ZAMAN AYIRIP OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
PAYLAŞTIĞIM DUYURUDA SADECE ÖLÜM EMRİ YAYINLANDI YAZIYORDU.
UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
Saatlerdir odada düşünüyordum. Neden Berat'ın ölüm hükmünü verdi? Amerika'ya giden biri için niye ölüm hükmü verdi?
Peki ya Çınar. O ne yaptı da ölüm emri verdi? Roz'un nişanlısı için,kan kardeşim için nasıl o kadar kolay bir şekilde ölüm hükmünü verdi?
Amcam neden ölecekti? Ne yapmıştı? Bunları düşünmekten kafayı yiyecek duruma gelmiştim. Yekta geldiğinden beri bana o kadar soğuk davranıyordu ki ürkmemek elde değildi. Ne olmuştu bir ay içinde Yekta neden ölüm hükmü veriyordu?
Dayanamayıp odadan çıktığımda yukarı avluya çıkmak için merdivenlere yöneldim. Bağırmalarının sesi geliyordu. Avluya çıktığımda kimse beni fark etmemişti çünkü babam ve Yekta kavga ediyordu.
"Yekta Ağa nedensiz ölüm hükmü mü verilir? " diye bağıran babama arkadan onaylar gelince Yekta hırsla
"Dizdar Ağa hak edene hak ettiğini veririm o kadar. Ölüm hükmü verildi. İki gün sonra bu konakta infazları gerçekleşecek. Son sözüm budur." Dediğinde bana doğru dönüp gidecekken babamın sözleri hem beni hem de onu şok etmişti.
"Kan davası başlar." Dediği an ben ne yapacağımı bilmiyordum.
"Ne saçmalıyorsunuz siz?" Diye bağırdığım an bütün bakışlar bana doğru dönerken ben babam ve Yekta'nın yanına ilerledim.
"Sen karışma." Diyen babama öfkeyle döndüm.
"Karışmıyım öyle mi? Sırf kan dökülmesin diye kendi kızını evlendirdin. Sırf Töre için kızını bilmediği bir adamla evlendirdin. Sonra aşık oldum ona. İlk kez bir insanı canımdan daha çok sevdim. İki tane çocuğum oldu ama sen geçmiş karşıma kan davası diyorsun. Bu nasıl bir saçmalık? Kimse ölmeyecek ve kan davası başlamayacak." Diye öfkeyle soluduğumda Yekta kolumu sertçe tutup
"Benim hükmümün üstüne laf söylemek ne haddine. Odaya git." Diye bağırdığında öfke gitmişti yerini sadece üzüntü ve kırgınlık almıştı.
Ben Yekta'ya inanmazcasına bakarken Yekta beni umursamayıp ağalık koltuğuna oturdu. Bense hiç bir şey düşünemiyordum. Biri beni çeke çeke götürüyordu ama kim olduğuna bakamayacak kadar kötü durumdaydım. Ne oluyordu burada? Kafayı yiyecektim. Beni tutan eli sertçe itip merdivenlerden inmeye başladım.
Aklım kalbim hepsi birbirine girmişken ben bu lanet konaktan çıkıp olanları öğrenmek istiyordum. Konaktan çıktığımda arabalardan biri konağın önündeydi. Hızla ona bindiğimde korumalar engel olmaya çalışsalarda başaramadılar. Arabayla Mardin'in tarihi sokaklarında ilerlerken aklımda sürekli Yekta'nın sözleri vardı. Ne olmuştu bu adama? Ne diye bu kadar öfkeliydi?
Arabayı babamların konağının önünde durdurduktan sonra arabadan hızla çıktım. Kapının önündeki ızbandutlar kapıyı açtıklarında içeri girip avluya baktım. Annem, Roz, Çınar, Berivan yengem ve Berat vardı. Oturup sohbet ediyorlardı.
Ölüm emri verilirken oturup sohbet eden iki gerizekalı karşımda duruyordu.
Onların yanına gittiğimde anneme dönüp "Berat ve Çınar'la konuşacaklarım var. Tek soru sormadan bizi yanlız bırakın." Diye söylendikten sonra annem şaşkınca bana baksa da dediğimi yapıp kalktı. Ardından yengem ve sonda da Roz kalkınca bakışlarım ikisine yöneldi. Annemler hala uzaklaşmadığı için Berat'a dönüp en kolay soruyla başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Töre Serisi 1-
General FictionBir karar, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir miydi? Umutlarını kurutabilir miydi? Gökkuşağının renklerini silebilir miydi gözlerinde? Bir adam, bu kadar acımasız olabilir miydi? Geride bıraktıklarını unutmaya çalışmak ne kadar doğruyd...