44- Deneyim

1K 48 9
                                    

(Multimedia: Burak.)

-44-

İlginç bir deneyimdi. Kesinlikle ilginç.

Yıllar sonra karşısına geçmiş ve onu konuşturma fırsatı bulmuştum. Ah. Bu fırsatı bulmuşken kaybeder miydim? Elbetteki hayır. Elime geçen fırsatı değerlendirmemle birlikte değişiklikler de hissettmeye başlamıştım. Şuan tanımlayamadığım. Ya da tanımlayabilip de yazamadıklarım, söyleyemediklerim.

Zengin piçinin beni terk etmesinden sonra, intikam hırsıyla yanıp tutuşmuştum. Hala da öyleyim aslında. Ancak belli etmeme de kararlıyım. Çünkü öfkemi kontrol edemiyorum ve öfkelendiğimde tamamen korkunç oluyorum. Bu yüzden birtakım şeyleri görmezden gelmek durumunda kalıyorum. İstemesem bile.

Mesela bugün duyduklarımı isteyip istemediğimden emin değildim. Ancak dinlemiştim. Terk edildikten sonra hep kendi adıma konuşmuş, kendi gözümden bakmıştım. Onun açısından hiç düşünmemiştim. Düşünmemem de gerekir aslında. Ne diye düşünecekmişim ben o piç kurusunu!

Ah. Kendimle kavga etmekten seni bile boşa karalar oldum ya aptal defter. Her neyse.

O değişmemişti. Zaten değişmezdi de. Onu değiştirebileceğimi de sanmıyordum zaten bu yola girdiğimde. Ancak onun ağzından kendimi dinlemek tuhaf hissettirmişti. Beni ‘özel’  olarak tanımladığında bana gelen o özel anlatılamayacak kadar değişikti. Çok değişik. Bana, beni anlatmaya başladığından itibaren bir ‘belki’  oluşmuştu içimde. Ancak yüksek umutların sonu hayal kırıklığıydı ve umut her zaman acıya gebeydi. Değişen bir şey olmamıştı. Her zamanki egosunu konuşturmuş ve beni hiç umursamadığını bastıra bastıra söylemişti. Onun gözünde sonradan farkına vardığı basit bir kızdım hala. Belki de ikinci kimliğimi hiç ortaya çıkarmamalıydım diyorum kendime. Belki de bunları bilmeseydim de olurdu. En azından şuan canım acımazdı.

Ama hala vicdanının olduğunu öğrenebilmek güzeldi. Kalbinin derinliklerde bir yerde olsa bile. Sadece keşfedilip ortaya çıkmayı bekliyordu. Ancak sahibi onun gibi kendini umursamazlıktan başka bir şeye kilitlemediğinden sanırım sonsuza dek öylece orada kalırdı. Beklemeye değerdi ve buna gelecek karar verirdi.

Şunu da belirtmeliyim ki bir şey daha öğrenebilmek, beni tuhaf hissettirmişti. Beni umursamaz sanıyordum ancak aklından hiç çıkmadığımı itiraf etmişti. Buna inanmak istemiştim ama konu o şişkin egolu piç olduğunda insanın pek inanası gelmiyordu işte.

Yolun sonuna geliyordum. Kendime bir hafta vermiştim ve zamanımın dolmasına daha vardı. Bu zamanı sonuna kadar kullanıp verilmesi gereken dersi verecek, alınması gereken intikamı alacaktım. Başka çarem yoktu çünkü onu görmek istemiyordum.

“Oylum!”

Burak, ismimi seslendiğinde, kalemimimi siyah kalın kapaklı defterimin arasına koydum hemen. Kapım bir kez tıklandıktan sonra açıldığında, gülümsemeye çalıştım. “Ne yapıyorsun burada?” diye sorduğunda, fazla dikkat çekmemeye özen göstererek defterimi sol tarafıma bıraktım. “Yoksa bir şeyler mi karalıyordun?” dediğinde, belli belirsiz kafamı salladım gülümseyerek.

“Sadece... Burada eski günlüklerimden birini buldum ve... Onu okuyordum.”

Bende yalandan çok şey yoktu. Ve ben yine bir tane daha söylemekten çekinmemiştim. Kafasını sallarken, kapının önünde dikilmekten vazgeçti. “Bende çok yazardım küçükken. Tek sığınaklarım olurdu.”

“Herkesin kendine ördüğü duvarlar arasında yaşadığı dünyadan sırları vardır.” dedikten sonra biraz dikeldim ve oturuşumu düzelttim. Defterimi yanımdaki komodine tıktıktan sonra, çekmecenin kilidini çevirdim. Şaşkın bir şekilde bana baktı.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin