(Multimedia'da Burak ve Oylum var. Bölüm parçamız, Woodkid'den Iron. Çok öptüm.)
-25-
Yaklaşık olarak yirmi beş dakikalık normal bir yolculuk sonrasında henüz durabilmiştim. Etrafıma bakındığımda geldiğimiz yerin çok şık bir restaurant olduğunu fark ettim. Ellerimi göğsümün önünde birleştirmiş duruyordum. Bir anda kapım açıldığında Burak'a baktım. "Ne oturuyorsun hala öyle?" dediğinde kaşlarımı çattım.
Tamam. Ondan kibarlık falan beklemiyordum. Ancak kapımı açınca çok azıcık beklemiş olabilirdim. Fakat her zamanki Buraklığını yapıp kibarlığı boşvermişti.
Sinirle soluduğumda arabadan çıktım. Onu beklemeden yürümeye başlamıştım ki kolumdan yakaladı. Bana bakarak gülümsediğinde, koluma girdiğinde yürümeye başladık. “Boz ayısı kibarlık öğrenmeye başlamış.” dediğimde, “Hah!” diye bir ses çıkarttı.
“Şimdi de boz ayısı mı oldum?” diye sordu belli başlı homurtular çıkarttıktan sonra. Omzumu silktim.
“Ne bekliyordun prensim?” diye sordum bende dalga geçerek. Masmavi olan gözleri parıl parıl parıldamaya başlamıştı bile. Böyle çok fazla dikkat çektiğine emindim. Burak, sevilmeyecek bir adam değildi ki zaten. Aklı başındaki her kız ona aşık olabilirdi. Ancak ben onu sevmiştim.
“Prensi boşver. Direkt kralım diyebilirsin.”
“Ooo! Bu ne ego Burak bey?”
Restaurantın önündeki görevliye daha önceden ayırttığı yerle alakalı konurşurken, sorumu es geçmişti. Cevap vermemesi sinirimi fazlası ile sinirimi bozarken, garsonun bizi yönlendirdiği yere oturmuştuk bile.
Bir süre boş boş oturduğumuzda sessizliği başka bir garson bozmuştu. Siparişlerimizi aldıktan sonra, sağ elimi çenemin altına koydum. Çok fazla sıkıcıydı. Zaman sanki durmuş ilerlemiyordu. Şuanda burada olmam bile çok fazla saçmalıktı.
“Neden benimle ilgileniyorsun?”
Aniden sorduğum soru ile biraz afallamış gözüküyordu. Gözlerimi ona sabitledim. Oturduğum yerde biraz daha rahatça kurulduktan sonra mimiklerini izledim. Gözlerini kaçırmaktan başka bir şey yaptığı yoktu.
“Bunları başka bir buluşmamızda konuşuruz. Şimdi daha başka şeyler konuşabiliriz.” dediğinde gözlerimi oabitledim. Az önce ikinci bir buluşmadan mı söz etmişti.
“İkinci bir buluşma olmayacak.”
“Zor kızı oynamayı bırak Oylum. Hiçbir kız bana hayır diyemez.”
“Hah!” diye bir ses çıkardıktan sonra gözlerimi devirdim. Sanki karşımda oturan Burak değildi. Çünkü Burak yerine, egosu konuşuyordu benimle. Sinirden yanıp tutuşuyordum. "Çok fazla sinir bozucusun." diye bir itirafta bulundum. Sadece gülümsemekle yetindi.
“Senin ismini daha önce hiç duymamıştım.” diye bir itirafta bulunduğunda, panik yapmamak için nefes egzersizleri yapmaya başladım. Sakin olmalıydım. Çünkü çok normal bir şey söylemişti. Çatalımı masaya bıraktıktan sonra, “Bir süre yurt dışında yaşadım. Ama yaklaşık olarak iki yıldan beri buradayım.” dedim. Garip bir şekilde hıımlamaya başladı.
“İsmini duymamam normal o zaman. Bende yaklaşık olarak yurt dışındaydım.”
Birden “Neden?” diye sordum. Elimdeki bardağı masaya bıraktım. Oturduğum yere iyice kendimi sabitledim. Arkama yaslandığımda, yüzüme hafif bir tebessüm kondurdum. Şimdi asıl konuya girmiştim işte.
“Ben sana neden diye sormamıştım.” diye cevap verdikten sonra gülümsedi. Bende yüzüme sahte bir kondurdum. Tamam. Yaptığı rezillikleri ilk buluşmasında, tanımadığı bir kıza anlatmasını beklemiyordum. Lakin bir şeyler söylese, belki neden beni birden terk edip etmediği hakkında ufakta olsa bilgi edinebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı İntikam mı?
Teen Fiction•18.07.2014• ”İntikam geçmişi değiştirmez ama kendini harika hissettirir.” ¤ Erkeklerden haz etmeyen, aşk denilen duygudan nefret eden Suyla, kendine yenik düşüp aşık olmuşsa; Aşık olduğu çocuk umursamaz piçin tekiyse; Suyla ihanetle birlikte aşkına...