(Multimedia: Oylum)
-41-
"Mavi boyalı oda senindir!"
Sağ işaret parmağımla merdivenlerin hemen karşısındaki misafir odasını gösterdim. Buradaki göl evi çok büyük bir şey değildi. Üst katta iki odası ve bir banyosu, alt katta ise salonu ve mutfağı vardı. Ufak ama yeterliydi yani.
"Pekala."
"Biraz çabuk ol! Sana göstermek istediğim şeyler var." dediğimde arsızca gülümsedim. Bavulumun tekerlekli olması işimi kolaylaştırırken, yüzümdeki gülümseme biraz daha artmıştı. Daha ilk başta Gece gibi bir manyağın sözünü dinleyerek intikam gibi zor bir işe başladığım gün kesinlikle kaşınmıştım. Belki de bu kadar önemli bir kararı tuvalette düşündüğüm için bu kadar belayı çekiyordum. Ancak bu kadar belanın arasında bile gülümseyebiliyorsam, beni hiçbir şey yıkamazdı herhalde.
Bavulumu beyaz, sürmeli dolabın önüne çektiğimde hiç zaman kaybetmeden dolabın sürgüsünü sola doğru kaydırdım. Sırası ile eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Belirli bir yerleştirme düzeni oluşturduğumdan emin olduğumda, üzerimi değiştirmeye karar verdim. Dökümlü hırkamdan kurtulduktan sonra, bir çırpıda atletimden de kurtuldum. Bir anda aynada dağılmış olan saçlarım dikkatimi çektiğinde gözlerimi sol bileğime kaydırdım. Genellikle orada toka, bileklik ve benzeri şeyler bulundururdum. Siyah telefon teli tokamı elimi aldığımda, saçımı toplamaya başladım.
"Tanrı aşkına! Ne yapıyorsun! Ne diye tıklamazsın ki!"
Sinirle soluduğumda, daha önceden belirlediğim turuncu atleti üzerime geçirdim. "Sakin ol Mary. Sadece seni sütyenli gördüm." Gözlerimi devirdim. Bunu bende fark edebiliyordum herhalde.
"Çıksana! Üzerimi değiştireceğim!"
"Niye bu kadar panik yapıyorsun ki! Seni daha önce bikini ile görmüştüm. Hemde birçok kez."
"O farklı, bu farklı!" Söyleyebileceğim bir şey bulamadığımdan ağzıma gelen ilk şeyi söyleyivermiştim. Saçma ya da değil. Haklıydı sonuçta. Birçok kez beni yarı çıplak şekilde görmüş sayılırdı. Şimdi namus meselesine bindirmem ironikti.
"Aşağıda bekliyorum. Çok geç kalma! Bekletilmekten hiç hoşlanmam!"
Bu sabah beni on dakika arabanın içinde bekletmesi aklıma gelince homurdanmaya başladım. "Ben zaten çok hoşlanıyorum ya!" Ne yazık ki ben bunu duvarlara söylemiştim sadece. Ben homurdanmaya başlamadan kapı kapatılma sesi duyulmuştu ve ben çenemi boşuna yormuştum.
Atletimin üzerine ince bir kapşiyonlu giydim. Normal zamanlarda atlet hiç giymeydim. Daha doğrusu giyemezdim. Ancak tişört giymek istemediğimden ve sadece sütyenli duramayacağımdan dolayı zorunlu kalıyordum. Ayağıma da bir ev şortu geçirdikten sonra soluğu merdivenlerde aldım. Burak benim ahşapa baskı uygulayan ayak seslerimi duymuş olacak ki o çok seksi dudaklarını aralama gereğinde bulundu. "Hey! Bu fotoğraflardaki sen misin!"
Koşar adımlarla onun yanına vardığımda, elindeki çerçeveyi sertçe çektim. "Sakın onlara dokunma Sayman!"
Gözlerini kısarak bana bakmaya başladığında, ona bir açıklama yapmam gerektiğinin bilincindeydim. Benim daha önceki çocukluk fotoğraflarımı görmüş olduğunu hatırladığımda yalan uydurmaya başlamam gerektiğinin farkındaydım. "O fotoğraftaki çocuk benim ama... Bunların burada olmaması gerekiyordu."
"Küçükken sarışın mıydın?"
Kafamı yavaşça aşağı yukarı salladım. "Evet. Hemde ne sarı!" Gözlerini şimdiki koyu renk boyalı saçlarımda gezdirdiğinde, bir şey demesine izin vermeden ben atladım söze. "Evet, saçlarımda boya var. Teyzem hep esmer olmamı isterdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı İntikam mı?
Teen Fiction•18.07.2014• ”İntikam geçmişi değiştirmez ama kendini harika hissettirir.” ¤ Erkeklerden haz etmeyen, aşk denilen duygudan nefret eden Suyla, kendine yenik düşüp aşık olmuşsa; Aşık olduğu çocuk umursamaz piçin tekiyse; Suyla ihanetle birlikte aşkına...