Gece nedensiz bir şekilde uyandığımda burnumda hâlâ Yavuz'un o erkeksi sert kokusu vardı. Hafifçe gülümsedim.
Hava halen daha aydınlanmadığından saatin epey geç olduğunu tahmin ettim.
Yanımda huzurla uyuyan Yavuz'u seyretmeye başladım. Odadaki gece lambası yanıyor olduğundan ortam loştu.
Yavuz'u uyandırmamaya dikkat ederek biraz daha ona yaklaştım. Ardından da sağ elimi kaldırarak hafifçe yüzüne dokundum. Doktor birkaç gün halsizlik ve ateşi olabileceğini söylediği için halen içimde bir yerler tedirgindi.Neyse ki ateşi yoktu.
Tam elimi çekiyordum ki Yavuz gözlerini araladı ve elimin kendisinden uzaklaşmasına izin vermeden tuttu.
"Uyandırdım mı?" Diye sordum hafifçe tebessüm ederek.
Onu izlerken yakalanmıştım. Yine."Hayır, uyanıktım zaten. Bende seni uyurken izliyordum," dedi ve gülümsedi.
Ne diyeceğimi bilemeyerek bocaladım.
Hafifçe gülümsedim.
"İyi misin?" Diye sordum.
Hastaneden inadı yüzünden erken ayrılmak zorunda kalmıştık. Bu nedenle içim içimi yiyordu."İyiyim," dedi ve yerinde kıpırdanmaya çalıştı.
"Dur yardım edeyim," dedim ve hızla yerimden doğrulup ona doğru eğildim.
Tam bu sırada Yavuz ondan hiç beklemediğim bir şekilde beni alnımdan öptü.
Dudakları tenime değer değmez tenim sanki alev almıştı.
Şaşkınlıkla ona baktım.
"Sana seni sevdiğimi hissettiremiyorum, çoğu zaman soğuk bir duvardan farkım yok Yazgı, biliyorum seni çok kırdım. Özür dilerim."
Dedi ve beni yerle bir etti.
Gözlerim istemsizce yaşarmıştı.
"Seni seviyorum," dedim ve yarasına dikkat ederek ve ona sarılarak yanına uzandım.
O sırada çenesinin altındaki ufak bir yara izi dikkatimi çekmişti. Sağ elim istemsizce çenesini buldu.
Normalde asla dikkatimi çekmezdi fakat çıkmaya başlayan sakalları, o bölgede hasardan dolayı eksikti.
"Buraya ne oldu?" diye sordum fısıltıyla.
İçimden bir ses kötü bir andan hatıra kaldığını söylüyordu.
Yavuz titrek bir nefes aldı. Ardından da anlatmaya başladı.
"Ben 9 yaşındayken evden kaçtım Yazgı," dedi yavaşça.
Neden diye soracakken kendimi tuttum ve anlatmasını beklemeye başladım.
"Ailem ile çok sorunlarımız vardı, zamanı gelince anlatacağım, şimdi sadece sokakta olduğum kısımları anlatayım," dedi ve anlayış bekleyerek yüzüme baktı.
Olur dercesine başımla onayladım. Ardından da dinlemeye başladım.
"9 yaşından 11 yaşıma kadar sokaktaydım. Çok zor zamanlardı, kavga darp, çete savaşları hiç eksik olmadı o zamanlardan bir hatıra bu iz," dedi ve elleri saçlarımı okşadı.
"Bir gün, çetenin ele başı benim yaşadığım mevkiye geldi. Orada diğer evsiz çocuklarla beni sıkıştırdı, hırsızlık yapıp ona haraç vermemiz için. O sırada içimizdeki kız çocuklarına yöneldi ve onları..." Dedi ve durdu. Ne diyeceğini biliyordum.
Birkaç saniye güç toplamak istercesine soluklandı.
"Onlara kötü niyetle yaklaştı ben ve büyük birkaç çocuk ona saldırdık. O sırada çakısı çenemi çizdi. Çok ciddi bir şey değildi ama birkaç santim daha aşağı gelse ölümcül olabilirdi," dedi ve durdu.
Onun anlattıklarıyla benim gözlerim isyan bayrağını çekmişti.
Kalbim kendi yaşadıklarımdan daha çok onun yaşadıklarına üzülmüştü.
Bir an ne yapacağımı bilmeyerek yaşlı gözlerle süzdüm yüzünü. Ardından da
kafamı kaldırdım ve ona yaklaştım. O dudaklarını aralamış, onu öpeceğimi sanarak beklentiyle bana bakıyordu.
Fakat onu şaşırtarak rotamı çenesinin altına yönlendirdim ve tam yara izinin üzerini öptüm.
"Çok üzgünüm," diye fısıldadım yaşadıklarını iliklerime kadar hissederek.
Beni sıkıca sardı, yüzünü görmesemde gülümsediğini biliyordum.
Sessizlik içinde ona sormak istediğim onlarca kelime dilimin ucuna geldi ama onu yormak istemediğimden sessiz kaldım fakat Yavuz benim huzursuzluğumu hissetmişti.
"O dönem Bora ile tanıştık. Kardeş gibiydik, birbirimizi kolluyorduk, yardım ediyorduk. Behçet amca beni sokaktan kurtardığında ona da el uzattı. Ama Bora benim onun dışında kimse ile yakın olmamdan hoşlanmıyordu. Sanki beni kıskanıyordu. Anlam veremiyordum bir gün Bora, Begüm'e saldırdı. Daha 12 yaşındaydı ve Begüm'ü nedensiz bir şekilde hırpaladı. Bunu öğrenen Bulut onu fena benzetti, ardından Begüm'ün annesi onu tekrar sokağa attı. O sırada Behçet amca yurt dışındaydı ve olanlardan haberi olmadı, geldiğinde de her şey için çok geçti. Bora kayıplara karışmıştı," dedi ve derin bir nefes aldı.
"Bora onun ardından hiçbir şey yapmadığımı, aramızdaki kardeşlik bağına ihanet ettiğimi düşünüyor." Dedi ve durdu. Konuşması boyunca saçlarımı okşamaya devam etmişti. Bende o da, bir yandan birbirimizin kokusunu duymak için çabalıyorduk.
"Yıllar sonra onunla karşı karşıya geldiğimiz ilk an gözlerimin içine nefretle baktı ve hayattaki en değerli şeyimi benden almak üzere yemin etti. Bu konuşmadan dört yıl sonra sen hayatıma girene kadar çok rahattım. Çünkü hayatta değer verdiğim bir şey yoktu..ama şimdi..." Dedi ve durdu. Başımı istemesem de yasladığım omzundan kaldırdım.
Yüzü iyice solgunlaşmıştı.
"Hişşt," dedim onun zihnindeki kötü düşünceleri dağıtmaya çalışarak.
"İyiyim ben, sevdiğimiz herkes çok iyi. İyi olacağız," dedim ve yüzünü okşadım.
Ardından tekrar başımı omzuna yasladım.
"Hadi uyuyalım dinlenmen gerek," dedim ve derin bir nefes alarak ruhumu onun kokusuyla doyurdum.
"Tamam," demişti ve bana sıkıca sarılmıştı.
Gülümsedim ve gözlerimi kapadım.
Saatler sonra beni derin uykudan alaycı bir ses uyandırdı. Selim ikimizin de başında dikilmiş gülüyordu.
Yavuz da bende yüzümüzü buruşturarak gözlerimizin ışığa alışmasını bekledik.
"Biliyorum birbirinizi seviyorsunuz ama keşke evlenmeyi bekleseydiniz," diyerek gülen Selim'e ters bir bakış fırlattım.
"Ne saçmalıyorsun," dedim yerimden doğrulurken.
"Bir şey saçmalamıyorum canım, sadece nikahta keramet vardır onu diyorum," dedi ve ikimizin öfkeli bakışlarına alayla karşılık verdi.
"Bir kelime daha edersen konuşacak bir dilin kalmayacak," dedi Yavuz öfkeyle ardından da kollarından destek alarak doğruldu.
"Çok konuşma da beni ayağa kaldır," dedi Selim'e dönerek.
Selim alaycı sırıtmasını yüzünden silmeden Yavuz'un kalkmasına yardım etti.
Bende yataktan kalktım ve gülümseyerek etrafa bakındım.
İçimde her şeyin güzel olabileceğine dair filizlenen umudun kurumamasını diledim.
Selim Yavuz'u banyoya kadar götürüp kapıdan geri dönmüş şapşal halime daha çok alayla gülmüştü.
Bende gülümsedim.
Selim'in sinir bozucu gülümsemesi bile umurumda değildi.
"Gece güzel geçti herhalde," dedi imayla bakarak.
Onun bu imasına karşın tüm yüzüm alev alev kızarmıştı.
"Selim sana yemin ederim hiç ummadığın bir anda seni merdivenden iterim," dedim ve kötü kötü baktım.
"Tamam tamam," dedi ellerini teslim olur gibi kaldırarak.
Tam bu sırada Yavuz da banyodan çıkıp yanımıza doğru geliyordu.
"Bugün aşağı inebilecek kadar iyiysen toplanacak herkes," dedi ve biraz huzursuzca Yavuz'a baktı.
Kotü bir haber olmamasını diledim.
"Harzemşahlar'da geliyor," dedi Selim ve Yavuz'un tepkisini bekledi.
Yavuz'un yüzünden bir anlık öfke bulutu geçti.
Bense yine hiçbir şey anlamayarak onları izliyordum.Bölüm Sonu
11.03.2022
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mürekkebi
General Fiction"Ona benzemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Beni bu denli sinirlendireceğini düşünmediğinden yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın bir ifade almıştı. "Ona benzemiyorum," dedim inatla, gözlerim dolu bir şekilde. Ardından da öfkeyle gözlerimi yumd...