31- Şah ve Mat!

1.5K 60 20
                                    

Multimedia: Oylum

Bölüme geçmeden önce, okuyun. Önemli.
Bir süreliğine bölümler şuan geldiğinden daha geç gelecek. Sınav haftasına girmiş olmamla birlikte, yazmakta zorlanacağımı tahmin edebiliyorum. Haftada iki veya üç bölüm geliyor çünkü yazar yazmaz yüklüyorum, bekletmeyi sevmem çünkü. Ama iki hafta kadar beni idare edin lütfen, her hafta bir bölüm yükleyeceğim. Üzgünüm ama anlayış bekliyorum. :)

-31-

Gözlerim dakikalardır Gece’yi arıyordu fakat bir türlü görememiştim onu. Elimdeki bardağı fondipledikten sonra, bir kenara bıraktım. Can, uç kısımdaki beyaz, büyük yere geldiğinde hafifçe öksürdü.

“İlk önce atlamak isteyen var mı?”

Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Birkaç meraklı vardı. Can'ın, “Samet! Açılış sende abi!” deyişini duyduğumda, baktığı yere baktım. Uzun boylu yakışıklı bir çocuktu. Çok cool hareketlerle uç kısmın yanından geçti. Hafifçe siyah saçlarını karıştırdı.

“Üç! İki! Bir ve atla!”

Yüksek sesli bağırışmalardan sonra kendini mavinin en huzur verici olan tonuna kendini bıraktı. Birden alkışlar ve ıslıklar yükselirken ellerimi iki yana açtım. “Vaov! Çok etkileyiciydi!” derken büyük bir şaşkınlıkla alkış yapıyordum.

“İlk kişi atladığına göre... İsteyen atlayabilir!”

Can, uyarısını yaptıktan sonra, Deniz’i çekelemeye başladı. Hala Deniz’e aşık olduğunu tahmin edebiliyordum. Yıllardır bir şey olmadığına göre hala ona açılamamıştı. Bunu ben bile fark edebiliyorsam, Deniz’in de tahmin edebileceğini düşündüm. Lakin o sarı çiyanın pek umrunda değildi. Onun gözü Burak’taydı.

Burak, birden elimi tuttuğunda karnımdan kalbime hızla bir şey geçmiş gibi hissetmiştim. Bu genelde, küçükken salıncağa bindiğim zamanlarda da olurdu.

“Hadi, bizde atlayalım.”

Derin bir nefes aldım. “Hazır mıyım?” diye kendi kendime sorarken, hafifçe güldü. Diline düşmek istemiyordum ama lanet olasıca yükseklik korkum da vardı.

“Ben yanında olacağım.” Huzur veren sesi kulağımı okşarken elimi bırakmamıştı.

“Peki. Öyle olsun.”

Uç kısma geldiğimizde masmavi suya baktım. Bana eskiden yaşadıklarımı hatırlattıkça, gözüme huzur veren bir şeyden çok cinnet geçirmemi sağlayacak bir şey gibi duruyordu, deniz.

“Su korkum yok. Hatta harika yüzerim. Ama yükseklik... Birden tedirgin olmama sebep oldu.” dedim, gülümsemeye çalışırken. Burak da gülümsüyordu.

Biz yavaş yavaş uç kısma geldiğimizde, bizim önümüze geçen çiftler olmuştu. Önümüzden atladıklarında onları izlemiştim. Burak, bir saniye olsun elimi bırakmamıştı. “Hadi. Bizde atlayalım.” dediğinde kafamı salladım.

“Bir! İki! Üç!” diye saydığında beraber atladık. Çığlık çığlığa harika bir atlayıştı. Sıcacık suya gömüldüğümde rahatladığımı hissetmiştim. Su yüzüne çıktığımda Burak'ın yüzünü ellerim arasına aldım. Onu öpmeye başladığımda, dudaklarının hafifçe yukarı kalktığını fark edebilmiştim.

Çok bir süre geçmeden bana karşılık verdiğinde, daha tutkulu öpmeye başladım onu. Bacaklarımı beline doladığımda, o da batmamız için çabalıyordu. Ondan ayrıldığımda yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

Masmavi gözlerini benim mavi gözlerimle buluşturduğunda, “Harikaydın!” dedi. Atlayıştan bahsettiğini umuyordum.

Burak, beni bir saniye olsun yanından ayırmamıştı. Sürekli yanımda yüzüyordu. Ona baktığımda, “Sanırım ben sana haksızlık ettim.” dedim. Ellerini belime sararken, “Belki.” diye mırıldandı.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin