36- Güven Problemi

1.4K 62 16
                                    

(Multimedia: Burak ve Oylum
Bölüm parçası: Birdy- Shelter)

-36-

“Ben Burak'ı bulmaya gidiyorum.”

Üzerimdeki örtüyü sıyırdıktan sonra bacaklarımı yataktan sarkıttım. Bir saate yakındır Gece ile konuşuyorduk. O odada değilken Deniz ile olan biteni anlatmıştım. Bana biraz yardımcı olabilecek şeyler anlatmıştı ve teklifini kabul etmemden başka bir çarem olmadığım hakkında bir sürü şey söylemişti. Deşifre olmuştum bir kere. Deniz ne diyorsa, boyun eğmem gerekiyordu.

“Geç bile kalıyor olabilirsin.” diye konuştuğunda, yüzümün asılmaması için uzun uğraşlar sarf etmiştim. Oturduğum yerden kalktım ve Gece’nin yanağına bir öpücük bıraktım. “Sonra görüşürüz!”

Kapıdan dışarı adımımı attığımda, Burak’ın nerede olabileceğini düşünmeye başladım. Bu saatlerde odasında olmayabilirdi. Belkide odasındaydı ve bir kızla bile sevişiyor olabilirdi. İkinci ihtimal yüzümün buruşmasına neden olsada odasına doğru yürümeye başladım.

“Hiih!” diye bağırdığımda, elimi kalbime götürdüm. Ağzımdan küçük bir çığlığın kaçmasına neden olmuştu. “Beni mi takip ediyorsun sen?” diye sordum hışımla.

“Sen teklifimi cevapla. Evet mi yoksa... Hayır mı?”

Şuanda pek Denizle uğraşacak modumda değildim. Bir an önce Burak’ı bulmam gerekiyordu. Sahi onu en son Gece beni denizden çıkartırken görmüştüm. Ben uyuyorken yanıma gelip gelmediğini, bilmiyordum. Gece’ye de sormamıştım. “Teklifini kabul ediyorum Deniz.”

“Güzel.” deyip sırıtmaya başladığında, bende gözlerimi devirdim. “Ama yine de hemen sevinmemeni öneririm. Çünkü bunu senin için yapmıyorum. Kendim için yapıyorum.”

Gözlerimi kıstıktan sonra, onu orada yalnız bırakıp yürümeye devam ettim. Ben uyuyorken Gece beni hiç yalnız bırakmamıştı. Bunu biliyordum. Çünkü ne zaman gözlerimi açsam, hep yanımdaydı. Ama Burak’ı bir kere olsun bile görmemiştim. Hiç mi merak etmemişti beni? Hiç mi umrunda değildim?

Kafamdaki düşünceleri susturdum. Çünkü Burak duygusuz bir insanın tekiydi.

Kapıya bir kez tıklattığımda, “Burak?” diye seslendim. Sonra da hemen içeri girdim. Sinirle homurdanırken kapıyı kapatmıştım bende. “Gelmeni belirtecek bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.” dedi kafasını bile kaldırmaya tenezzül etmeden. Yine bir şeyler karalıyordu. Bu kadar resim çizdiğini bilmiyordum bu zamana kadar. Bana bir kez olsun belli etmemişti.

“Çünkü öyle bir şey söylemedin.”

“O zaman neden içeri giriyorsun?” Ses tonundan eğlendiğini anlamıştım.

“Seni merak ettim. Eğer... İstemiyorsan çıkabilirim.” dedim. Olumsuz bir şey söylemesini şuan hiç istemiyordum. Onunla konuşmak istiyordum. Onunla konuşmaya ihtiyacım olduğunu hissedebiliyordum.

“Çok fazla konuşuyorsun.” diye mırıldandı defterini kapatırken. İlk kez bu zaman göz teması kuruyordu benimle. Bu bile gülümsetmeye yetiyordu işte. Yakıp yıksa da ondan vazgeçemiyordum.

“Nasıl hissettiğim hakkında bir şey söylemeyecek misin cidden? Bu kadar mı merak etmiyorsun?” diye sordum sızlanırken.

“Etmeli miyim?”

“Ne istiyorsan o!” diye homurdandım. İçim sızlıyordu. Canım yanıyordu. Yıllardır kabuk tutmaya yüz tutmuş yaram, acım benimle birlikteydi. Bana hiçbir gece rahat vermemişti. Huzursuzluk, her zaman benimle birlikteydi. Bense her gün, her dakika, saniyesine kadar onu merak etmiştim. Adalet miydi şimdi bu?

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin