Yavuz'un söyledikleri zihnimde yankılanırken arkasından öylece baktım. Neye karşı dikkat etmem gerektiğini bile söylememişti. Timur'a eğer güvenmiyorlarsa neden evlerinde görevliydi ya da neden benim evime kadar girmelerine izin vermişlerdi. Aklımda bunun gibi onlarca soru varken sakince bardağıma suyu doldurdum ve bir seferde hepsini içtim. Soğuk su içimi ferahlatsa da beynimin boşalması için bir kamyon dolusu suya ihtiyacım vardı.
Sakin adımlarla mutfaktan çıktım ve odaya eskiden oturduğum koltuğa tekrar oturarak bakışlarımı sehpaya yönlendirdim. Ortam öylesine sessizdi ki, kafamı dağıtacak bir şeyler olmasını dileyerek gözlerimi sehpadan yukarı çevirdim. Artık neredeyse alıştığım bir çift göz yine beni izliyordu. Rahatsızca yerimde kıpırdandım ve çocuklara göz attım. Özgür de babası ile oynamayı bitirmiş, Ömürün yanına oturmuş dikkatli bir şekilde çizgi filme odaklanmıştı. Onların bu haline gülümsedim.
Sessizlik artık çekilmeyecek bir hale geldiğinde Selim'in de huzursuzca yerinde kıpırdandığını göz ucuyla görmüştüm. Tam ağzını açmış bir şey söylemeye niyet etmişti ki ortama yayılan zil sesiyle Aslı yerinden zarifçe kalktı ve kapıya yöneldi.
"Bulut ve Begüm'dür," Dedi Selim rahatça. Hafifçe kaşlarımı çattım ve gergince beklemeye başladım. Yaklaşık bir dakika sonra içeriye iki kişi adımını atmıştı.
Tıpkı Yavuz ve Selim de olduğu gibi uzun ve iri bir gövdenin daha ortama girmesiyle sanki mümkünmüşçesine gerginlik seviyem artmıştı. Selim yerinden kalkıp kendisi gibi iri yarı adam ile tokalaştığında ne olduğunu anlamaya çalışarak onları izliyordum. Selim'in samimi tavırlarına karşılık Yavuz oldukça soğuktu.Yerinden dahi kalkmamıştı. Gerçi bu onun genel haliydi.
"Geç otur şöyle," Dedi kendi oturduğu koltuğun yanını göstererek. Adam Selim'in sıcak kanlı davranışlarına karşılık kusursuz biçimde düzenli ve parlak dişlerini sergileyerek gülümsedi ve Selim'in yanına oturdu. Onun oturmasıyla arkasında kalmış olan kadın dikkatimi çekmişti.
Bir yerden tanıdık geliyordu. Oldukça...
"Ben Begüm," Dedi bir adım öne atılmış parlayan gözleriyle bana bakıyordu. Belki ayağa kalkmam ve dostça sarılmam gerekiyordu fakat bu insanlara karşı henüz içimde bir sıcaklık oluşmamıştı.
Soğukça başımla selam verdim ve sarılmak veya tokalaşmak gibi bir niyetimin olmadığını göstermiş oldum.
"Yazgı," dedim tekdüze bir tonla.
Benim mesafeli tepkim üzerine yüzünden bozulduğu belli olsa da bir şey demeden sakince tekli koltuklardan boş olanına oturmuştu.
Pek belli etmemeye çalışarak yeni gelen çifti süzmeye başlamıştım. Kadın da tıpkı beraber geldiği adam gibi oldukça uzun ve düzgün bir fiziğe sahipti. Koyu lacivert renkli bir kot pantolon ve aynı rengin bir ton açığı gömlek giymişti. Esmer sayılabilirdi, benden birkaç ton daha açık kahverengi saçlara sahipti. Gözlerini tam seçemesemde kahverengi gibi duruyorlardı. Yüzünde hafif bir makyaj olmasına karşılık pürüzsüz bir cildi vardı. Kabul etmeliydim ki oldukça güzel ve çekici bir kadındı.
Ortamda öylesine bir sohbet süregelirken bakışlarımı beraber geldiği adama çevirmiştim. Adamın siyah saçlarının bir tutamı anlına dökülüyordu. Selim ve Yavuz'dan daha farklı olarak saçları uzun sayılırdı ve parlak bir siyah rengindeydi. Onlardan yaşça biraz daha büyük duruyordu, otuzlu yaşların sonlarında olmalıydı.
Koyu bir tene ve buradan bile görebildiğim mavi renkli gözlere sahipti.
Ortamdaki herkesin dikkat çekici bir güzelliği ve yakışıklılığı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mürekkebi
General Fiction"Ona benzemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Beni bu denli sinirlendireceğini düşünmediğinden yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın bir ifade almıştı. "Ona benzemiyorum," dedim inatla, gözlerim dolu bir şekilde. Ardından da öfkeyle gözlerimi yumd...