Roz sakinleşmeye çalışırken derin nefesler alıyordu. Ben ise çarşafa odaklanmıştım. Ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. İlk defa bir olay karşısında söyleyecek sözüm yoktu. İlk defa ağlayan bir insanı avutacak bir lafım yoktu. Gözümden yaşlar akarken aklıma Roz'un benim için yaptığı şey gelmişti. Belki evlendiğim gün Roz bileğini kesmeseydi bende o sabah böyle ağlıyor olacaktım. Belki de Yekta'yı asla sevmeyecektim.
"Abla" Roz'un sesini duymamla ondan ayrılıp yüzüne baktım.
Perişan bir haldeydi. Derin bir nefes alıp başını eğdi.
"Ne oldu? Anlat" diye söylenirken benim ağlamam şiddetlenmişti. Duyucağım şeylere hazır değildim. Roz'un anlatacakları beni sarsacaktı.
"Sen gittikten sonra düşündüm. Mert'i,kendimi kaçmak istedim. Her şeyi arkamda bırakıp temiz bir sayfa açmak istedim ama olmadı." Dedikten sonra derin bir nefes alıp gözyaşını sildi.
"Dün senin fotoğrafına bakıp içiyordu. Seni nasıl sevdiğini anlatmaya başladı. Sensiz ne halde olduğunu anlatıyordu. Senin için neler yaptığını tek tek anlattı. Sonra Demir ağlayınca bende Demir'in yanına gittim. Demir'i severken aklıma Mert geldi. O da beni seviyordu. Onun da canı bu kadar yanıyor mudur diye düşünmeye başladım. Düşündükçe çıkmazlara girdim. En sonunda dayanamadım. Demir'i uyutup hazırlandım. Etraftaki korumaları inceledikten sonra bir süre bekledim. Saat gece yarısına yaklaşırken bahçe kapısından çıktım. İlk başta kimse fark etmemişti. Ama sonra arkamdan sesler duymaya başladım. Silah sesleri,bağırışmalar koştum. Olabildiğince koştum. Ama sonra yakalandım. Sürükleye sürükleye eve götürdüler. Eve girdiğimde Çetin gözü dönmüş bir haldeydi. İlk vurdu,bağırdı çağırdı. Bir anda bıraktığında sandım ki bitti. Ama bitmemiş abla. Beni odaya doğru sürükleyip kapıyı kapattı. Bir anda ne olduğunu anlamadan bana dokunmaya başladı. Ben karşı koydukça o daha sert davrandı." Ben hıçkırıklarımı tutmaya çalışırken Roz'da hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Kardeşimin canı bu kadar yanarlen ben Yekta'nın kollarında huzurla uyuyordum. Ben sevdiğim adama sarılırken o sevmediği bir adam tarafından dövülüyordu üstelik tek bu da değildi. Canım yanıyordu. Çetin'in kalpsizliğini bir defa daha görmüştüm.
"Senin adını sayıklıyordu. Ablan beni terk etti ama sen etmeyeceksin diye bağırıyordu. Sen aklına geldikçe daha kötü davrandı. Kaçmaya çalıştım ama beceremedim." Dediğinde daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. Ne yapacağımı düşünüyordum.
"Sırf seni buraya beni bu halde görmen için getirdi." Dedikten sonra ağlamaları şiddetlendi. Ben yere oturup ağlamaya başlamıştım. Gözlerimi kapattığım her an Çetin'in meymeletsiz yüzü aklıma geliyordu. Neden yapmıştı ki? Neden? Bir açıklaması yoktu. Böyle bir şeyin bir açıklaması olamazdı.
"Allah'ın belası." Diye bağırmaya başladım. Ayağa kalkıp odada kırılacak ne varsa kırıyordum. Gözüm hiç bir şeyi görmüyordu. Her şey benim yüzümdendi. Kardeşim benim yüzümden bu haldeydi. Etrafımda ki herkese benim yüzümden zarar veriyordu.
Roz'un tek suçu benim kardeşim olmaktı. Elime ne geldiyse fırlatırken yerde gördüğüm fotoğraflarla kendime gelmiştim. Yekta'yla benim fotoğraflarımdı. Yüzlerce fotoğraf yerdeydi. Fotoğrafları elime aldığımda iki gin önce süpriz yapıldığında çekilmiş bir fotoğraftı. İkinci fotoğraf Mardin'deki yeni evimize girerken çektiğimiz fotoğraftı. Üçüncü fotoğraf Yekta'nın bu sabah beni öperken çekilmiş bir fotoğraftı. Dördüncü fotoğraf Yekta'nın eve yaralı olarak geldiği gün çekilmiş bir fotoğraftı. Beşinci fotoğrafta holdingin yıl dönümünde çekilmiş bir fotoğraftı. Altıncı fotoğraftaysa Mir,Miran,Demir ve ben vardık. Bunun gibi yüzlerce resim varken benim ünüversite zamanında da çekilmiş fotoğraflarım vardı. Bazılarında Deryayla bazılarında Kaan vardı. Ama fotoğrafların çoğunda tek başınaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Töre Serisi 1-
General FictionBir karar, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir miydi? Umutlarını kurutabilir miydi? Gökkuşağının renklerini silebilir miydi gözlerinde? Bir adam, bu kadar acımasız olabilir miydi? Geride bıraktıklarını unutmaya çalışmak ne kadar doğruyd...