım." Dedi ve elleriyle saçlarını çekti. Tepsiyi aramızdan uzaklaştırdım ve ona biraz daha yaklaştım.
Saçlarındaki ellerini ellerimin içine aldım.
"Herkes iyi," diye fısıldadım yüzümü yüzüne yaklaştırırken.
"Ama şirkete dikkat et," dedim gülümseyerek.
"Büyük ortak benim unutma, yeni kavuştuğum serveti bu kadar çabuk kaybetmek istemem," dedim alayla ve güldüm. O da benden bu tepkiyi beklemediğinden gülümsedi.
"Yazgı," diye fısıldadı.
"Sen ne mükemmel birisin," dedi dudakları dudaklarımla buluşmadan önce.
25.03.2022 Bölüm sonu
Lütfen vote ve yorum yapın. Keyifli okumalar.

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin