2- Bay Ukala!

2.8K 143 29
                                    

(Multimedia: Suyla)

-2-

“Sen..  Ödevimi mahvettin!”

O kadar sinirliydim ki gözlerimin titrediğini hisseder gibi olmuştum.Başımı kaldırmamla birlikte onu görmem bir olmuştu. O, her ne kadar hoşlandığım çocuk olsa da onun karşısında güçlü ve sinirli durmalıydım. Ellerim titriyordu. Buna engel olup güçlü görünmeliydim. Burak, beni hiç umursamadan konuştu. “Aslında bakarsan sen hızlı koşuyordun ve önüne bakmıyordun.”

“Öyle mi? Tamam benim hızlı koşmam yanlış fakat senin bir kahve bardağına bile sahip çıkamaman ne kadar doğru?”

İğrenç bir şekilde sırıtmaya başladı. “Sahip çıkmam gereken daha farklı şeyler var.” dedi fesatça. Sırıtmasına devam ederken yüzümü buruşturdum.

“Karşında bir bayan var!”

Burak da altta kalmayarak, “Senin karşında da Burak Sayman var!” dedi. Sadece ismini söylerek benden ona itaat etmemi bekliyorsa fazlasıyla yanılıyordu. “Sadece ismini söyleyerek benden saygı mı bekliyorsun? Gerçekten biraz fazla beklemen gerekecek.”

Burak, bir anda ciddileşti. Kulağıma yaklaştı. “Haddini fazla aşıyorsun, cici kız!”

Ah. Sımsıcak olan nefesi boynumu okşarken fazlası ile tahrik oluyordum. Hemen kendimi toparlamaya çalıştım. “Her şeyin sınırını kendin belirleyebileceğini mi zannediyorsun Bay Ukala!”

Burak, “Sen gerçekten fazla olmaya başladın!” diye kükredi. Sımsıcak olan nefesi boynuma tecavüz ederken umursamamaya çalıştım.Ona biraz daha yaklaştım ve parmaklarımın ucunda yükseldim.

“Yetişmek zorunda olduğum bir ders olmasaydı, şimdi yaptığım gibi ağzının payını vermesini bilirdim Bay Ukala!”

Diyececeklerimi dedikten sonra yüzüme yapmacık bir gülüş takındım. Yürümeye başladım. Arkamdan “Bunun bedelini ödeyeceksin!” diye bağırdı. Umrumda değildi ancak. Arkama döndüm ve ben de onun gibi bağırdım. “Ne yapacaksan da elinden geleni ardına koyma!”

Dersliğe girdim. Ders dinlemeye gelmemiştim. Sadece ödevimi gösterip bu bela yerden bir an önce kurtulmak istiyordum. Direkt Şebnem Hoca'nın yanına gittim. Ona ödevimin bazı yerlerinin kahveli olduğunu, bugün yenileyip getireceğimi söyledim. Zar zor da olsa kabul edebilmişti.

Okulun kafeteryasına geldiğimde kendime çikolata ve el yapımı portakal suyu aldım. Bildiğiniz üzere kullandığımız çoğu ürün İsrail markasıydı. Ben kullanmamaya özen gösteriyordum. Çünkü katillere daha fazla silah üretsinler diye dağıtacak param yoktu.

Boş bir masa buldum ve hemen kuruldum. Laptopumu çantasından çıkardım. Açılmasını beklerken portakal suyumdan bir yudum daha çektim. Açılınca hiç zaman kaybetmeden tekrardan yazmaya başladım.

~

Güneş saç diplerimi kavururken ödevim daha yeni bitmişti. Saate baktığımda saat iki buçuğa geliyordu. Şebnem Hoca bana üç gibi getirmemi söylemişti. Twitter'a girsem bir sorun olmazdı herhalde. Hemen Burak'ın profiline girdim. 22.186 takipçi ve sadece 6 kişiyi takip edilen. Cool'luğunun amına koymuştu resmen. Onu tanımam gerekiyordu. Sonuçta ondan hoşlanıyordum. Tweetlerini okumaya başladım.

