28- 'Koruyucu Melek'

1.6K 62 16
                                    

Multimedia: Oylum'un Burak'a attığı sahte gülüşlerinden :)

Peki neden senin arkadaşın yok?”

Derin bir nefes aldıktan sonra “Arkadaş kazığı.” diye kısa bir cevap verdim. Bu konuda ona yalan söylemeyecektim. Zaten her gece oturup şeytanla birlikte yalanlarımı hesaplıyorduk. Daha fazla eklemeye gerek yoktu.

“Ne gibi bir kazık?” diye sordu yutkunduğunda. Elbette ki iyi biliyordu yediği haltları. Ama onu suçlu hissettirmek istiyordum. Planımın girişi buydu. Aklımda kesinlikle fiziksel acı çektirmek yoktu. Derine inmek istiyordum. Psikolojisini merak ediyordum. Hangi kafa ile beni aldatmasının hemen ardından buralardan kaçıp gitmişti?

“Dedim ya, arkadaş kazığı!”

-28-

Derin bir nefes aldıktan sonra bana bakarak gülümsedi. “Devamı?” diye sordu orospu evladı. Tamam. Annesine bir şey demek istemiyordum ama sinirlerimi bozuyordu. Bir de pişkin pişkin sırıtarak bana bakıyordu. Üstüne üstlük bir de ‘devamı?’ diye soruyordu.

“Belki sonra.” dedikten sonra gülümsemeye çalıştım. “Artık gidebilir miyiz?” diye sordum oflarken. Gülerek bana karşılık verdi: “Konuşmak isteyen sendin.”

Omzumu silkerken, “Şimdi de gitmek istiyorum.” dedim. Bacaklarımın üzerine koyduğum yastığı bacaklarımdan aldım ve arkama koydum. Bacaklarımı aşağı sarkıttım. Ayağa kalktıktan sonra, bavulumu gösterdim. “Ben aşağı iniyorum. Bavulum ellerinden öper!” dedikten sonra kıkırdadım.

Aşağı iner inmez elimi direkt şortumun cebine götürdüm. Telefonumun şifresini girdikten sonra Gece'yi aradım. “Alo?” Biz normal bir şekilde biraz konuşurken, Burak da bavulla yanımdan geçmişti.

Arkamı dönüp yakınlarda Burak'ın olup olmamasına baktım. “Az önce de dediğim gibi Gece, yanımda olman gerekiyor. Burakla tek başıma baş edemem!” diye fısıldadım.

“Pekala. Bir saat sonra marinada görüşürüz.” dedikten sonra telefonu kapattı. Derin bir nefes aldım. Telefonu yavaşça dudaklarıma vurdum.

“Haydi. Gelsene.”

~

Arabadan aşağı indiğimde güneş direkt olarak yüzümü yalıyordu. Tepemde duran gözlükleri, gözlerime indirdim. Burak, bavulumu aldıktan sonra önümden yürümeye başladı. Arkadaşlarının çoğunu tanıyordum zaten. Yabancılık çekmeyeceğimi tahmin ediyordum.

Teknenin önüne geldiğimizde, Burak, beni beklemeden tekneye atladı. Denize baktığımda artık eskisi kadar ürkmüyordum. Su korkumu Gece sayesinde yenmiştim. Burak, arkasına bile bakmadan ilerlemeye başladığında, “Burak?” diye seslendim. Arkasına döndü. “Ne oldu? Atlayamıyor musun?” diye sordu.

“Hay-”

Bavulu yere bıraktığında, bana yaklaştı. “Elimi tut. Sonra da kendini bana doğru çek.” Kollarımı serbest bıraktım. Sorun benip atlayıp ya da atlayamam değildi. Sözümün kesilmesinden hoşlanmazdım ama ikidir bunu yapıyordu.

“Hayır. Gece'yi bekleyeceğim.”

Gözlerini devirerek bana baktı. Hemen girişte duran yere oturduğumda, ciddi olup olmadığımı ölçüyordu. “Şu lanet çocuğu bekleyecek miyiz cidden? Üstelik bu sıcağın altında.”

“Evet. Bekleyeceğiz.”

“İyi. Ne bok yersen ye kıvırcık! Bavulunu da ona taşıtırsın.” dedikten sonra ayağa kalktı. Daha sonra da beni burada yalnız bıraktı.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin