(Multimedia: Burak.
Bölüm Şarkısı: P¡nk- Glitter In the Air.)-47-
Önümdeki yuvarlak çıkartmalı kaplarda duran abur cuburlar iştahımı kabartmaya yetiyordu. Turuncu renkli olanlardan birini önüme aldıktan sonra üç dört cipsi ağzıma tokuşturdum. “Biliyor musun? Bugün tamamen rolleri değiştik.” dediğimde kafasını kadınlar arasında düzenlenen tenis turnuvasından kaldırdı ve anlamayarak bana bakmaya başladı. Bir açıklama yapma gereği duydum.
“Yani beni umursadın.” dedim.
Kafasını tekrardan o neredeyse eteksiz kızlara çevirdiğinde, gözlerimi düşürdüm. Ah. Her zaman tenis oynamak istemiştim.
“Teşekkür ederim Burak. Gerçekten benimle ilgilenmen iyi hissettirdi.”
Bana baktıktan sonra dudakları kıvrılır gibi oldu. “Önemli
bir şey değildi. Her insan daralabilir.”“Normal olarak.” dediğimde dediklerime uygun olsun diye kafamı salladım. Yoğurtlu cipslere gömülürken o ise eteksiz götlü kızları izlemeye devam ediyordu. Tenis turnuvalarını seviyordum amma velakin kızların giydikleri etekler çok kısaydı işte. İşin içine Burak sapığı da eklenince kendimi tamamen arka plana atılmış gibi hissediyordum.
Lara sayesinde öğrendiğim haber beni birkaç saatliğine dünyadan soyutlasa da buraya geliş amacımı unutmamak durumundaydım. Şuan her ne kadar da bok duygular içinde bile olsam öğrenmem gereken, açığa kavuşturmam gereken şeyler vardı ki zamanım da kısıtlıydı. Bol keseden dağıtılmamıştı.
“Küçükken daraldığım zaman arka bahçemizdeki erik ağacına giderdim. Onunla konuşurdum. Telefon konuşmamdan az çok fikir edinmişsindir, ailem tam bir facia!”
Biramdan yudum aldıktan sonra inledim. Aslında Burak ile birlikteyken her zaman yalan haneme mutlaka bir puan ekliyordum. Ancak bu yalan değildi. Ailem tarafından ilgilenilmeyen bir çocuktum ben. Beni hiçbir zaman istediklerine inanmamıştım. Kendimi onlara ait hissetmemiştim. O hissi hiç tatmamıştım. Yalancı ilgilerle büyümüş sayılırdım.
“Her çocuk şanslı olmuyor.” dediğinde, “Sen şanslı mıydın peki?” diye sorumu yapıştırdım. Ailesi hakkında öğrenmem gereken şeyler vardı. Hemde bu gece öğrenmem gereken şeyler. “Pek sayılmaz.” diye homurdandığında gözlerimi kıstım.
“Ne demek istedin?”
“Ne dediysem o!” diye tekrar homurdandığında gözlerimi devirerek ona baktım. “Hadi ya! Benimde kulaklarım yoktu zaten!”
“Bence beynin yok. Duyduklarını algılayamıyorsun da.”
Lafını sokuşturduğunda tam ağzımı açacaktım ki kapadım. Çünkü ne diyeceğimi toparlayamamıştım. Tek bildiğim şey yine aynı gıcıklığına dönmüş olmasıydı. Halbuki akşamüstü benimle ne güzel ilgilenmişti. İşte iyi bir oyuncuydu. Bir yere kadar devam ettirebiliyordu. Ancak sonradan eski haline dönüyordu. Sindirella ve Külkedisi ironisi gibi.
“Adam gibi bir soru sordum, değil mi?”
“Bak kızım! Bu çocukluk mocukluk, aile falan hassas konular. Beni sıkboğaz etme! Kendimi hazır hissettiğimde, duymak istediklerini duyarsın zaten.”
“İyi be! Tamam! Sen o eteksiz götleri izlemeye devam et o zaman!” Sinirle ne söylediğimin farkına varamamıştım ve Burak’ın tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım. Ah. Eteksiz göt. Ben bunu sesli söylemiştim. İşte buna iyi bir göz devrilirdi.
Yemek yerken ağzında olan yiyecekleri şıpırdatan insanlardan haz etmezdim ama sırf Burak aptalının siniri bozulsun diye cipsleri inadına ses çıkartarak yiyordum. Ve bir süre daha buna devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı İntikam mı?
Novela Juvenil•18.07.2014• ”İntikam geçmişi değiştirmez ama kendini harika hissettirir.” ¤ Erkeklerden haz etmeyen, aşk denilen duygudan nefret eden Suyla, kendine yenik düşüp aşık olmuşsa; Aşık olduğu çocuk umursamaz piçin tekiyse; Suyla ihanetle birlikte aşkına...