43- 'Kurtarılmak İstenmiyor'

1K 53 9
                                    

-43-

Sırt üstü olarak dikleştiğim yerde dikilmeyi kesmeye karar verdim. Dizlerimi kullanarak birkaç adım ileriye emekledim ve Burak’ın üzerindeki tişörte bir kez daha dikkatlice bakmaya başladım. Ah. Lanet olsun ki bu oydu. Bu ona aldığım ilk hediyeydi. Onu Denizle yatakta bastığım gün, doğum gününde hediye etmek için aldığım tişörttü. Ve şimdi ise tam üzerinde duruyordu.

“Neden bu kadar çok şaşırdın?” Burak, kaşlarını kaldırarak bana bakmaya başladı. “Ben sadece... Çok fazla beğendim.” Bende yalandan bol şey yoktu sonuçta. Hemen yine ufak bir yalan söyleyerek durumu kurtarmıştım. Ancak bu tişörtü beğenmediğim anlamına gelmezdi. Zaten beğenmeseydim, almazdım o zamanlar.

Tişörtü tekrardan incelemeye başladım. Siyah, üzerine beyaz baskılarla ‘Don’t Want Be Saved’ yazıyordu. Ne de güzel yakışmıştı bu tabir ona. “Kurtarılmak istenmiyor, ha?” Tişörtünün önündeki yazıyı işaret ederken, tekrardan ağzımı açtım. “Bir gün bende giyerim bunu, ha! Ona göre.”

“Hayır.” derken kafasını da olumsuzca sallamayı ihmal etmedi beyfendi. “Neden?” Tek kaşımı kaldırırken sordum. Vereceği cevabı da büyük bir merakla bekliyordum. Bavulunun fermuarını çekerken homurdandı. “Tişörtlerimi paylaşmayı sevmem!”

“Yaa, öyle mi? Peki ne diye o zaman geçen gün Deniz’in üzerindeydi buz mavisi tişörtün?”

Bir anda verdiğim bu ani tepkiyle birlikte bana bakmaya başladı. Bende dudaklarımı dişlemeye başladım. Ne diye bu kadar çok fazla tepki göstermiştim ki sanki! “Bu tişörtü özel kılan şey ne?” Sorumu sormamla birlikte mimiklerini incelemeye başladım.

“Hediye.” dedi ifadesizce. Pencerenin kenarına geldiğinde, bende oturduğum yerde planlar kurmaya başladım. Onun ağzından hep duymak istemiştim, terk edip arkasında bıraktığı kişi hakkındaki düşüncelerini. Ve şans yüzüme gülüyordu bu sefer.

“Kimden? Deniz denen kızdan falan mı?”

“Hayır. Özel bir kızdan.”

Dudaklarım istemsizce, yavaşça aralandı. Kalp atışlarım birden normalin üzerine çıkmaya başladı. Vücudum titremeye başladı. Birkaç saniye önce özel birinden geldiğini hiç tereddütsüz, sıfır zorlamayla demişti. Hiç sormadan özel olduğunu söylemişti ve kalbimin sancımasına neden olmuştu. Onun için özel biriydim demek ki.

“Vay... Sen birine değer verir miydin?” diye sordum dalga geçerken. Bana yüzünü döndü. “O zamanlar ona da değer vermemiştim.” Kalbimin sancılaması devam ederken tekrardan sormak istediğimi sordum. “Kim bu kız?”

“Geçmişimden kaçmaya çalıştığım kız.”

Şaşkınlığımı gizleyemerek Burak’a bakmaya başladım. Bugün ne yemişti ki de dili çözülmüştü bu çocuğun! “Hani şu... Bana benzettiğiniz kız mı?” Çekine çekine sordum. Kafasını salladı. “Ta kendisi.”

Derin bir nefes aldım. Yıllardır duymak istediğim şeyleri belki de dakikalar içinde duyacaktım. Ancak kalbimin birden bu kadar sancılaması bunu zorlaştıracaktı. Yıllardır hazır olduğumu tekrarlardım kendimce. Ancak kendimi kandırmış olduğumu şimdi fark edebilmiştim işte.

“Bu kızdan o kadar çok çektim ki... Neydi ismi onun bir dak-”

“Suyla.” Sözümü yarıda kestikten sonra ifadesizleştirdi yüzünü. Parıl parıl parlayan gökyüzü mavisi gözlerinin bir çiçek gibi solup gittiğini görebilmek ne acıydı! Ben bile bu kadar acı çekiyorsam onun içinde ne fırtınalar kopuyordu...

“Bu kız senin için çok önemli olmalı!” diye mırıldandım, onun mimiklerini incelerken. “Sonradan farkına vardıklarımdan diyelim.” Yutkundum. İnsanlar elindeki şeylerin değerini ancak onu ellerinin arasından kaçırdıklarında ya da onu kaybettiklerinde farkına varıyordu. Bu cümle çok severek okuduğum bir kitapta geçen, ve benim üzerini sarı fosforlu kalemiyle çizdiğim bir cümleydi.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin