KİTAP TEKLİFİNİ RED ETTİM. ÇÜNKÜ İKİSİNİ AYNI ANDA İDARE EDEMEZDİM.
AREL DORUK KANDAR'IN ADI DEĞİŞTİ. DEMİR DORUK KANDAR OLDU. BEBEKLERİN MİR,MİRAN VE DEMİR OLARAK KULLANACAĞIM. ARTIK İKİ İSİM KULLANMAYACAĞIM ÇÜNKÜ KAFALAR KARIŞIYOR.
UMARIM BEĞENİRSİNİZ
Odayı son kez kontrol edip bir şey unuttum mu diye baktıktan sonra oda kartını alıp odadan çıktım. Yekta'yla Mert bebekleri arabaya yerleştirecekleri için önceden inmişlerdi. Bu iki gündür canım çok sıkkındı. Çünkü sürekli Yekta'dan bir şeyleri saklamak zorunda kalmıştım. Bana birden bire Çetin'le ne konuştunuz diye sorunca bende Demir hakkında diyerek geçiştirmiştim. Yekta ilk başta inanmazsa da sonradan ikna olmuştu. Tabi sonra da Mert'i ikna etmeye çalışmıştım. Annesinin yaşadığını abisine söylemesin diye. Elinde sonunda öğrenecekti ama benden duymalıydı. Bu ne kadar benim için zor bir şey de olsa söylemeliydim. Gerçi nasıl söyleyeceğimi bile bilmiyorum. "Annen yaşıyor." Desem benle dalga mı geçiyorsun diyip kafayı gömer. Ya da "Annen hiç ölmemiş ve senin o çok sevdiğin Ömer Beye kaçmış." Desem annem hakkında düzgün konuş diyip topuğuma sıkar.çkonu Yekta olunca bu tür şeylerde gerçekten zorlaşıyordu.
Asansör gelince düşüncelerden sıyrılıp asansöre bindim. En alt kata bastıktan sonra aklıma Meyra Hanım gelmişti. Acaba o gün neden kaçmıştı? Gerçi o hep çocuklarını arkasında bırakıp gitmemiş miydi? O kadın arkasında bıraktığı enkaza aldırmadan gitmişti. Mert haklıydı aynısı benim başıma gelse ben yapmazdım. Çocuklarımı bırakamazdım. Ya onlarla kaçardım ya da onlarla birlikte olayların üstesinden gelirdim. Onlar olmadan yapamazdım ki. Mir,Miran,Demir hayatımın merkezi olmuştu. Demir'i de kendi oğlum gibi görmeye başlamıştım. Kendi çocuğun olması için doğurmak gerekmiyormuş bana bunu Demir gösterdi. Kucağımda uyuması, gülüşü,ağlaması,gözlerine bakması en önemlisi benim varlığıma alışmıştı. Mir ve Miran babalarına düşkünken Demir bana düşkündü. Hatta dün gece Yekta kucağımdan Demir'i almasıyla kıyamet kopmuştu.
Asansörden çıktığımda etrafa bir göz attım. Artık diken üstündeydim. Çetin oğlundan dolayı mutlaka bizi izletiyordu bundan adım gibi emindim. Meyra Hanım'da Yekta'nın öğrenme korkusundan dolayı peşimize adam takmış olabilir. Bir an paranoyaklaştığımın farkına varıp silkelendim. Otelden çıktığımda Yekta arabaya yaslanmış bekliyordu.
"Sonunda bende Kraliyet Balosuna hazırlandığını düşünmeye başlamıştım. İyi ki 2 gün için Bolu'ya gidiyoruz. Bir hafta için gitsek sanırım 2 günde anca aşağıya inerdin. Hayır anlamıyorum bir insan nasıl .."
"Son anda haber vermeseydin." Diye onu susturup arabaya bindim. Arka koltuğa baktığımda üçünün de keyfi yerinde olduğunu gördüm. Arka koltukta yer olmadığı için yanlarına oturamamak beni endişelendiriyordu. Yekta arabaya bindiğinde bebeklere baktı. Mir uyuyor Demir merakla etrafa bakıyordu. Miran'da hayran hayran babasına bakıyordu. Yekta arabayı çalıştırınca önümü döndüm.
"3 bebek zor olacak Buke. İstersen Çetin'le konuşabilirim sonuçta Demir'e bakmak gibi bir zorunluluğun yok." Dediğinde çfkeyle ona baktım.
"O bizim nüfusumuza kayıtlı Yekta. Sen babası ben annesi değilim diye ondan vazgeçeceğimi nasıl düşünürsün? Belki inanamayacaksın ama alıştım ona."
"3 günde mi?"
"Evet üç günde alıştım. Ayrıca zor olsa da bana zor olacak belki çok zorlanacağım bazen başıma ağrılar girecek ama olsun. Ben Demir olmazsa hep aklımda bir keşke olacak ya da oğlunu Çetin'e verdiğimde ona zarar gelirse o zaman da vicdan azabı çekeceğim. Ben arkama baktığımda pişman olmak,vicdan azabı çekmek ya da keşke demek istemiyorum."
***
Arabada o konudan sonra başka bir konu konuşmamıştık. Şu an Yekta dışarıda odun kırıyordu bende bebekleri uyutmuş Yekta'yı izliyordum. Huzursuzdum. Öğrenmesinden ve gitmesinden çok korkuyordum ama başka çarem yoktu. Eğer benden öğrenmezse bana karşı cephe alabilirdi. Ya da neden hemen haber vermedin diye kızabilirdi. Bir de annesine nasıl yaklaşacağını merak ediyordum. Acaba affedebilecek miydi? Ondan yıllarını alan annesinin yaşadığını öğrendiğinde ne yapacaktı? Onu soğuk bir adama çevirmişti. Annesinden sonra Yekta'nın bir parçası sanki yok olmuştu. Eksik gibiydi. İlk annesi gitmişti sonra ablası. Hangi kadına değer verdiyse kaybetmişti. O yüzden beni de kaybedeceğini düşünüyordu. Benim de gideceğimi sanıyordu bilmiyordu ki ben onsuz yapamazdım. Ben onsuz nefes bile alamazdım. O istese bile ben ondan gidemezdim. Nasıl bırakabilirdim ki? Hayatımın merkezi olan birini nasıl öylece arkamda bırakıp devam edebilirdim? Yekta'nın bunu düşünmesi beni üzse de ona da hak veriyordum. O yanlızlığa terk edilmişti. Onun öfkesi başkasına değil kendineydi.
"Dalıp gitmişsin. Bu ara çok düşünüyorsun Buke. Bir sorun mu var?" Yekta'nın sesiyle kapıya döndüm. İçeri ne zaman gelmişti?
"Bir sorun yok. Sadece manzaranın keyfini çıkarıyordum." Yekta omuz silkip şömineyi yakmaya başladığında bende yukarıya çıkıp bebeklere baktım. Evin içi çok soğuk değildi sadece biz şöminenin önünde keyif yapmak istiyorduk. Yavaşça odalarına girdiğimde üçünün de ağzı açık uyuduğunu gördüm. Yanlarına gidip üçünü de yavaşça öptükten sonra oturup onları izlemeye başladım.
O kadar tatlı uyuyorlardı ki insan gülümsemeden yapamıyordu. Üçünün de birbirinden farklı özelliklari vardı. Her gün farklı bir şeyini keşvediyordum. Mesela Mir'in gamzesini geçen hafta farketmiştim. İlk defa o kadar çok gülümsemişti. Miran'ın gözlerinin rengi değişiyordu yavaş yavaş yeşile dönüyordu. Demir henüz yeni gelmişti hayatımıza ama o da büyüdüğünde Çetin'e çok benzeyecekti. Demir'e her baktığımda içim burkuluyordu. Endişeleniyordum ya farkında olmadan ayrımcılık yaparsam diye çok korkuyordum. Yekta, Demir'e alışamamıştı ama artık alışması gerekiyordu. Biraz onunla da vakit geçirmeliydi. Mir ve Miran'a kendini nasıl sevdirediyse Demir'e de sevdirmeliydi. Gerçi bebeklik döneminde istedikleri kadar babalarına düşkün olsunlar sonuçta elinde sonunda bana bağlı kalacaklardı. Ne demişler? Erkek çocuğu anneye,kız çocuğu babaya düşkün olurmuş.
"Yine dalmışsın." Yekta'nın kulağıma fısıldamasıyla refleks olarak ona doğru döndüm. Tam konuşacağım sırada Yekta'nın öpmesiyle hem şaşırmıştım hem de utanmıştım. Adam çocuklarımın önünde beni öpüyordu. Tamam şu an uyuyor olabilirler ama bebekler her şeyi hissederler. Çok küçük,bir şeyden anlamıyor olabilirler ama yine de bu yanlıştı. Yekta dudaklarını çektiğinde çapkınca gülüyordu.
Bir insan nasıl bu kadar güzel gülebilir? Biri bana bunu açıklasın. Elimi tuttuğunda yavaşça ayağa kalktım. Sessizce odanın kapısından çıktıktan sonra aşağıya doğru yavaş adımlarla indik. Salona girdiğimiz an gelen sıcak beni mayıştırırken Yekta,ya sarıldım. Birlikte şöminenin önüne oturduğumuzda ikimizde birbirimize bakıyorduk. Ben şimdi söylesem mi diye düşünsem de şu an zamanı değil gibiydi.
"Demir için özür dilerim ben ona bu kadar alıştığının farkına varamadım. Sadece Çetin,Demir'den dolayı hala etrafımızda olacak. Düşünüyorım Buke. Oğlunu neden bize verdi? Bir açıklaması yok. Çetin onu koruyabilirdi. Neden ona senin annelik yapmanı bu kadar istiyor ki? Korkuyorum Buke seni benden almasından korkuyorum. Ben daha yeni düzeliyorum. Artık gitmeyeceğine yeni emin oldum. Biliyorum seni mutlu edemiyorum ama elimden bu kadar geliyor. Ben kime alıştıysam onlar gittiler. Sende gidersin diye korkuyorum. Demir'in bizle kalması demek Çetin'e ümit vermem gibi bir şey" Yekta haklıydı bazı konularda ama yapacak bir şeyimiz yoktu.
"Demir'e Çetin'in oğlu olduğunu düşünerek bakma. Kendi oğluna baktığın gibi bak. Mir ve Miran çok şanslı çünkü biz onları terk etmedik ama Demir daha doğduğu an tek başınaydı o çocuk. Annesi öldü babasının düşmanları var. Sen bile 7 yaşındayken terk edildin sen 7 yaşındayken annen seni bırakıp yeni bir hayat kurdu. Ama ya Demir o doğduğu an annesi ölmüştü. "
"Annen yeni bir hayat kurdu derken neyi kast ettin?" Ben ağzımdan kaçırdığım potu hatırlayınca gözlerim dehşetle açıldı. Şimdi ne diyecektim? Nasıl toparlayacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Töre Serisi 1-
General FictionBir karar, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir miydi? Umutlarını kurutabilir miydi? Gökkuşağının renklerini silebilir miydi gözlerinde? Bir adam, bu kadar acımasız olabilir miydi? Geride bıraktıklarını unutmaya çalışmak ne kadar doğruyd...