ARADIĞIM MUTLULUK SENMİŞSİN

256K 6.6K 800
                                    

BÜTÜN OKUYUCULARA İLGİLERİNDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM.



BUNDAN SONRA HAFTA DA BİR BÖLÜM PAYLAŞILACAKTIR.BÖLÜMLERİN UZUN OLMASINA DİKKAT EDECEĞİM.NEDEN BÖYLE BİR KARAR ALDIĞIMI SORARSANIZ FİNALE EN FAZLA 20 BÖLÜM KALDI DİYE DÜŞÜNÜYORUM.TÖRE 2 İLE DEVAM EDECEĞİM HEPİNİZDEN RİCAM TÖRE 2 İLE İLGİLİ SAÇMA FİKİRLERE KAPILMAMANIZ.TÖRE 2 BUKE'NİN KIZI AĞZINDAN YAZILACAKTIR.BU KONUYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.




Arabaya bindiğimizdendir ikimizinde ağzını bıçak açmıyordu.Şöfor sessizce arabayı kullanıyordu.Ben ise kendimi ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum.Yekta'ya baktım; bir insan nasıl bu kadar öküz olabilir, diye düşünüyordum.Ona sarıldığımda dediğim şeylerden sonra bana sadece, "Bunu sonra konuşalım," demişti.

İlk başta şaka yapıyor diye düşünsem de gayet ciddi gözüküyordu.Öfkeli gibiydi, nedenini bilmediğim bir şekilde bana öfkeliydi. Üstelik bu sefer öfkesini hakedecek hiçbir şey yapmamıştım.

"Beni izlemekten vazgeçmelisin." dedi düz bir sesle.

İnanamayarak ona baktım.Kızmıştım; kaşlarımı çatıp, camdan dışarıya bakmaya başladım.Bu adamı hiç anlamıyordum.Bir anda melek gibi iyi biriyken diğer anda şeytana bile pabucunu ters giydirecek kadar kötü oluyordu.

"Yine ne yaptım?" dedim öfkeli bir sesle.

"Arabayı sağa çek."diyerek şöfora seslendi. Sesindeki sinirli ton gerilmeme neden olmuştu. Yekta'ya baktım.Şöfor dediğini ikiletmemiş ve arabayı sağa çekmişti. Adam hiçbir şey demeden arabadan çıktı. Uzun geçen birkaç dakikadan sonra Yekta gözlerini gözlerime dikmişti.

"Bir süre İstanbul'da kalmamız gerekiyor." Sesindeki ton beni rahatsız etmişti.

"Neden?" dedim meraklı görünmeyi umarak. Anlatmama olasılığı vardı, pekala.

"Herkes Mardin'e döndüğümüzü sanacak." diyerek avucunu sıktı. Bu durumdan hoşnut değildi. "Ama biz İstanbul'da kalacağız, bir süre. O adam ve Serhat'ı bulup burnundan getireceğim."dediğinde onu duymamazlıktan gelip parmağımı alnına götürdüm.Suratında iki üç sıyrık vardı ama en büyüğü sanırım buydu.Alnındaki sıyrığın üstüne parmağımı koydum.İkimiz de birbirimize bakıyorduk.

"Canın çok yandı mı?" dediğimde gözlerim dolmaya başlamıştı.Onun canının yanma ihtimali bile gözlerimin dolmasına yetiyordu.

Ne olmuştu bana böyle?

Nasıl bu kadar benimsemişim Yekta'yı?

"Canım acımadı." diyip alnına parmaklarımı koyduğum elimi tutup kalbinin üstüne koydu.

"O herif sana her vurduğunda kalbim sıkıştı.İçim sızladı ve ben ilk defa bu kadar korktum." Sesi boğuklaşmıştı. "Sana bir şey olmasından, seni bir daha bulamamaktan.Kendi aptallığıma kızdım.Senin salaklığına kızdım.O herif sana vururken senin bir şey yapmamana kızdım.Bir kere olsun yardım edin deseydin belki de vurmayı kesecekti. Ama senin şu inadın yok mu?" Dişlerini sıktı. "İnadın yüzünden başına gelmeyen kalmadı.Vazgeç artık inat etme işte." dediği an duygu patlaması yaşamaya başlamıştım. Haklıydı ama ben buydum. Canımın yanmasından önemliydi, söyledikleri. Eğer ben yalvarsaydım muhtemelen duracaktı, Serhat denen o adam.

Hemen elimi elinin altından çekip alnına koydum.Ateşi de yoktu.O zaman dediklerinde ciddiydi.

"Ya ben napıyım?Gözümün önünde öldün sandım.Yanına gelip sana yardım etmek istedim." Yemyeşil gözlerine belki de ilk defa bu kadar derin bakıyordum. Korktuğumu anlamasını istiyordum. "Yapamadım.İzin vermediler.Nefesim bir an kesildi.'Ben seni öldü sandım bir an acaba öldü mü?' dedim.Ömrümden ömür gitti haberin var mı?Sana bir defa bile sevdiğimi söyleyemeden öldün sandım. O kadar kızdım ki kendime ve ilk defa inadıma lanet ettim.Keşke sabah seni sevdiğimi söyleseydim diye ne kadar suçladım kendimi." dediğim an gözümden bir damla yaş aktı.

TÖRE  -Töre Serisi 1-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin