40- Göl Evi Planı

1.1K 54 7
                                    

(Multimedia'da bir afişimiz var!)

-40-

Yaklaşık olarak, sekiz dakikadır tırnaklarımı belirli bir ritimde tutturmuş bir şekilde, direksiyon başında tempo tutturmaya devam ediyordum. Birde kadınlar için hemen hazırlanamayacaklarını söylerler. Külliyen yalan. Bizden daha da beterleri varmış yani. Mesela Burak piçi gibileri. Tamı tamına dokuz dakikadan beri, onun hazırlanmasını büyük bir sabırla bekliyordum. Üç dört kez kornaya bastım. Tekrardan... Alt tarafı üzerini giyinip bir bavul alacaktı ya! Ben bile hazırlanırken bir tişört bir kot giyip, yolda saçımı yapan bir insanımdır. Buraksa tam tersime. Ne süsleniyorsa artık! Alt tarafı birkaç günlüğüne şehirden ayrılıyoruz.

Şehirden ayrılmak demişken...

Evet, uzun uğraşlardan sonra Gece'nin bana sunduğu teklifi kabul etmek zorunda kalmıştım. Burakla birkaç günlüğüne başbaşa kalmamızın gerektiğini söylediğinde değişik hissetmiştim yani. En başından beri intikam destekçim olan Gece Bey onunla yalnız kalmamı uygun görmüştü bu sefer de. Bir yandan da öğrenmem gerekenler olacakken, diğer yandan da Burakla başbaşa kalmak bana ceza gibi olacaktı ama sorun yoktu. İntikam yolunda yapılan her şey mübahtı.

Sır demişken de uzun araştırmalardan sonra, ana temama ekleyebileceğimi düşündüğüm birkaç ara madde bulur gibi olmuştum. Onları sadece kalın kapaklı defterim dışında, aklımın da bir köşesine not etmiştim. Burak'ın ailesi sandığımdan daha da karışıktı. Çözülmesi gereken bir yumak gibiydi ve ben burada yumakla oyalanan kedi konumunda oluyordum.

"Patladın mı be!"

"Tamı tamına on dakikadır seni bekliyorum, olsun o kadar!" Burak, büyük sırt çantasını arkaya koyarken bende ona homurdanmakla meşguldüm. "Bir şey olmaz!" O da pek umursamazcasına homurdandı bana. Sakin kalabilmek adına derin bir nefes aldım. Nefesimi kontrollü bir şekilde verdiğime emin olduktan sonra, anahtarı çevirdim. Şuan tek istediğim huzurlu bir yolculuk gecirmekti.

Telefonumun melodisini duyduğumda, kulaklığımı kulağıma götürdüm.
"Efendim?"

"Nasılsın canım?"

"Araba kullanıyorum baba!" dediğimde, Burak kafasını sağa doğru çevirerek kafasını kaşıdı. "Hem senin uyuman gerekmiyor baba?" Zaman farkını hatırladığımda, babamı uyarma gereği hissetmiştim. İşte hayırlı evlat örneği! İnsan ne yaparsa yapsın ailesinden kopamıyor. Üstelik sana ne yaşatırlarsa yaşatsınlar, onlardan bir türlü vazgeçemiyor. Örneğin ben bu kadar zengin olmak yerine bu kadar mutlu olmak isterdim. Ailemin önüme sunduğu para yerine, önüme sundukları ilgiyi isterdim. Hoş. Hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olacağını sanmıyordum ya.

"Para eksiğin falan varsa..."

"Evet baba." diyerek sözünü kestim. İşte tam olarak bundan bahsediyordum ben. "Evet, bir kez daha tam olarak iyi olup olmadığımı öğrenmeden para soruyorsun. Şimdi bende cevaplayayım. Para sıkıntım yok. İstediğim her şeyi elde edebiliyorum. Kolaylıkla. Bana bunları sağladığınız için size aman ne minnettarım!"

Gözlerimi devirerek, tek solukta konuştuğumda, direksiyonu sağa kırdım. Göl evinin yolunu ezbere biliyordum zaten. Dikkatim dağılmış olabilirdi ama çok bir şey kaybetmemiştim. "Dediğim gibi... Şuan araba kullanıyorum. Sonra konuşuruz."

Telefonu kapattığımda rahat hissetmiyordum. Aileme kötü davrandığımı her fırsatta söyleyenler vardı. Bu listenin başını da hiç şüphesiz Lara çekiyordu. Bulduğu her fırsatta bana bunu sürekli hatırlatıp duruyordu. Ancak şöyle de bir söz vardı aklımdan hiç çıkmayan: Bu dünyada ne ekersen, onu biçersin. Tam olarak buydu onlara bakış açım. Sadece bir tane olan çocuklarına kötü davranmışlardı onlar. Benimle ilgilenmektense hep işleriyle uğraşmışlardı. Benim yerime işlerini tercih etmişlerdi. Zaten kaza eseri de doğduğumu öğrenmem çok sürmemişti. Annemle babamın korunmadan seks yaptıkları o gecenin bedelini ben dünyaya gelmekle ödüyordum. Aldırmalarını beklerdim ama bunu yapmayacak kadar insaflılarmış demek ki. Ve... Daha doğum günümden belliymiş beni umursamadıkları. Annem beni doğurduğu gün bile ihale diye sayıklamış. Kadın doğum sancısı bile çekerken elemanlarına görev vermiş, hastane onun ihale diye çığrışlarıyla inlemiş. Hiç unutmam, boğularak ölen teyzem bana bunları anlattığında sadece dokuz yaşındaydım.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin