8- İhanet

2.2K 96 15
                                    

(Multimedia'da Suyla'nın gifini göreceksiniz. Bölüm Şarkısı: Cem Özkan - Olmayacak Bir Hayal.)

-8-

Elimdeki pasta kutusunun düşme sesini duyan Burak hızlı bir şekilde gözlerini ovuşturdu. Normalde uykusunun ağır olduğunu sanıyordum ancak öyle değilmiş demek ki. Burak'ın gözleri üzerimde gezinirken, sesli bir küfür savurdu. Sol gözümden bir damla yaş akarken, yutkundum. Gördüğüm manzara hiç iç açıcı bir cinsten değildi. Burak ve Deniz... Aynı yataktalardı. Ve üstlerinde sadece bir örtü vardı.

Gözlerimi hızla kırpıştırırken, Burak, “Suyla. Bak...” diye başlamıştı bile. Bileğime astığım hediye poşetini yere fırlattım. Onu dinlemek istemiyordum. Onun sesini bile duymak istemiyordum. Koşarcasına yürümeye başladım. Oradan uzaklaşmak istiyordum. Hemde bir an önce.

Evden çıktığımda koşmaya başladım. Koştum. Sadece koştum. Ciğerlerim bana ihanet ederek nefes almamı zorlaştırıyordu. Ama durmadım. Gözyaşlarım tarafından ikinci ihaneti de yemiştim. Akmaları umurumda bile değildi. Sahile ulaştığımda kayalıklara oturdum. Bağıra bağıra ağlıyordum. Sanki etim çekiliyormuş gibi. Tabii ki de dikkat çekiyordum. İnsanların bakışlarını umursamamaya çalışarak ağlamama devam ettim.

Daha biz çıkmaya başlayalı üç gün bile olmamışken... Ben bunu hak edecek ne yapmıştım ki! Ben... İnanmıştım ona. Sevmiştim onu. Onunda beni sevdiğini sanıyordum. Ben... Bu ihaneti hak etmemiştim. Hem de Deniz ile aldatmasını hiç hak etmemiştim. Sonuçta yeni tanışsak bile arkadaşımdı. Deniz'e güveniyordum. Benim Burak'a deli gibi aşık olduğumu bilen sayılı kişilerden biriydi o.

Düşündükçe beynimi patlacağımı anladığımda oturduğum yerden kalktım. Elimle arkamı süpürdüm. Bir anda yola fırladığımda, beyaz bir araba korna çaldı. Duramasaydı ölecektim belki de. Bu bile umurumda değildi. Hiçbir şey olmamış gibi, sanki az önce bana araba çarpmayacakmış gibi, karşı şeride geçtim. Bir taksiyi durdurup evimin adresini verdim. Taksi durduğunda parayı ödeyip indim. Bahçe kapısını kapattım. Her zaman evime ilk girdiğim an mutlu olurdum. Yani o görüntü beni rahatlatırdı. Ama şuan pek işe yaradığı söylenemezdi.

Kapıyı kapattığım gibi koşarak odama çıktım. Direkt yatağa atladım. Yüzüstü yatağımda ağlıyordum. Gözümü açsam da kapatsam da hep onu görüyordum. Gözümü kapattığımda onunla ilk karşılaşmamı hatırladım.

“Sen... Ödevimi mahvettin!”

O kadar sinirliydim ki gözlerimin titrediğini hisseder gibi olmuştum.Başımı kaldırmamla birlikte onu görmem bir olmuştu. O, her ne kadar hoşlandığım çocuk olsa da onun karşısında güçlü ve sinirli durmalıydım. Ellerim titriyordu. Buna engel olup güçlü görünmeliydim. Burak, beni hiç umursamadan konuştu. “Aslında bakarsan sen hızlı koşuyordun ve önüne bakmıyordun.”

“Öyle mi? Tamam benim hızlı koşmam yanlış fakat senin bir kahve bardağına bile sahip çıkamaman ne kadar doğru?”

İğrenç bir şekilde sırıtmaya başladı. “Sahip çıkmam gereken daha farklı şeyler var.” dedi fesatça.

Kafamı sallayarak kurtulmaya çalıştım. Bir türlü kurtulamıyordum ki.

Burak, bir anda kahkaha atmaya başladı. Ben, hemen kesmesini beklerken daha da çok şiddetlendiriyordu. “Se-Sen meyve suyu mu içiyorsun?”

Gülüşü, kulaklarımda yankılanırken, onlara acımıştım. Böğürmüştü resmen kulağımın dibinde pislik. O nasıl bir gülüşse artık. Beni de hırslandırmıştı. Birazdan olacaklardan sorumlu değildim.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin