9- İntihar

2.3K 92 18
                                    

(Multimedia: Gece)

-9-

Sağ kaşımı kaldırmış, ellerimi göğüslerimin altında birleştirmiş bir şekilde karşımdaki açık kahverenginde gözlü çocuğa bakıyordum. O da aynı bir şekilde beni süzüyordu. Sağ kolu sarılıydı ve sol kaşında dikişleri vardı.

“Kimi aramıştınız?”

Gülümsedikten sonra dudaklarını araladı. “Ben Gece. Gece Soylu. Babam buranın adresini vermişti bana. Yani kısa bir zaman önce bir kaza geçirmişt-”

“Ah. Evet. Babam bahsetmişti. İçeri geçebilirsin.” dedim soğukkanlılıkla. Evet. Babam birkaç saat önce bahsetmişti.

“Yardımcı olabilir misin?”

Hızlı bir şekilde kafamı aşağı yukarı salladım. Sol tarafına geçtim ve omzunun altına girdim. Biraz zor olsada televizyonun karşısındaki beyaz ikili kanepeye oturttum.

“Ben sana bir örtü getireyim.”

“Sana zahmet, bavulum kapıda kaldı. Getirir misin? Taksici sağ olsun kapıya kadar taşıdı da. İşte taşıyamadım ben.”

“Tabii. Hemen getiriyorum.” dedikten sonra, kapının önünde duran gri bavulu içeriye kadar sürükledim. Teşekkürünü ettikten hemen sonra, tekrar araladı pembeye çalan dudaklarını.

“İsmini söylemedin.”

Ah. Burak piçi bende akıl mı bırakmıştı ki. Ahladıktan sonra gülümsemeye çalışarak, “Suyla.” dedim. “Değişik ve güzelmiş.” dediğinde, “Seninki de öyle.” deyiverdim.

“Ben üst kata çıkıp odanı hazırlayayım. Sonra da yemek için bir şeyler düşünürüz.” dediğimde kafasını salladı. Hemen üst kata çıktım. Benim odamın hemen karşısındaki misafir odasına, girdim. Dolapta duran çarşaf takımını yatağa serdim. Örtüsünü ve yastık kılıfını da serince tamdı. Ondan izin alarak bavulundaki eşyaları da misafir odasındaki dolaba yerleştirdim.

Yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçtim. Gece de televizyon izliyordu zaten. Dolaptan iki kase çıkarttım. Kaselere gevrek koyduktan sonra biraz süt ekledim. İki kaşık da koyduktan sonra salona gittim. “Kusura bakma. Kötü bir zamanıma denk geldin.” diye konuştuğumda, “Sorun değil.” dedi.

Gece... Açık kahverenginde gözleri vardı. Kahve gözler... Kesinlikle çekiciydi. Karizmatik gösteriyordu. Kahverenginin en koyu tonuna sahipti saçları. Kısa boylu değildi. Kesinlikle. Aksine uzun bir boyu vardı. Fit olan vücudu kendini fazlasıyla belli ediyordu. Bir anda kendime geldim ve ben ne saçmalıyorum diye düşünmeye başladım.

“Kötü bir zamanın buysa... İyi zamanını çok merak ettim.”

Dalga geçtiğini sezdiğimde,anlamayarak ona baktım. Hemen açıklama gereği duydu tabii. “Az önce kötü bir zamanına denk geldiğimi söylemiştin ama çok yardımsever birisine benziyorsun.” dediğinde 'Öyleyimdir.' dememek için kendimi zor tuttum bile diyebilirim.

“Seni üzen konu nedir?” dediğinde gözlerimi biraz kısarak yüzüne baktım. Beni üzen konu hakkında ona hiçbir şey dememiştim ki. Böyle bir şey demesi şüphe uyandırmıştı işte. Belki Burak'ın arkadaşıydı. Ah. Ne saçmalıyordum ki ben. Tabi saçmalardım. En son arkadaşım dediğim insan tarafından ihanete uğramıştım ki Deniz Burak'ın arkadaşıydı. İçimden gelen bir ses ona güvenmemi söylüyordu. Ama... En son Deniz'e güvendiğimde her şeyimi ona anlatmıştım. Tabi başıma gelmeyen kalmamıştı. Bu yüzden güvenmek çok zor geliyordu. Üstelik ismi, soy ismi ve babası ile babam arasındaki ortaklıktan başka hiçbir şey bilmediğim birine güvenmek daha çok zor geliyordu. Unutmamak gerek, bir de bizim fakültedeymiş. Bu kadar bilgiye sahiptim onun hakkında.

Aşk mı İntikam mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin