50- FİNAL

1.9K 77 56
                                    

(Multimedia: Burak- Suyla/Oylum& Gece.
Final Şarkısı: Giergio Moroder- Don't Let Go.)

(Final şarkısı ile okumanızı tavsiye ediyor ve okuduktan sonra, yorumlarınızı görmek istediğimi altını çizerek belirtiyorum. Keyifli okumalar diliyorum!♥)

-50-

Bavulumu hemen sağ tarafıma aldıktan sonra derin bir nefes aldım. Kapımı kilitledikten sonra, anahtarı kontağa geçirdim. Burak, cama vurup, kapıyı zorlamaya başlayınca ona aldırmadan gaza bastım. Hiçbir şey artık umrumda değildi.

Sabahtan beri içimde kötü bir his vardı zaten. Demek ki bununla ilgiliymiş. Burak'a içimdeki yıllarımı döktükten sonra, kaçmak varmış belki de kaderimde. İntikam almadan kaçmak. Ah. Şuan umrumda değildi.

Zaman farkını önemsemeden elime telefonumu aldım ve ilk kez babam yerine annemi aradım. Uzun bir çalma süresinden sonra, telefon açıldı. Derin bir nefes aldım.

“Anne. Seni seviyorum.”

“Alo? Suyla, kızım?”

Annemin uykulu sesi ve ilk ismimi seslenmesi garibime gitmemişti. Sonuçta annem intikam planları içinde olduğumu bilmiyordu. Ben hala onun aldatılmamış Suyla'sıydım. Saf ve masum olan Suyla. İyilik meleği olan Suyla. Bir bilseydi Oylum ismiyle karanlıklara boyandığını... O çok değerli işlerini bırakırlar mıydı... Bilememek acıydı.

“Anne seni çok seviyorum.”

“Biliyorum kızım. Bende seni çok seviyorum. Seviyorum da... Gecenin bu saatinde nereden çıktı bunu söylemek?”

Şuanda bana göre gecenin bu saati değildi. Gayette de öğleden sonraydı ancak lanet olasıca zaman farkı vardı.

“Birden değil anne. Bilirsin bilsekte pek dile getirmeyiz. Bunu benim ağzımdan duymanı istedim sadece. Seni seviyorum. Eğer bana bir şey olursa da... Unutma ben sizin hala küçük meleğinizim. Seni de, babamı da çok seviyorum.”

“Su? Kızım ne diyorsun sen? Ne sana bir şey olması?”

“Seyahate çıkıyorum anne. Uzun bir seyahat. Siz beni göremeyeceksiniz, her zamanki gibi. Ama hep yanınızda olacağımı ve sizi sevdiğimi bilmenizi istiyorum tekrardan.”

“Suyla... Beni korkutuyorsun...”

Önüme birden kedi fırlaması ile frene basmak durumunda kaldım. Annem bunu duyunca bastı tabii çığlığı.

“Korkacak bir şey yok. Araba kullanıyorum ve sadece bir kediydi. Anne. Hoşça kal. Seni seviyorum.”

Sol gözümden bir damla süzülürken telefonumu hemen önüme bıraktım. Vedalaşacağım çok kimsem yoktu zaten. Ailemden başka bir tek Aras, Lara ve Gece vardı. Başak vardı birde ama o daha çok küçüktü.

Aras'ı aradım bu sefer. Ama ne yazık ki telefonu kapalıydı. Sanırım toplantıda olmalıydı.

“Lara.” dedim tek nefeste. Telefonumu açmasına o kadar çok sevinmiştim ki... Onunla vedalaşmadan bu dünyadan gidemezdim sonuçta.

“Efendim canım!”

Neşeli sesi beni istemsizce gülümsetirken bu sefer sağ gözümden bir damla aktı. Gülümsemeye çalıştım. Ağlamamak için gülümsemeye çalıştım.

“Başak! Anneciğim, dikkat et! Düşeceksin! Ah. Oylum kusura bakma. Başak'ı parka getirdim de, koşuşturuyoruz işte.”

Tekrardan gülümsedim. O ufaklık kadar zeki bir çocuk görmemiştim hayatımda. Önünde yaşayabileceği uzun yıllar vardı ama ben olamayacaktım. İlk sigarasını içemeyecekti benimle... İlk içkisini de. Alışverişlere çıkıp mağazaları tavan edemeyecektim onunla. İlk sevgilisinden ayrıldığında, kalbi kırıldığında yanında olamayacaktım. Doğum günlerinde, özel günlerinde onunla olamayacaktım. Belki bir erkek tarafından aldatılırsa... En tecrübeli biri olarak yanında ben olmayacaktım. Hislerini benimle paylaşamayacaktı. Bunun gibi birçok şeyden vazgeçiyordum.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin