Selam çiçeklerim!
Biliyorum biraz geciktim. Fakat siz de biliyorsunuz ki önemli bir şey olmasaydı eğer asla habersiz bırakmazdım sizi. Muhakkak bilgilendirir ve açıklayıcı bir açıklama yapardım. Zira bu kez onu bile yapacak durumda değildim.. Bunu telafi edebilmek adına uzun bir bölüm oldu.. Neyse çok uzatmak istemiyorum gerek sosyal medyadan gelen gerek buradan gelen mesajları bile henüz okuyamadım. Vakit kaybetmeden bölümü yazmaya koyuldum. Siz bölümü okurken ben de mesajlara cevap vereceğim..
Sizi seviyorum ve anlayışınızdan öpüyorum❣️
Keyifle okuyun, yorumlarınızı ve yıldızımızı parlatmayı unutmayın.. 🌟🌟
...
Bölüm 46 🍷
____________________________Karanlık tüm ıssızlığıyla üzerime çöküyordu. Gözlerim ise alışmaya çalıştığı zifiri boşlukta bir ışık bulma umuduyla yırtınıyordu.
Koşuyorum..
Durmadan, nefes alacak zamanı bile kendimde bulmadan.
Kaçıyorum..
Arkamda neyin olduğunu bilmeden, düşmanımı tanımadan.
Biraz sonra tırmandığım merdivenler büyük bir terasa açılıyor. Balkon tırabzanları bembeyaz aydınlık saçan küçük ışıklarla kaplı. Terasın ortasında büyük bir yemek masası var. Yıkık dökük olan ahşap masanın üzerinde başta ve sonda olmak üzere ağzı kapalı iki büyük servis duruyor.
Nefes nefese masaya yaklaşıyorum ama attığım adımları keskin bir acıyla durduran karın ağrısını görmezden gelemiyorum. Ellerim bedenime yapışıyor, sanki etimi koparmak istiyorlar ve ben buna izin vermeyerek avuç içlerimi karnıma bastırıyorum.
Acı geçmiyor..
Saatler, dakikalar, saniyeler bitiyor gibi ama acı hala benimle kalıyor.
Masanın kenarından tutunarak demir kaplamalı sandalyeye güçlükle oturuyorum.
Kulağıma ulaşan birkaç rahatsız edici ses yankılanıyor. Sesler yaklaştıkça bunun bir ayakkabının zeminle birleştiğinde çıkan ses olarak algılıyorum. Atılan her adım daha büyük bir gürültü, daha keskin bir ağrı yaşamama sebep oluyor.
Omuzlarım öne düşüyor. Damarlarımda akan kanın yavaşladığını sanki bedenimi terk ettiğini hissediyorum.
Biraz sonra terasın kapısı açılıyor. İçeriye üzerinde takım elbiseli bir adam giriyor. Fakat yüzünü göremiyorum. Sanki yoğun bir sis bulutunun içerisinde bedeni süzülüyor gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ÇİÇEĞİ +18
Lãng mạn"Küçük bir kız çocuğu gibi bana kafa tutuyorsun.. Ama bedeninin bana verdiği tepkileri görmekten deli gibi kaçıyorsun.. Söylesene Lillian, beni kışkırtmaya çalışıyor olmaktan hiç korkmuyor musun?" "Ben küçük bir kız çocuğu değilim!" dedim dişlerimi...