Mutluluk

132K 3.8K 459
                                    

Avluya doğru çıktığımda hiç bir şey düşünemiyordum. Bebeklerimin ağlama sesleri avluda yankı yaparken her geçen saniye korkuyordum. İkinci silah sesi geldiğinde merdivenlerdeydim. Silah sesiyle bir an olduğum yerde kaldım. Kendime geldiğimde merdivenlerden hızla çıkmaya başladım. Her merdivende ömrümden ömür gidiyordu. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Mir ve Miran'ın ağlama sesleri konağı inletirken sonunda yukarıdaki avluya gelmiştim.

Avluya adımımı attığımda gördüğüm manzarayla kanım donmuştu. Yekta kanlar içinde yerde yatıyordu. Yanına doğru giderken korkuyordum. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum.

"Ambulansı arayın!" Diye bağırırken Yekta'nın başını kucağıma koyduğumda gözleri yarı açıktı.

"Dayan. Bizi bırakamazsın. Sen olmadan yapamayız. Dayanmak zorundasın." Yekta sadece bakıyor tek kelime dahi etmiyordu. Boynumdaki fuları hızla çekip aldıktan sonra yarasının üstüne bastırdım. Gözyaşlarım ardı ardına akarken Yekta bir şeyler söylemeye başlamıştı.

"Buke çok korkuyorum. Ölmekten değil. Seni ve çocuklarımı tek başına bırakmaktan korkuyorum ama ben anka k.." Yekta sözlerini bitiremeden bir anda bilinci kapanmıştı.

"Gözlerini aç!" Yekta hareketsizce yatarken sanki ben ölüyordum. Canımdan can koparıyorlardı. Elimden hiç bir şey gelmiyordu.

"Yekta! Gözlerini aç" gözyaşlarım ardı ardına akarken bebeklerin ağlamaları,benim bağırışlarım birbirine karışmıştı.

"Ambulans nerede kaldı?" Diye öfkeyle bağırdığımda hala Yekta'dan gözlerimi ayırmamıştım.

"Hanımağam yeni aradık.birazdan gelir." Bekleyemezdim. Ambulansın ne zaman geleceğini bilmiyordum. Yetiştirmem gerekiyordu. Ölmesini izin veremezdim. Bırakıp gitmesine göz yumamazdım. Bu defa onsuzluğun acısına dayanamazdım.

"Kapıdakiler arabayı hazırlasın bizde aşağı indirelim. Ambulansı beklemeyeceğiz." Yekta'nın yüzüne elimi koyduğumda ellerim titriyordu. Etrafta herkes birşey söylüyordu ama duymuyordum. Bir anda Yekta'yı kucağımdan kaldırdıklarında ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir anda boşluğa düşmüştüm. Yekta'yı yavaş yavaş merdivenlere doğru götürürken bende yerden kalkıp merdivenlere yönelmiştim. Merdivenleri hızla indiğimde konağın kapısına doğru hızla yürüdüm. Dışarıdaki bütün adamlar bana dönmüştü. Konağın kapısının önünde onlarca araba vardı. Öndeki adamlara dönüp

"En öndeki üç araba hemen yola çıksın trafiği açıcaksınız. Bizde arkanızdan geleceğiz." Korumalar hiç bir şey söylemeden dediğimi uygulamaya başlamışlardı bile. Bekir'e döndüğümde onunda gözleri dolu doluydu. O yüzden Mahmut'a dönüp

"Mahmut sende hastaneyi ara geleceğimizi haber ver. Bütün doktorlar eksiksiz bir şekilde orada olsun. İstanbul'daki uçağı buraya getirtin ne olacağını bilmiyoruz. Herşeye hazırlıklı olmalıyız." O sırada adamlar Yekta'yı getirdiğinde arabaların kapısı açıldı. Çoğu koruma arkamızdaki arabalara binerken ben arka koltuğa geçmiştim. Yekta'nın başını dizime koyduğumda ellerim saçlarına gitti. O hala bizimleydi. Ona bir şey olmayacaktı. Bunları düşünmem gerekiyordu. Bekir sürücü koltuğuna geçer geçmez arabayı çalıştırdığında son hızla gidiyordu. Yekta'nın nabzını ölçmek için bileğini tutup konuşmaya başlamıştım. Ona eğer anlatırsam gitmezdi. Gitmek istesede gidemezdi.

"Belki de şu an bir yol ayrımındasın önünde iki yol var. Bir yol çıkmazlara çıkarken diğeri seni bana,çocuklarına getirecek yol. Seni bize getirecek yolu seçmelisin. Daha bitmedi Yekta. Bitemez ki. Ben sensiz yapamam. Hem daha Mir sana "Baba" diyecekti. Onu duyman gerek. Sana baba dediğinde senin kucağında olması gerek. Miran baba dediğinde çok kıskanmıştım neden ilk anne demedi diye ama sen yanımızda ol bana hiç anne demeselerde olur. Yeter ki yanımızda ol. Beni sensiz bebeklerimizi babasız bırakma." Hıçkırıklar yüzünden konuşamazken Yekta'nın nabzını dinlemeye başladım.

TÖRE  -Töre Serisi 1-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin