ASLINDA DÜN BİR BÖLÜM YAZMIŞTIM AMA YAŞADIĞIM GERGİNLİK YAZMAMI BİLE ETKİLEDİĞİ İÇİN ABLAM BÖLÜMÜN REZALET OLDUĞUNU VE YENİDEN YAZMAMI SÖYLEYİNCE BÖLÜMÜ SİLDİM.BU HAFTA GERÇEKTEN BENİM İÇİN ZOR BİR HAFTAYDI.SİNİRLERİM HARAP OLMUŞ BİR ŞEKİLDEYDİ.BAZI OKUYUCULARIMDAN KİTABIMIN ÇALINDIĞINA DAİR MESAJLAR GELİNCE SİLMEYİ BİLE DÜŞÜNDÜM SONUÇTA EMEĞİM ÇALINIYOR.BUNU ÇALAN ARKADAŞLA KONUŞTUĞUMDA ASLA BÖYLE BİR ŞEY YAPMADIĞINI SÖYLEDİ.
SİZCE HIRSIZ ÇALDIM DER Mİ?
GÖRÜŞLERİNİZİ PAYLAŞIRSANIZ ÇOK SEVİNİRİM.HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM VE UMARIM BU BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ.
MULTİMEDYADA AĞA BOZUNTUSUNUN SÜPRİZİ VAR.
Yekta kış uykusuna yatmış ayılar gibi uyurken onu izlemek eşsiz bir eziyetti.Aklıma türlü şeytanlıklar gelse de bunları yapacak cesaret yoktu.Malum karşımdaki adam dağ ayısı ve ne yapacağı belli olmazdı.Elimi sakallarının üzerine koyduğumda Yekta hızla gözlerini açmıştı.Şaşkınlıktan hemen elimi çekmiştim.
"Uyurken çok yakışıklıydım.Yanımda yattığına inanmadığın için mi bana dokunuyorsun sabah sabah?Yoksa kötü emellerin mi vardı?" dediğinde gözlerimi büyüttüm.Bu adam git gide edepsiz oluyordu.
"Dağ ayılarının nesli tükeniyormuş.Ölmeden dokunmak istedim." dediğimde Yekta'nın suratının aldığı ifade görülmeye değerdi.
O sırada telefonunun çalmasıyla resmen hayatım kurtulmuştu.Bundan yararlanıp hızlıca mutfağa gidip kahvaltılıkları tepsiye koyup çayı demlerken Yekta'nın yukarıya çıktığını gördüm.
Kahvaltılıkları yukarıya götürdüğümde Yekta güvertede biriyle hararetli bir şekilde konuşuyordu ve sessizce.Yavaşça ona yaklaştığımda
"Teşekkürler canım.Bu iyliğini unutmam." dediği an olduğum yerde kaldım.Yekta bana bugüne kadar canım dememişken kime canım demişti?Telefonu kapatıp arkasını döndüğünde ona ateş saçan gözlerle bakıyordum.
"Kimdi?" diye sorduğumda gözlerini kaçırıp
"Mecit" dediğinde yemedi bakışı atsamda beyfendinin umru olmayıp basıp gitti.
"Derin nefes al Buke ona kadar say." dediğimde bir an teredüte düştüm yanımda böyle orman kaçkını bir adam varken değil on sonsuza kadar saymaya çalışsamda bir yararı olmaz.
"Kavurmalı yumurta yap bana" diye bağıran kocamın yanına bir hırsla gidip
"Ağa bozuntusu."diyip öfkeyle mutfağa giderken Yekta arkamdan bağırıyordu.
"Sana dilini keserim demedim mi?Tavırlara bak tavırlara" diye söyleniyordu.Dilimi kesecekmiş güliyim de boşa gitmesin.
Kavurmayı çıkarıp tavanın üstüne koyarken çözünmesini bekliyordum.Bir kadınla mı konuşuyordu acaba diye içimden düşünsemde bu düşünceleri bir kenara bıraktım.İstanbul'da huzurumuzu bozmayacaktım ama Mardin de intikamımı alacaktım.Yumurtayı da kırdıktan sonra ağa bozuntusunu nasıl çıldırtacağımı düşündüm.
"Sen ev işlerinden anlamıyorsun.Ne diye seni seçtim ki?" diye söylendiğinde tepem atmıştı bu adam eceline susuyordu.Paşa hazretlerinin istediği kavurmalı yumurtayı bir tabağa koyup hırsla merdivenlerden çıkıp tabağı önüne fırlatırmışcasına koydum.Masaya oturduğumda Yekta'ya dönüp
"Ben sana yapacağımı bilirim." diyip çocuk gibi ellerimi göğsümde birleştirdiğimde Yekta anlamsızcasına bana bakıyordu.Ona gözlerimi devirip yemek yemeye başladığımda Yekta sabır çekmeye başlamıştı.
Bir iki lokma bir şey yedikten sonra tabağı itip bakışlarımı Yekta'ya çevirdim.Onu göz hapsime almıştım amacım rahatsız etmekti ama beyfendinin umru değildi.Alayla iç çektiğimde Mecit'i görmemle neye uğradığımı şaşırdım.Elinde onlarca torbayla gözlerini büyüterek bana bakıyordu.Yekta,Mecit'i görünce tıkınmayı bırakıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Töre Serisi 1-
General FictionBir karar, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir miydi? Umutlarını kurutabilir miydi? Gökkuşağının renklerini silebilir miydi gözlerinde? Bir adam, bu kadar acımasız olabilir miydi? Geride bıraktıklarını unutmaya çalışmak ne kadar doğruyd...