‘Bugün okul özgüven patlaması yaşıyor galiba.’

‘Adını bile bilmediğim bir kızın bana diklenmesi de çok komik!’

‘Adımı söylediğim zaman itaat edeceksin.’

‘Gece Canların evindeyiz. Güzeel kızları bekliyoruz.’

‘Peşinden gitmediğim mutluluklar var.’

‘Bana karşı koskoca önyargılarla dolusun biliyorum.’

‘Bazı insanlar özledim diyemez, bir bardak daha içer.’

“Merhaba! Ben Deniz!”

Kafamı içine gömdüğüm laptopumdan kaldırdım ve bana gülümseyerek el uzatan kıza aynı şekilde gülümsedim. Elini sıktım. Elimi sıkınca hemen karşımdaki sandelyeye oturdu. “Suyla.” diye mırıldandım.

“İsmin çok güzelmiş. Anlamı ne?” diye sordu Deniz bana bakarak. Derin bir nefes aldım. Ve kıza dudaklarımı büzdüm. “İsmimin bir anlamı yok malasef.” Deniz, bana bakarak tekrardan gülümsedi. “Olsun. İsmin çok güzel.”

Teşekkür ederken gözleri dehşetle açıldı. “Suyla, bugün Burak'a nasıl da kafa tuttun öyle! Hiçbir kız ona yaklaşamazken sen onunla resmen kavga ettin.”

Aslına bakarsan ben de bu kadarını beklemiyordum. Yani içimde uyuyan bir aslan varmış da benim haberim yokmuş. Yani Burak bugün benim içimdeki canavarı uyandırdı bile diyebilirdim.

“Aslında.. Bağırmak istemezdim ama... O çok... Lanet olsun!" deyip gülmeye başladım. Deniz zaman kaybetmeden kıkırdadı. “Evet. Biraz fazla yakışıklı olabilir.”

Kırdığım potla birlikte kızardım. Ben kekeleyip, “O çok...” deyince,  yanlış anlamıştı tabi. Her ne kadar da “Hey. Yanlış anladın. O çok ukala demek istemiştim.” desem de umursamadan kıkırdamaya devam etti.

Kıkırdamasını hiç kesmedi. “Sen Burak'a aşık mı oldun?” diye benimle dalga geçiyordu. Ah. Neydi benim bu insanlardan çektiğim benden Burak ismini duyan herkes kıkırdayarak dalga geçiyordu.

Kaşlarımı kaldırdım. “Daha sadece ismini bildiğim bir kız mı bunu iddia ediyor?” dedikten sonra sinirle laptopumu toplayıp masadan kalktım. Karşı masaya bakınca Burak'ın bana baktığını gördüm. Ah! Bu bir işaret olabilir miydi acaba? O da beni seviy- Her neyse konumuza dönelim. Sonuçta saçmalamaya gerek yoktu! Değil mi?

Arkamdan Deniz'in bağırışlarını duydum “Dur! Şaka yaptım!”
Ama hiç umursamadan binaya girdim. Üçe çok bir zaman yoktu. Bir an önce Şebnem Hoca'ya göstereyim de kurtulayayım şu yerden kafasındaydım.

Şebnem Hoca'nın odasına girdim ve laptopumu açtım. Şebnem Hoca ödevim hakkında yorum yaparken sıkıntıdan ölmek üzereydim. Bugün beni yalnız bırakan Aras ve Lara'nın da ağzına sıçıcağım!

“Tamam. Geçtin!” diyen Şebnem Hoca'ya inanamayarak baktım. Şebnem Hoca, gözlüklerini burnuna kadar kaydırdı ve bana deli olduğum hakkında bakışlarını atarken kıpkırmızı olmuştum bile.

“Ö-Özür dilerim hocam!”

Şebnem Hoca, bilgisayarımı kapattığında, bana “Çıkabilirsin.” dedi. Onay alınca içimdeki büyük heyecanla sınıftan çıktım.

“Hiih!”

-

Geçtiğimiz bölümdeki oy ve yorumlar harikaydı. Aynılarının devamını bekliyorum. Çok çok öptüm.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin