Bölüm 44

24 0 0
                                    

Kahvaltının ardından hızlıca ortalığı toparlamaya başlamıştık. Aklımda davete gidip gitmeme konusu vardı. Bir şekilde gitmekten kurtulmak istiyordum ancak dayım çok ciddiydi.

Harzemşah denen adam çok önemli biri olmalıydı ki, Yavuz bile itirazında üstelememişti.

Aslı ile birlikte kahvaltı bulaşıklarını makineye yerleştirirken bir an durdum ve sorup sormamak konusunda kararsız bir şekilde bekledim.

Ancak merakım daha üstün gelmişti.

"Yavuz ile Harzemşah'ın kızı arasında ne vardı?" diye sordum pat diye.

Davete gitmek istememe nedenim buydu aslında. Yani asıl neden buydu.

Aslı benden böyle bir soru beklemiyor olacaktı ki elindeki bardağı yavaşça bıraktı ve bedenini bana doğru çevirip gülümsedi.

"Aslında hiçbir şey yoktu," dedi sakince.

"Behçet bey ile Celal bey bu evliliği istiyordu. Birkaç kere yemek yendi, Yavuz ile İpek de bir defa sanırım buluştu, ancak bir şey çıkmadı. İkisi de istemedi," dedi ve son parça bardağı da makineye yerleştirdikten sonra kapağı kapadı.

"Aklına takılması gereken bir şey değil inan ki... İpek de çok cici bir kız, dayın ile onun babasının düşüncesi idi bu sadece. Ve öyle de kaldı." Dedi ve hafifçe gülümsedi.

Erkekler işe gittiğinden bizde günün geri kalanında evi toparlayarak ve çocuklarla ilgilenerek geçirmiştik, akşamüzeri işten döndüklerinde davet meselesi aklımdan çıkmıştı.

Yavuz ile Selim eve girdiklerine Yavuz'a sarılmamak için kendimi kontrol altına almaya çabaladım, hafifçe gülümsemekle yetinmiştim sadece.

Akşam yemeği saatine daha çok vardı. Selim çocuklarla ilgileniyordu. Yavuz da odaya üstünü değiştirmeye çıkmıştı.

Bende yapacak bir şey bulamadığımdan yavaşça odama çıktım.

Düşünceli bir şekilde gardırobumu açtım ve içine baktım. Hepsi gündelik kıyafetlerdi. Bir davete uygun hiçbir şey yoktu dolapta.

Bunu bahane edip gitmekten vaz mı geçsem diye düşünüyordum.

Odamın kapısı hafifçe tıklatılıp birkaç saniye sonra kapı aralandığında o yöne baktım.

Gelen Yavuz'du.

Hafifçe gülümsedim. Yavuz da kendinden emin adımlarla geldi ve yanıma oturdu. Elindeki karton kutuda bir şey tutuyordu.

"Bu ne?" diye sordum bakışlarımla ellerine işaret ederek.

"Hediye, sana." Dedi ve kutuyu yavaşça bana doğru uzattı.

Büyük bir heyecanla kutuyu açmaya başladım. Bir yandan da ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Yavuz'un bakışlarının yüzümde gezindiğini tepkimi beklediğini biliyordum. Nihayet kutuyu saran kese kağıdını yırtıp açtım.

Kutunun içinden çok güzel bir kar küresi çıkmıştı. Pembe beyaz ve krem ağırlıklıydı. Kürenin içinde beyaz renkli bir at ve birkaç kar parçası vardı. Ayrıca altındaki ayarlama kısmına dokunduğumda hafif bir melodi ile at dönmeye başlamıştı.

Gözlerim dolu bir şekilde Yavuz'a baktım.

"Çok teşekkür ederim," dedim ağlamaklı ve minnet dolu bir sesle.

"Rica ederim, aslında geç kalınmış bir hediye bu," dedi ve beni kendisine çekip yavaşça saçlarımdan öptü.

Gerçekten çok mutlu olmuştum. Koray ve Nazlı hariç bana kimse şimdiye dek bir hediye almamıştı. Bu benim için öyle anlamlıydı ki...

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin