Bölüm 38

52 1 2
                                    

Yavuz hastaneden çıkalı iki hafta oluyordu. Artık tamamen düzelmiş olsa da halen daha aklım onda, sürekli tedirgin bir halde evin içinde dolanıyordum. Kış iyice bastırmıştı. Çocuklar ve biz evin içine hapsolmuştuk. Her ne kadar Yavuz hastaneden çıktıktan birkaç gün sonra iyiyim diyip işe gitmeye kalkıştıysa da kesin bir şekilde engel olabilmiştim. Genel olarak günler sıradanlaşmış, çocuklar ve ev işleri derken kendimi bu hayata kaptırmıştım. Hayatımızda olan tek değişiklik dayımın artık bizimle yaşıyor olmasıydı. Halen daha Yavuz ile aynı odada kaldığım için attığı huzursuz bakışları hissediyordum. Ama görmezden gelmeye çalışıyordum.
"Ne düşünüyorsun," diye sordu Yavuz, iyice dalıp gittiğim için üzerimdeki bakışlarının keskinliğini bile fark etmemiştim.
"Hiç," dedim önemsemez bir ses tonuyla.
Evden dışarı çıkamadığımız için  tüm işler bittikten sonra kütüphaneye çekilip kitap okuyorduk. Ya da kitaplar hakkında sohbet ediyorduk. Onun hakkında bilmediğim o kadar çok şey vardı ve ben hepsini öğrenmek için sabırsızdım.
Kütüphanesi o kadar zengindi ki, burada hiç sıkılmadan aylarca kalabilirdim.
"Kaç dil biliyorsun? Diye sordum, en dip kitaplıktaki kitaplar gözüme takılmıştı.
"Üç, dördüncüyü de öğrenmek üzereydim," dedi cümleyi devam ettirmese de seninle tanışmadan önce diyeceğini biliyordum.
"Çok güzel," dedim fısıltıyla.
Okumayı, bir meslek sahibi olmayı hep çok istemiştim. Kendimi bildim bileli tek hayalim bir meslek sahibi olmak, okula gidebilmekti. Ama yaşadığım bu yalan hayat yüzünden liseyi bitirebilecek kadar okuyabilmiştim ancak. Hoş ortaokul da Orhan amcanın yanında çalışmaya başlamasam liseyi bile okuyamayacaktım.
Yavaşça Yavuz'un çalışma masasına yöneldim ve sandalyeye oturdum.
İçimde gerçekleştiremediğim hayallerimin acısı vardı.
"Neye üzüldün?" Diye sordu Yavuz suratımın asık olduğunu fark etmişti. Hemen kendimi toparlamaya çabaladım.
"Üniversitede hangi bölümü okudun?" Dedim konuyu benden uzaklaştırmak amacıyla. Aynı zamanda merakta ediyordum.
"İlk üniversitemde Finans okudum, sonra Tarih," dedi ve hafifçe gülümsedi. Camın önündeki okuma koltuğuna oturmuş benim onu sorguya çekmeme göz yumuyordu.
Aşık olduğum, üstelik defalarca öpüştüğüm adam hakkında ne kadar az şey bildiğimin farkına vardım ve kendime kızdım..
Derin bir nefes aldım.
"Keyfin kaçtı," diye mırıldandı oturduğu yerde kıpırdanırken.
"Sen benim hakkımda her şeyi biliyorsun," dedim ellerimle saçlarımı yolarcasına çekerken. 
"Ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum, yaşını, okuduğun bölümü, hiçbir şey," dedim ve sıkıntı ve hüzünle baktım.
Yavuz ise sadece keyifli bir şekilde gülümsemişti.
"O zaman kendimi tanıtayım," dedi ve oturuşunu düzeltti.
"Adım Yavuz, soyadım Yatağan, Osmanlı döneminde kullanılan bir kılıç ismi, otuziki yaşındayım,  üç dil biliyorum, iki üniversite bitirdim, maddi durumum iyi," dedi ve gülümseyerek arkasına yaslandı. Kaşlarım çatık bir şekilde onu dinliyordum.
"Seninle defalarca öpüştüm. Ama daha soy adını bile bilmiyordum," dedim sıkıntıyla.
Yavuz ise benim bu konudaki duygularımı ciddi almayarak gülümsemeye devam ediyordu.
"Olsun," dedi gülümsemesi genişlerken.
"Evlenirken öğrenirdin."
Tam ağzımi açmış itiraz edecekken evlilik kelimesi ile ağzım açık bir şekilde kalakaldım.
Yavuz ise oturduğu yerden kalkıp birkaç adımda yanıma gelmişti.
"Ne o yoksa evlenmeyecek miyiz?" Diye sordu aşık olduğum gülümsemesini yüzünden silmeden.
"Bilmem," diyebildim sadece.
O ise eğilip beni saçlarımdan öptü ve başka hiçbir şey demedi.
Zaten diyecek olsaydı  bile fırsat bulamazdı çünkü kapıyı çalıp içeri giren Selim ile saçlarımdaki dudakları benden uzaklastı.
"Ooo çifte kumrular maşallah," dedi Selim alayla.
"Umarım bir şeyi bölmemişimdir," dedi ve imayla ikimize baktı.
İmasıyla kızaran yanaklarımı önlemek adına ayağa kalktım ve ona doğru adım attım.
"Bana bak," dedim yalandan bir öfkeyle.
"Bana yaptığın o sarışın sekreter şakasını unutmadım, Aslı'nın kulağına yalan yanlış şeyler gitsin istemiyorsan, bizimle uğraşmazsın."
Tehditvari sözlerim onu şaşırtarak bir adım gerilemesine neden oldu fakat yüzündeki alaylı gülümseme silinmemişti.
"Vayy, Yazgı," dedi eğlendiğini belli eden tonda.
"Siz muhteşem uyumlu  bir çiftsiniz," dedi ve ellerini kaldırarak "Teslim oldum," dedi. Ardından da gülerek odadan çıktı. Arkamda duran Yavuz'un beni izlediğini bildiğimden yavaşça ona döndüm.
Gizlemeye çalıştığım tüm o utangaçlık tekrar yüzüme hücum etmek üzereydi ki beni kendisine çekti ve yavaşça sarıldı.
Onun göğsünde o huzur kokan teniyle kavuştuğum da sanki dünya uzerindeki her kötülükle savaşabilecek güce  sahip gibiydim.
Ne kadar öyle sarılarak birbimizin kokusunu içimizde depoladık bilmiyordum. Özgür odaya giripte benim bacağıma sarıldığında istemeyerek birbirimizden uzaklaştık.
"Yazgı abla," dedi sitemli bir ses tonuyla.
"Haydi aşağı gelin çizgi film izleyeceğiz Aslı abla da mısır patlatıyor," dedi ve kolumdan tutup beni çekiştirdi.
Gülümseyerek Yavuz'a 'hadi' dercesine baktım ve Özgür ile birlikte odadan çıkıp aşağı kata indim.
Yavuz da arkamızdan geliyordu.
Televizyon açılmış herkes yerini almıştı. Bize de ikili koltuk kalmıştı. Özgür tam yanıma sol tarafıma oturmuş başını omzuma yaslayarak bakışlarını televizyona sabitlemişti. Yavuz ise sağ yanıma oturmuştu, ikili koltukta yavuz ve ben dipdibe oturuyorduk, odada dayımda oldugundan ve kaçamak bakışlarını üzerimizde hissettiğimden Yavuz'dan uzaklaşmaya çalışarak kıpırdandım ama çok bir alan olmadığından bir sonuç alamadım
Çocuklar pür dikat televizyona odaklanıp patlamış mısır yerken bende boş bakışlarla ekrana bakıyordum, yaklaşık yarım saat boyunca çocuklar çizgi filmelerine odaklanmış, ardından da oyun oynamak için oyuncaklarına yönelmişti. Erkekler iş konuşurken bende Aslı ile annesinin konuşmalarını sessizce dinliyordum.
Neden sonra Özgür oyunu bırakıp yanıma geldiğinde ona sevgiyle dolu bir şekilde  gülümsedim.
"Yazgı abla," dedi herkesin konuşmasını bölen bir tonlamayla.
" Hani Ömür ben ve sen birlikte uyuyacaktık, sen halen daha Yavuz amcanın yanında yatıyorsun. Yavuz amca iyileşti ya," dedi ve odadaki herkesin dikkatini bana çevirdi.
Ne diyeceğimi bilemeyerek kalakalmıştım.
"Bence Özgür haklı," dedi dayım ne zamandır rahatsız olduğu bir konuda konuşabileceği bir ortam oluşmasının memnuniyetiyle.
"Özgür," dedi Yavuz o tok ve kendinden emin sesiyle.
"Yazgı ablan bir süre daha benimle kalacak, sen şimdi oyununa dön," dedi ve Özgür'ü yanımızdan uzaklaştırdı.
Ardından bakışlarını dayıma çevirdi.
"Sana gelince Behçet amca, gereken rahatlığı bulamadıysan evine dön. Yazgı'yı huzursuz etme," dedi ve oturduğu yerden kalktı.
"Hadi Yazgı, odamıza gidelim," dedi ve bakışlarını dayımdan ayırmadan elini bana uzattı.
Bölüm Sonu
28.03.2022
Lütfen destek olmayı unutmayın keyifli okumalar

Gecenin MürekkebiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin