UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
YORUMLARINIZI VE ELEŞTİRİLERİNİZİ BEKLİYORUM.
ZAMAN AYIRIP OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Yekta'yla sabahtandır tartışıyorduk ve resmen kafayı yemek üzeriydim.Dün gece planı söyledikten sonra yorgun olduğum için hemen uyudum.Bir kez daha Yekta'nın zekasına hayran kalmıştım.Ama sabahın köründe Yekta'nın telefonunun çalmasıyla küfürler ederek uyanmıştım.Hamilelik gerçekten bana yaramamıştı.
Arayan Mecit'ti.Yekta bir proje üstünde çalışıyordu petrolle ilgili.Projede bir sorun olduğu için Musul'a gitmesi gerekiyormuş ve sabahtandır kavga ediyorduk.Ben gitmeyeceksin dedikçe o gideceğim diyordu ve bu beni sinir ediyordu.Yarın sabah gidiyormuş beyfendi.Neymiş?Acilmiş.
Onunla tartışırken kafamda sorular havada dönüyordu ve delirmek üzeriydim.Bir an önce bebekleri doğurmam gerekiyordu.Ben 2 ay daha böyle dayanamazdım.
Yekta bilmem kaçıncı kez "Buke" derken umursamadım.İçimde bir korku vardı.Belki yersiz yere endişeleniyordum ama ona bir şey olma ihtimali beni mahvediyordu.Musul karışıktı ve ne olacağı belli olmazdı.Yekta kendine güvense de ben endişelenmekten,korkmaktan vazgeçemiyordum.Ama bunu ona açıkça söylediğimde "Sen ve hamilelik kuruntuların" diyip gülmüştü ve bu bardağı taşıran son damla oldu.
Korkuyordum anlamıyordu.Benim aklım çelişkiye düşmüşken bile onun için çabalıyordum ama görmüyordu ya da görmek istemiyordu."Benim adım Yekta bana bir şey olmaz." Dediğinde bir saat tartıştık.İsmi muska filan mıydı?Yekta olduğu için bir şey olmazmış.Tabi Yekta'nın sonra "Canın bir şey istedi mi?" Demesiyle konu dağılmıştı.Aklıma gelen ilk şeyi ona söylediğimde gidip alacak sanarken o canım her çektiğinde yaptığı şeyi yapıp Bekir'i aramıştı.
"Buke çocuklaşma." Dediğinde hızla yukarıdaki avludan aşağıya bizşm odanın olduğu kata inip önünde durdum.
"Çocuklaşmıyorum endişeleniyorum.Seni kaybetmekten korkuyorum.Sana bir şey olacak diye korkudan ölüyorum.Eğer bu çocuklaşmaksa kabul çocuklaşıyorum." Dediğimde Yekta benden bunu beklemediği için şaşkınca bana bakıyordu.Umursamadım gitmesini istemiyordum ama biliyordum ki Yekta gidecekti.
"Öfkenin tek nedeni gitmem mi?Sence de abartmıyor musun?" Dediğinde düşündüm.Öfkemin tek nedeni gitmesi değildi öfkemin bir nedeni daha vardı.O da o kolyeydi.Madem beni bu kadar çok seviyordu o zaman neden o kolye bende değilde o lanet odadaydı?Aklım karışmıştı belli etmek istemesemde saatlerdir bunu düşünüyordum.
"Evet." Diyip kestirip attıktan sonra odaya doğru ilerledim.Aklımda yine o kolye vardı.Annesi gerçekten sevdiğin kişiye ver demişti.Yekta ya beni gerçekten sevmiyordu ya da duygularından emin değildi.Bunu açıkça ona sormak istesemde soramazdım.Yekta o odaya girdiğimi duysa beni öldürürdü.Odaya girdiğimde dalgınca etrafa baktım.Yaşadıklarımız aşk değil miydi?Sevmiyor muydu?Belki de yine hamilelik hormonlarından dolayı böyle düşünüyordum ama hamile olmazsamda yine kuşkuya düşerdim.
Yatağa doğru giderken elimi karnıma koydum.Bu ara onları ihmal etmiştim ama yapacak bir şeyim yoktu.Başımda bu kadar dert varken unutuyordum. Bir Yekta gelsin doğuma kadar hiç bir şey yapmayacağım.Her şeyi o halletsin.Ben bebeklerimle ilgileneceğim.Daha isim bulmam gerekiyordu.Kafamda başka şeyler düşünmeye çalışsam da içimdeki kuşku beni yiyip bitiriyordu.Yekta odaya girdiğinde bana baktı.Yorgundum,kafam karışmıştı.
"Yoruldun mu?" Dediğinde hiç düşünmeden "Beni seviyor musun?" Dediğimde bana 'ne saçmalıyorsun?' Dercesine baktıktan sonra "Seviyorum." Diyip kestirip attı.Neydi bu şimdi?Silah zoruyla söyletmişim gibi.
"Neden seviyorsun?" Dediğimde Yekta 'Ya sabır' dedikten sonra bana doğru yürüyüp "Yine neden bu konuyu açıyorsun Buke?" Dediğinde sinirlenmiştim.Doğru bu konuyu sadece 3 kez açmıştım şimdi de 4'üncüydü.Ama merak ediyordum o kolye neden bende değildi.Neden bana vermemişti.Aklımda bu sorular varken soramıyordum.
"Bir yerden çıkmadı.Sadece senden duymak istiyorum.Neden beni seviyorsun?" Dediğimde oflayıp elimi tuttuktan sonra "Nedensiz seviyorum Buke.Sevmek için bir nedene ihtiyacı olmaz insanın ama sen şimdi neden göstemediğim için seni sevmediğimi düşüneceksin.Sevmemin nedeni olacaksa bana baktığında gülen gözlerin için,sarıldığında bir tek bu Dünya'da benim olduğumu hissetirdiğin için,koşulsuz şartsız güvendiğin için,bütün Dünya karşı gelse sen yanımda olacağın için,çocuklarımın annesi olduğun için,beni hiç bırakmayacağın için,beni olduğum gibi kabul edip değiştirmediğin için seviyorum.Duygularımı kolay kolay söyleyemem anla içimde yaşarım.Seni tanıyana kadar sevmek bana yabancıydı.Yeni yeni alışıyorum birini canından çok sevmenin ne olduğunu.O yüzden bir daha bana beni seviyor musun? Diye sorma." dediğinde ona sıkıca sarılıp "Tamam" dedim.Aklımda soru işaretleri olsa da belli etmeyecektim.Geldiğinde detaylıca konuşurduk belki anlatırdım da.
Ondan ayrıldıktan sonra birden canımın kek istemesiyle "Canım kek çekti." Dediğimde Yekta inanmıyormuşcasına bana bakarken "Şaka mı?" Diye sorunca başımı olumsuz anlamda salladığımda Yekta kendiyle çelişkiye düşmüştü.Bir anda "Sen bana odun derdin.O kadar laf ettim bana sonra "Canım kek çekti." Dedin ya ne desem az." Dediğinde omzuna sert bir şekilde vurdum.
Yekta telefonunu cebinden çıkaracakken gözlerimi büyükterek ona baktıktan sonra "Bekir'i yollayacaksın değil mi?" Dediğimde alayla gülüp "Benim alacağımı kim söyledi?" Dediğinde aklıma gelen cinlikle sinsice güldükten sonra "Ben hazır kek istemiyorum.Senin elinden yapılmış kek yemek istiyorum.Ayrıca oğullarımızda istiyor." Dediğimde Yekta gözlerini büyütüp bir an olduğu yerde kaldıktan sonra gülmeye başladı.
Ben onu gayet ciddi bir şekilde izlerken Yekta ciddi olduğumu anlayıp gülmeyi kesti.
"Sen delirmişsin.Benden ne istediğini farkında mısın?" Dediğinde başımı 'evet' anlamında salladım.
***
Yekta kek yapmadı.Kesin bir dille red edip gitti.Bende mecburen Deniz'i çağırıp mutfaktakilerden kek yapmalarını istedim.Yukarıdaki avluda kekimi beklerken aklıma dün gördüğüm ama bakamadığım günlük geldiğinde hızlıca merdivenlere yöneldim.Merdivenlerden çıkarken etrafa dikkatlice bakıyordum.Kimse beni görmemeliydi.Odanın kapısını açtığımda direk kutuya yöneldim.Kutuyu elime aldığımda kendime kızsamda merakıma yeik düşüyordum.Kutunun kapağını açtığımda günlüğü yavaşça içinden çıkardığımda derin bir nefes alıp günlüğün ilk sayfasını açtım.
Kaşlarım çatık bir şekilde yazıya bakıyordum.Ben inci gibi bir yazı beklerken karşımda çivi yazısı duruyordu.Dikkatle incelediğimde bunun Yekta'nın annesine ait olmadığını anladım.Tek bir ihtimal daha vardı.O da Yekta'ydı.Ne yani ağa bozuntusu günlük mü tutmuştu?Yazılanları okumak zor da olsa okumaya başladım.
10.01.1998
"Anne bugün 10 yaşıma bastım.Oğlun koca adam oldu ama sen yanımda yoksun onun yerine o kadın var.Anne neden gittin?Neden o karanlık,buz gibi suda beni bıraktın?Anne çok özlüyorum seni.Sen babanı affet demiştin ama ben affedemiyorum anne sana yaptıklarını unutamıyorum.Affet anne ben unutamıyorum" Gözlerim dolarken diğer sayfaya geçtim.13.04.1998
"Dün Mert eve dayak yemiş geldi.Ben de bugün onu döven 3 çocuğu dövdüm.Birazcık dayak yedim ama azıcık.Emanetine gözim gibi bakıyorum."26.05.1998
"Anne bugün on gözlü köprüye gittim.Sen gittiğindendir ilk kez oraya gittim.Hala aynıydı.Soğuk ve ölümcül.Cesedin bulunmadığı için babam mezarının olmadığını söyledi ama bence senin mezarın Dicle'nin soğuk suları.""Buke" Yekta'nın sesini duymamla günlüğü yere fırlatıp hızla odadan dıları çıktım.Ne ara gelmişti ki eve.Merdivenlerden inerken Yekta odadan çıkıp bana dikkatlice baktığında yüzümü asıp " Yapmıcam demiştin." Diye bilmişlikşe söylendiğimde Yekta omuz silkip
"Yaptığımı nereden çıkardın?" Dediğinde derin bir of çekip ona baktım."O zaman neden beni çağırıyorsun?" Diye sorduğumda Yekta hiç bir tepki vermeden "İnşaatı hızlandırıyorum.On güne kalmaz ev bitecek.Hazırlığını yap."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE -Töre Serisi 1-
General FictionBir karar, bir insanın tüm hayatını değiştirebilir miydi? Umutlarını kurutabilir miydi? Gökkuşağının renklerini silebilir miydi gözlerinde? Bir adam, bu kadar acımasız olabilir miydi? Geride bıraktıklarını unutmaya çalışmak ne kadar doğruyd...